30 Kasım 2007 Cuma
ANILAR KİTABI - 5. BÖLÜM 1. ANLATI
(Kayıp Ülkenin Masalları'ndan)
Fuşan Yuan Dedi ki:
En yüksek Yol akın gözlerinden önce kesinlikle oradadır, dolayısıyla görmesi zordur, fakat güçlü iradeli olmak ve uygulamada güçlü olmak şarttır.
Ne yapıyor olursanız olun, buna dikkat edilmelidir. Bir gün inanır, on gün kuşku duyarsanız, sabahları çalışkan, akşamları tembel olursanız, gözlerinizin önündeki Yol'u görmekte güçlük çekmekle kalmaz, fakat korkarım yaşamınızın sonuna dek bu Yol'a sırtınızı dönmüş olursunuz.
Deliler Evinden Manzaralar 3.1
(Sayko ile ortak macera ortak hikaye. Çılgınlık dolu dizgin devam ediyor.
İlk Bölümler - Deliler Evinden Manzaralar 1 - Deliler Evinden Manzaralar 1.9)
...
(Devamı Saykolog'da. Deliler Evinden Manzaralar - S.O.S)
29 Kasım 2007 Perşembe
Lingyuan Dedi ki:
Sürekli pratikle erdemi biriktirdiğin zaman, yararını görmezsin, fakat zamanla işlemeye başlar. Doğruyu bir kenara atıp gerçeğe karşı geldiğin zaman, zararını görmezsin, fakat zamanla yok olursun...
Liderlik Sanatı - Zen Dersleri Kitabı'ndan
Huitang dedi ki:
Uzun süre biriken hastalıklar hemen iyileştirilemezler.
İnsan sonsuza dek hoşça zaman geçiremez.
İnsani duygular tamamen doğru olamazlar.
Belalar kaçmaya çalışmakla bertaraf edilemez.
Bu beş şeyi kavramış herkes sıkıntı çekmeden dünyada yaşayabilir.
Liderlik Sanatı - Zen Dersleri Kitabı'ndan.
Anlamadığım Şeylerden
28 Kasım 2007 Çarşamba
FossurGama Sunar: Canlandırma – Kurt.
Deliler Evinden Manzaralar 1
(Hikayenin gerisini Sayko yazdı. Deliler Evinden Manzaralar 1.9 - saykolog.blogspot.com sitesinde..)
Demokrasi Ne Değildir – EMRE KONGAR
Demokrasi, ülke çıkarlarının emperyalistlerin çıkarları uğruna feda edilmesi değildir.
Demokrasi, terör eylemlerinin yeşereceği ve egemen olacağı bir ortam değildir.
Demokrasi, sayısal azınlıkların ya da sayısal çoğunluğun, mili ya da dini duyguları kötüye kullanarak ülkeyi faşizme ya da şeriatçılığa sürüklemesi değildir.
Demokrasi etnik bölücülük değildir.
Demorasi çoğunluk diktatörlüğü değildir.
Demokrasi, ülkeyi yönetenlerin demokrasinin önkoşulları olan laikliği, temel hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracak eylemleri “sandıktan çıktık” gerekçesine sığınarak gerçekleştirmesi değildir.
Demokrasi tarikatların ve cemaatlerin egemenliği değildir.
Demokrasi feodal düzen, toprak ağalığı değldir.
Demokrasi kadınların ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri, evde oturmaya veya örtünmeye zorlanması, köleleştirilmesi değildir.
Demokrasi, kadınların “töre cinayetleri” adı altında katledilmesi değildir.
Demokrasi, liderler oligarşisi değildir.
Demokrasi ayrıcalıklı bir siyasetçi sınıfı yaratmak değildir.
Demokrasi, sahtecilerin, vurguncuların, hırsızların, uğursuzların, dokunulmazlık zırhına bürünmesi değildir.
Demokrasi, genel olarak yağmacılık değildir.
Demokrasi, özel olarak halkın ve politikacıların el ele, tarihsel, doğal ve kentsel zenginliklerimizi, sit alanlarını birlikte talan etmesi değildir.
Demokrasi yoksulluk ve gelir adaletsizliği değildir.
Demokrasi, sağlıksız konutlar, gecekondu yaşamı değildir.
Demokrasi sosyal güvenlikten ve sağlık hizmetlerinden yoksun olmak değildir.
Demokrasi, doğal kaynaklarımızın bilinçsizce tüketilmesi, hava ve su kirliliği değildir.
5 Kasım Sonrasında Gelinen Nokta – EROL MANİSALI
DTP’nin Meclis’teki yerine dokunulmayacak ve sonuçta PKK siyasallaşacak.
Barzani yönetimi (Bağımsız Kürdistan) ile resmi temaslar başlayacak. Gayri resmisi çoktan başladı. İktisadi destekle, AKP Barzani yönetimini daha da güçlendirecek.
Böylelikle 2003-2007 dönemindeki PKK’yi “tırmandırma operasyonuna” bir süre ara verilecek.
AKP hükümeti, Barzani yönetimini resmen tanıyarak, Kürdistan operasyonunun önünü açacak.
ABD ve AB kıskacı içine sokulmuş Türkiye, AKP yönetimi altında BOP’ta adım adım desteğini sürdürecek, misyonunu yerine getirecek.
Ve birkaç yıl sonra gerektiğinde, “PKK yeniden çıtayı yükseltecek” ve ABD yeni bir genişleme daha yapacak. O zaman talep, Kürdistan projesi yanında, Ermeni meselesinde ve Patrikhane konusunda olabilir. Hatta Güneydoğu’da özerklik istenebilir.
Mustafa Balbay Soruyor!
Eldeki her şeyi satıyoruz ama karşılığında hiç büyük yatırım yapmıyoruz Bu gidiş nereye kadar?
Türkiye büyük bir yatırım cenneti haline geldiyse Time dergisinde açıklanan Dünya Ekonomik Forumu raporuna göre neden iş dünyasına hiatap eden ilk 50 üke arasında yokuz?
Aman Beyler Dikkat, Çatlayacaksınız!
“TL’nin en güçlü paralar ligine katılması bir marifet değil, yabancı spekülatöre (pardon, yatırımcı diyecektim) güvenli ortam sunmak ve ülkenin birikmiş servetinden değer transfer etmelerine olanak sağlamak için TL’yi aşırı değerli tutma politikasının sonucudur; Türkiye mallarının dünya piyasalarını fethetmesinin sonucu değil. Bu bağlamda “muazzam ihracatın” ülkeye neye mal olduğunu görebilmek için cari açığa, dış borç stokuna bir göz atmakta yarar olabilir. Ülkenin kentlerinin şantiyeye dönmesine gelince, söylenecek iki çift söz var. Birincisi, 1996 yılında, Asya krizinden az önce, Tayland ve Endonezya gibi ülkelerin kentleri de şantiyeye dönmüştü. İkincisi, bu binaların apılırken ve satılırken devreye giren kredilerin finansmanının nelere yol açacağını görebilmek için, bakınız ABD mortgage krizi...
Tüm bu şişinmeye, patlama vukuu bulmasın diye, havasını almak için iğneyi Morton Abromowitz batırıyor, fazla acıtmamaya çalışarak: “Türkiye Ortadoğu’da bir yüzyıldır olmadığı ölçüde bir oyuncu olmuştur...” “Ancak,” diyor “rolü etkin ve yapıcı bir oyuncu olmakla sınırlıdır; bölgede bir karar verici ve önde gelen bir kolaylaştırıcı olmayacaktır.”
Abromowitz “bir uydu ülkeden” mi söz ediyor, yoksa “bir bölgesel hegemonyadan mı?” karar sizin.
Bakara Suresinin 275’nci Ayeti – İlhan Selçuk
Tezkere
Komedyenler Fazlasıyla Komik
24 Kasım 2007 Cumartesi
FossurGama Sunar: Canlandırma – Piknik.
Kötü
İnsanların her konuda bahanesi olması çok kötü.
Gecenin Müzik Menüsü
22 Kasım 2007 Perşembe
FossurGama Haberler
Gülhane’de cemaatini hipnotize edip kendi özel işlerinde kullanan A.Ö. isimli imam yakalandı. Gece geç vakit hala eve gelmeyen eşi Dursun K.’yı arayan Ayşe K. kocasını imam efendinin bahçesinde halıları yıkarken bulunca ve yanında, aslında aleme pek düşkün olan on beş kadar kişiyi çamaşırları çitilerken ve bahçeyi çapalarken görünce şüphelendi. İçeriye giren Ayşe hanım iki erkeğin de yemek işine giriştiğine ve Ayı Celal diye bilinen kasabın ise imamın ayaklarını yıkadığını görünce durumu polise intikal ettirdi. İmam A. Ö., komiseri ve polisleri de hipnoz edip kaçsa daİpsala sınırını geçerken, hipnozdan falan anlamayan ve üstleri tarafından kendisinde biraz zeka geriliği olduğu belirtilen Ağrılı Mehmet er tarafından vurularak yargıya teslim edildi.
FGH-Gülhane
Üretim Çifliği
Trabzon’da balina üretim çiftliği kuruldu. Şimdilik biri dişi biri erkek iki balinayla üretime başlayan Kabak Çekirdeği adlı şirketin yönetim kurulu üyesi Tahsin Selim gelecekten ümitli olduklarını, bu iki balinanın sayısının çok yakında yüzleri, binleri bulacağını söyledi. Bu arada balinaların küçük havuzlarda gerek duyulmaz diye kuyruk ve yüzgeç bölümlerinin şimdiden kesilip satıldığı ve yem olarak da plankton yerine gübre verildiği saptandı.
FGH- Trabzon
Elmasın Değersizi
Geçenlerde Ümraniye çöplüğünde, neredeyse topkapı elması kadar değerli bir mücevher bulunmuş, sahibinin bu değerli parçayı nasıl olup da çöpe attığı anlaşılamamıştı. Aradan geçen bir haftada devlet yetkilileri mücevherin gerçekten de iğrenç koktuğunu ve ne kadar değerli olursa olsun işe yaramayacağını söyleyerek tekrar çöplüğe bıraktılar.
FGH- İstanbul
Maymun Selami Bunalımda
Hayvanat Bahçesi’nin sevgilisi Selami adındaki maymun bunalıma girdi. Salı günü, bir maganda tarafından elle tacize uğrayan Selami’nin sadece kıçını duvarlara vererek yürüyebildiği ve yemeden içmeden kesildiği belirtildi. Bazı görgü tanıkları, Selami’nin arka kılları dökülünce götünün kabak gibi ortaya çıkmasının bu edepsizlikte önemli rol oynadığını öne sürdüler. Bu konuşmaları yapan arkadaşların ellerinde biralarla orada muhabbete durduğu da gözlerden kaçmadı.
FGH- İstanbul
Yeni Kanal
Sonunda ülkemizde de medya alanında dünyayı sallayacak önemli bir oluşuma imza atıldı. Ağır çekim kanalı. Her türlü programın ağır çekimlerle sunulduğu Molla kanalını izleyenler, artık hiçbir sahneyi kaçırmadıkları için çok mutlu olduklarını söyleyip, keşke tekrar çekim kanalı da kurulsa, ağır çekim kanalında sevdikleri bazı sahneleri orada bir kez daha seyredebilseler, diye de yorum yaptılar.
FGH- İstanbul
Şöförlerin Çilesi
Tehlikeli durumlarda şöförün düğmeye basarak kendisini otobüs dışına fırlattığı sistemin, düğme yerleri yanlış belirlenince kötü niyetli yolcular tarafından gerekli gereksiz kullanılarak suyu çıkarıldı. İlk haftada, toplam otuz yedi şöför hastaneye düşünce İstanbul Belediyesi, otobüsleri duraklara çekip sistemi devre dışı bırakmayı daha uygun gördüğünü açıkladı.
FGH- İstanbul
21 Kasım 2007 Çarşamba
FossurGama Sunar: Sesli Çocuk Kitapları
Tam Söyleyecekken
FossurGama Sunar: Bir Kaza
16 Kasım 2007 Cuma
Korkuyorum
Ama şimdi de korkuyorum. Ya öç almaya kalkarsa.
Gündem Üzerine Kısa Kısa
Kral Abdullah’a şeref madalyası veriyorlar. Neye dayanarak? Ne yapmış bugüne kadar, nasıl bir hizmet vermiş ülkemize? İrticayı mı desteklemiş? Açıklasınlar. Hac kotasını arttıracakmış. Pöh!
Doğu ve Güneydoğu sefaletten kırılırken, insanlar aç, işsiz; tarikatların, kaçakçıların, teröristlerin oyuncağı olmuşken Kuzey Irak’a yatırımdan, abilikten babalıktan bahseden bir Deniz Baykal, hangi büyük projenin gönüllü kuklası olmuştur?..
Tezkereyi alalı bir ayı geçti. Bir de Başbakanımız, kış şartları ağırlaşmadan müdahale edeceğiz demez mi? Neyi bekliyoruz, bi anlasak! Babacan’a göre Amerika istihbarat da vermeye başlamış. Ha ha haa!
Köşke gönderilen her dosyayı koşulsuz onaylayan onbirincinin gerekçeleri açıklaması gerekmez mi? Cumhurbaşkanımız Sezer, red gerekçelerini madde madde sıralamıştı, ne değişti, bilelim.
Dokunulmazlık. Ah şu dokunulmazlık. Her şeye dokunup, değiştirip, yorumlayıp kendilerine dokundurtmuyorlar. MHP’nin de ağzı bir türlü varmadı tamamen kaldırılsın demeye. Azıcık, şöyle ucundan kaldırılsın önergesi verilsin.
Yirmi üç yıldır savaştığımız bir bölgede istihbarat sıkıntısı çekip ABD’den gelecek bilgileri beklememiz nasıl bir komedidir. Bakalım ABD, istihbaratı önce kime verecek. Barzani’ye mi bize mi? Dalkavukluk ölçen bir aygıt üzerine çalıştıklarını biliyoruz ne zamandır.
Mavi Boya
(Hakan Aksay’ın Cumhuriyet’teki yazısından alınmıştır.)
Nasıl da Musallat Oldular Ülkeye Be!
Ölmeyi İsteyememek
FossurGama’dan Hastalıklı Diyaloglar
“Kardeşim. Atıma et yediriyorum devamlı. Anasını zükecem altılının yakında.”
“?”
“Tam ölürken “Açıl susam açıl,” diye bağırınca cennetin kapısı açılıyormuş bilader.”
“O zaman herkes boşu boşuna şehadet getiriyor.”
“Aynen öyle.”
“Ben annemi yatırıp bi güzel şaapmak istiyorum doktor bey.”
“Bir şeyiniz yok beyefendi, sadece ödip kompleksi bu...”
“Hişt! Bırak lan! Allah Allaah. Kendininkileri yesene oğlum, başkasının tırnağını yemek nasıl bir hastalık!”
“Çabuk dışarı. Defol!”
“Öhhö, niye canım, nooldu?”
“Kamasutra sırasında orgazm olmak yasak, bilmiyor musun?”
MİYAZAKİ – A Castle In The Sky
Düşünüyorum Öyleyse...
Lütfen arkadaşlar. Beni düşünmeyi bırakmayın! Ne olursa olsun.
FossurGama Sunar: Canlandırma – Sihirbaz.
Günün Müzik Menüsü 1
Güle güle dinleyin.
Makhosazana Khosi Xaba
(Cevap Çapan çevirisiyle)
Yarın, eğer uyanırsam paramparça
fırının üzerinde patlamış
cam bir kâse gibi,
kırıntılar halinde
toplayacak mısın beni?
santim santim çekerek
eşyaları kenara
Didik didik edecek misin
çatal-kaşık çekmecesini
patlama sırasında açıksa
çıkaracak mısın beni, döküntülerin arasından
düzeltecek misin, sonra, yeni baştan çekmeceyi?
......
13 Kasım 2007 Salı
Nevizade’de Bir Masaya Çökmüş, Ay Kıpkırmızı
FossurGama Sunar: Hatırlasana Necla
O anda “Necla?” dedi birisi hayret içeren bir tonda.
Döndü hem Yakup hem Necla, ikisi birden ve tepelerinde dikilen uzun ince çocuğa baktılar.
Necla onu tanıdı bu sefer hemencecik ve kıpkırmızı bir utanç yürüdü yüzüne. Şeey, şeey diye gevelerken nasıl açıklayacağını bilemiyordu olanları.
Yakup anladı ama. Bir kez daha... Bir iki gün işi çıkmıştı şehir dışında ve yine onu unutarak birisiyle tanışıp takılmaya başlamıştı Necla. Şimdi bir de bu çocuğu teskin etmekle uğraşacaktı işi yoksa...
FossurGama Sunar: O da Ne?
Ve birden, plop diye dışarı düşüp suları kıçına sıçrattı şey.
Eğilip baktı hemen, boyutu ne acaba, diye ve saçları diken diken olup hemen ayağa dikildi korkuyla.
Orada bir yumurta duruyordu kocaman, yeşil...
Kapıyı açıp içeri koşturur ve “Anne annee!” diye böğürürken, hüngür hüngür ağlıyordu artık Sinan.
Neredeyim?
Bu da bir istek
Şaşmayın Artık
9 Kasım 2007 Cuma
Muammer Ketencoğlu ve Zeybek Topluluğu
Ama konserin ortalarında aklıma şöyle bir fikir düşmesini engellemedi aldığım keyif.
Orada konforlu koltuklara gömülmüş ellerimi tıpır tıpır bacaklarıma vururken, deri bir pantalon giydiğini ve akordeonunu yana çekip birden dikildiğini düşündüm Muammer Ketencoğlu’nun. Ve pantalonunun kasık kısmından ateşler fışkırdığını. Öyle sahnenin kenarına kadar yürüyüp dilini çıkardığını herkese. Sonra da kırıp yaktığını akordeonunu.
Sonra bu düşüncemi içime gömüp, ellerimi şaklatarak müziğe ayak uydurmaya çalıştım Alaçatı zeybeği kulaklarımdan içeri dolarken.
Ne Olmalıydı Ne Oldu
1- Irak’ın bölünmesine kesinlikle karşıyız. Irak’ın kuzeyinde kurmakta olduğunuz kukla Kürt devleti Türkiye için, kesinlikle kabul edilemez. 2- ABD ve İngiltere 2003’te Irak’ı işgal ettikten sonra “siz PKK’yi güçlendirdiniz”. Sizin sorumluluk alanınızda barındırıyor, eğitiyor ve her türlü desteği veriyorsunuz. Buna derhal son verilmesi gerekir. 3- Kerkük’ü Barzani’nin kukla devletine katma girişiminizi kesinlikle kabul edemeyiz. Bunu fiilen engelleyeceğiz. 4- Türkiye İran’a karşı operasyonda ABD’nin yanında yer almayacaktır. Biz bölge ülkeleri ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz.
Bir de şu gelinen noktaya bakın.
Özgen Acar ne aldık sorusuna, gerçek bir Kasımpaşa kabadayısının “Ba.b.yı” diye cevap vereceğini söylüyor...
Ha ha haa. Gerçekten komik.
FossurGama Sunar: Canlandırma – Perde
Tuvalet Çıkışı
Rüya
Annemden Özel Rica
“Alo.”
“Oğlum, sakın karıştırma içkileri, tamam mı?”
“Öff, tamam anne ya.”
Kapatıyorum telefonu ve bir bira söylüyorum.
Her seferinde aynı şey.
Moldovalı Cüce
FossurGama Sunar: Canlandırma - Japon Usulü
8 Kasım 2007 Perşembe
Yorumlu
Şiirden Bir Bölüm
çocuklara öğretmeyi
her şiddetin sonrakinin tohumunu
ektiğini
SUSAN BRIGHT
FossurGama Sunar: Martı
İşte o anda.
Haşırt diye durup, küçük kanat hareketleriyle yavaşça ona döndü martı.
Kızgınlığı geçmemişti Celal’in. “Sana dedim lan orospu çocuğu,” diye bağırdı yeniden.
Ama şimdi yavaş yavaş yaklaşıyor ve boynunu kıra kıra, gagasını oraya buraya savura savura çığlıklar atıyordu martı.
Bir daha küfür edecek oldu ama vazgeçti Celal. Tırsmıştı. Geriledi adım adım ve kızları falan takmadan birden kaçmaya başladı.
Martı da peşinden tabii...
FossurGama Sunar: Açılın
Sonrasında zar zor tuttular onu, geriye çektiler ve azarlamalar başladığında o şöyle dedi: “Allah Allah, bana böyle öğretmişlerdi yaa.”
Boğulan adama noolduğunu soruyorsanız, onu bilemem. Bu kadarına bakıp gittim, çok işim vardı...
Anarşist Kitap Fuarı
Orayı gezen Süreyya Evren’e imrenmedim desem yalan olur.
Elalem neleri düşünüp tartışırken bizim; tarikatçıların muhteşem üretimi türban sorunsalına batıp kalmamız insana koyuyor.
Tabi bu arada Batı Emperyalizminin boş durmayıp aynı İngiltere’de Amerikalı Feto’yu konuk edip, Türkiye’yi nasıl ucuz işgücü cahilleri ülkesine, öhö, pardon, ılımlı islam cumhuriyetine çevireceğini dinlediklerini de bir anektod olarak araya sıkıştıralım...
Sonuç: Anarşizm üçüncü dünya ülkelerine yasak, birinci dünya ülkeleri için gençken oynamalarında sakınca görülmeyen bir oyuncak.
Dış Politikada Yöntem
Sorunlu Ülkenin Soruları
Daha önce denenmiş üçlü güvenlik ağının ve zaten yapılması gereken istihbarat paylaşımının müthiş çözümler olarak ortaya konulması komik değil de nedir? Teröristin başındaki güçlerle işbirliği yapmak nasıl bir anlayıştır?
İzin verilecek tek şey olan nokta operasyonlarda, on beş gündür bekletilen bir ordunun, kolayca yer değiştirmesi sağlanan teröristlere karşı başarılı olması mümkün müdür? Öyleyse, yapılmak istenen bir kez daha orduyu yıpratmak mıdır?
Hamdolsun, Türkiye’nin eline üçün biri bile verilmemişken ve yabancı basın bile şaşkınken bunu büyük başarı olarak sunan holding gazetelerinin yüzsüzlüğü nasıl açıklanabilir?
Türkiye bir kedi bile vermeyecek insanlarla bir kez daha muhattap edilmiş ve Kuzey Irak’ta teröre yataklık yapan Kürt Devleti Kürdistan yolunda bir meşruiyet kazanmışsa bu nasıl bir başarıdır.
Sürekli fakir edebiyatı yapıp, mazlumun canına okuyan hükümet bunu tüm temel gıdalar ve temel harcamalara yaptığı zamlar, onların gerçek yapısını göstermemekte midir.
Orduya saldırmak için an kollarken, Mehmet Ali Şahin; teslim olan askerlerimizden utanç duyduğunu açıklamış ve ailelerinin yanına döndüklerine sevinemediği söylemiştir. Peki ya biz... Biz, hükümetin dış politikada düştüğü aczden, el kapılarında izin beklemesinden, her türlü üretimde sıfır çekip bağımsızlığını gün gün kaybetmesinden nasıl utanç duyuyoruz, bakanımız bunu bilmekte midir? Utanç duyulacak şeyleri karıştıranların, AB’nin direktifleriyle bir kuruma saldırmayı saplantı haline getirmişken böyle zaman zaman dam üstünde saksağan vur beline kazmayı türünden konuşması normal sayılmalı mıdır?
Emin Çölaşan – Kovulduk Ey Halkım, Unutma Bizi
Hızlı yazılmış, detayları ve derin bir anlatımı özellikle üslup dışı bırakmış, akıcı ve etkileyici bir kitap.
Sonuçta E.Ö’nün bu kitap çıktıktan sonra her zaman olduğu gibi gündem değiştirme çakallığıyla birden celallenip Irak konusunda aslan kesilmesinin ipuçlarını da veriyor bize.
GÖLGE
1 Kasım 2007 Perşembe
Çıkma Teklifi
Ne İstiyorlar?
Ben de bir şey diyeyim: “Anlayamıyorum. Beyni yok ettiler çoktan. Peki çuvala dönmüş şu zavallı vücutlardan ne istiyorlar?”
Sensör
Neler neler!