18 Mart 2008 Salı

TÜİK'in Hesapları AKP İçin Nimet! - Türkel Minibaş

Bir sabah uyandık ki 74 milyondan 69-70 milyona inmişiz. 2005 verilerine göre hesaplanan, paylaşılan milli gelir 255 milyar YTL iken ne olmuşsa olmuş yine 2005 sabit yıl olmak üzere 409 milyar YTL’ye çıkıvermiş. Nüfus inip paylaşılan gelir rakamları yükselince... Kişi başına düşen gelir de 2.500 dolar artarak 7.500 dolara yükselivermiş.
Ekonominin aşil topuğu haline gelen cari açığın milli gelire oranı yüzde 7.6’dan yüzde 5.5'e, butça bütçe açığının ulusal gelire oranı yüzde 2.1 'den 1.7'ye gerileyivermiş.
Aç tavuğun kendini buğday ambarında sanması gibi sevindirik olmamak mümkün mü? Hele hele Dünya Bankası verilerine göre riskli ülkeler sıralamasındaysanız!
Gelin görün ki, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) "küresel standartlara uyum'' doğrultusunda yaptığı hesaplama: Farklı gelir grupları arasındaki farklılıkları azaltmadığı gibi gelir artışına rağmen yaşam kalitesinin yükseldiğine dair ipuçlarına da sahip değil.
Zaten aksi de bu kriz ortamında mümkün değil. Düşünün bir kere:
• Enflasyon daha şimdiden yıllık yüzde 4 hedefinin yarısı kadar. Bundan sonraki aylar da hiç artış olmasa bKe 2007'den kalan yüzde 4.39’luk stok enflasyon nedeniyle yıl sonunda yüzde 8.39'un altına düşmesi olanaksız.
Ama üzülmeyin... TÜİK, enflasyonu geriletmenin de ilacını bulmuş. Enflasyon hedeflemesine fiyatların büyük oranda düştüğü harcama kalemlerini katmış! Cep telefonu. şehirlerarası görüşmeler de dahil olmak üzere haberleşme fiyatları bunlardan sadece birkaçı!
• Malum, çalışma yarşındaki her 100 kişiden 16’sı işsiz! Her ne kadar, iş bulma umudu olmayan, işe başlamaya hazır olmasına rağmen iş aramayanlar da bu orana dahilse de… Çalışma yaşındaki nüfus bir yılda 730 bin artmışken çalışan sayısındaki artış 235 bin! Yani, TÜİK’e rağmen Türkiye işsizler ülkesi.
• Kredi borcunu ödeyemeyen tüketicilerin sayısı 2007’de yüzde 130 artmış.
• Protestolu senetlerin para tabanındaki yeri ise yüzde 103 artmış.
• Ya karşılıksız çek sayısındaki artış? Yüzde 70!
Kısacası, 7500 dolara çıkan kişi başına artan gelir, gelir dağılımına yansımayacak.
Tabii ki TÜİK bunun da ilacını bulmuş! Nüfusun en yoksul yüzde 5’lik diliminde yaşayan 336 bin kişinin aylık ortalama gelirini de 50 YTL olarak hesaplarken… En zenginleri gösteren yüzde 5’lik dilimdekilerin ortalama gelirini de 1063 YTL’cik olarak kabul etmiş.
AKP bunu niye mi yapıyor?
Tabii ki Tayyip Erdoğan’ın 2013’te kişi başına 10 bin dolarlık ülke düşünü gerçekleştirmek için yapmıyor.
1- Farklı gelir grupları arasındaki bilinen uçurumların azaldığı imajını yaratarak… AKP hükümetinin politikalarına muhalefet riskinin yok denecek kadar az olduğu mesajını vermek için yapıyor.
Böylelikle hem küresel sermayeye grev, iş bırakma, sokak gösterileri gibi karışı çıkışlarla karşılaşmayacakları izlenimini sağlamaya çalışıyor. Hem de AKP’ye oy verenlerin de katıldığı muhalefetin yerel seçimlere kadar büyümesini engellemenin yollarını oluşturuyor.
2- Bir yandan çalışabilir yaştaki nüfusu 49 milyona çekerek Türkiye’nin ucuz iş gücü cenneti olmaya devam ettiğini… Yani? Güneydoğu Asya’nın işgücüne doyan, emeğin boğaz tokluğunun da altında çalıştığı Çin ve Hindistan’a kayan küresel sermayeye Türkiye’yi adres gösteriyor.
3- Diğer yandan işgücüne katılma oranını gösteren İKO’yu 0.2 oranında aşağı çekerek işsizlik oranının 2007’de artmadığına toplumu inandırmaya çalışıyor.
4- 5.5 milyon civarındaki çalışan kadını ve 19 milyon civarındaki çalışma yaşında olup da çalışmayanları yatırımcının vitrinine koyuyor. Yüzde 47’sinin tarım, yüzde 38’inin de hizmetler sektöründe istihdam edilen bu kadınların çoğunun kayıt dışı çalıştırılıyor olması vitrini daha da zenginleştiriyor.
Kısacası, Türkiye kadın çalışanlar ekseninden de küresel sermaye için bir cennet. Tekstil, konfeksiyon gibi emek yoğun sektörlerin yanı sıra mimarlık, reklamcılık, insan kaynakları gibi nitelikli eğitim isteyen sektörler için de sömürülmeye hazır kadın iş gücü burada!
Sözün özü: İster küresel uyum içn deyin, ister AB’ye tam üyeliğin şartı için deyin TÜİK’in yaptığı yeni düzenleme;
• AKP’ye içerde yerel seçim çalışmalarında artan muhalefeti frenleme olanağı verirken…
• Küresel sermayeyle yandaşlığı pekiştirmekten başka bir işe yaramayacağını göstermektedir…

Hiç yorum yok: