30 Aralık 2009 Çarşamba
Mutlu Yıllar
Herkese bol kavgalı, delice uğraşlı ve çok az kazançlı, gerçekçi bir yeni yıl diliyor, yine de mutlu olmalarını istiyorum.
18 Aralık 2009 Cuma
Gizli Mucize - Borges
O zaman, gerçeğin çoğunlukla bizim gerçek hakkındaki beklentimizle örtüşmediğini düşündü; kendine özgü bir mantıkla, belli bir duruma ilişkin bir ayrıntıyı önceden kestirmenin, onun gerçekleşmesini önlemek demek olduğu sonucuna vardı. Bu cılız büyüye dayanarak, sırf gerçekleşmesinler diye en korkunç ayrıntıları gözünün önüne getirdi. Sonuçta doğal olarak bunların doğru çıkacağından korkmaya başladı.
Tam Metin İçin
Tam Metin İçin
17 Aralık 2009 Perşembe
KANIT
Adıyla başladı her şey
Kum tanesiydi
Aradan sıyrıldı
Büyümedi ama bir milim bile
Birleşmedi binlercesiyle
Bir yere de gitmedi
Ağlamadı, gülmedi, yalvarmadı
Adını söyledi sadece
ve kanıtladı
yaşadığını
Kum tanesiydi
Aradan sıyrıldı
Büyümedi ama bir milim bile
Birleşmedi binlercesiyle
Bir yere de gitmedi
Ağlamadı, gülmedi, yalvarmadı
Adını söyledi sadece
ve kanıtladı
yaşadığını
2020 Yılından Şok Haber
Gurbette Töre adlı dizinin saati çakışınca, cemaat Diyanet'e başvurup akşam namazını perşembe günü için bir saat ileriye aldırmayı başardı.
Kızıl Kaplan
Yakın arkadaşlarımın oğlu şu anda otuz günlük. Bomba maaşallah!
Geçen gün arkadaşım, bana bunun nasıl bir eziyet olduğundan yakınıyor, bebeğin, tam yatıştı falan derken birden ağladığından bahsediyordu. Dedim ki: Reenkarnasyonun etkileri anca bir yaşına doğru geçiyor. Çocuğun halini düşün bir. Bu dönemde Türkiye'de uyanmış, bakıyor, anne baba solcu, bir de yayıncılıkla uğraşıyorlar. Dövüne dövüne ağlıyor tabi gariban. Ha ha ha. Kimbilir kimdi doğmadan önce.
Takmayın be dostum. Yakışıyor size Kaplan.
Geçen gün arkadaşım, bana bunun nasıl bir eziyet olduğundan yakınıyor, bebeğin, tam yatıştı falan derken birden ağladığından bahsediyordu. Dedim ki: Reenkarnasyonun etkileri anca bir yaşına doğru geçiyor. Çocuğun halini düşün bir. Bu dönemde Türkiye'de uyanmış, bakıyor, anne baba solcu, bir de yayıncılıkla uğraşıyorlar. Dövüne dövüne ağlıyor tabi gariban. Ha ha ha. Kimbilir kimdi doğmadan önce.
Takmayın be dostum. Yakışıyor size Kaplan.
Satranç ve Satranç
H.G Wells'ten satranca kara bakış:
"Hiçbir şey satranç kadar vicdan azabı vermez insana. Satranç insanoğluna yöneltilmiş bir lanettir. Satrançta mutluluk yoktur... Satranç oynamak dünyanın en olağanüstü tutkularından biridir... Uğraşların en esriticisidir... İnsanı yok eder. Diyelim, gittikçe ünlenen bir politikacı ya da sanatçıdan nefret ediyorsunuz. Bıçak ya da bomba gibi modası geçmiş silahlara gerek yok; ona satranç oynamayı öğretin ve satranç tutkusu aşılayın yeter."
Laszlo Polgar adında bir Macar ruhbilimci, 1960ların sonlarında, her sağlıklı bebeğin bir dahi olarak yetiştirilebileceğini ileri sürmekle kalmamış, bunu kendi çocuklarına uygulayarak kanıtlayabileceğini açıklamış.
Polgar'ların kızları Zsusza, Zsofia ve Judith çok küçük yaşlardan başalyaraak her gün sekiz-on saat satranç çalıştırıldılar. Ve hepsi yirmi bir yaşına geldiğinde büyük usta ünvanlarını almıştı.
Celal Üster'in Yeryüzü Kitaplığı'nda, David Shenk'in Ölümsüz Oyun adlı kitabının tanıtımından alınmıştır.
"Hiçbir şey satranç kadar vicdan azabı vermez insana. Satranç insanoğluna yöneltilmiş bir lanettir. Satrançta mutluluk yoktur... Satranç oynamak dünyanın en olağanüstü tutkularından biridir... Uğraşların en esriticisidir... İnsanı yok eder. Diyelim, gittikçe ünlenen bir politikacı ya da sanatçıdan nefret ediyorsunuz. Bıçak ya da bomba gibi modası geçmiş silahlara gerek yok; ona satranç oynamayı öğretin ve satranç tutkusu aşılayın yeter."
Laszlo Polgar adında bir Macar ruhbilimci, 1960ların sonlarında, her sağlıklı bebeğin bir dahi olarak yetiştirilebileceğini ileri sürmekle kalmamış, bunu kendi çocuklarına uygulayarak kanıtlayabileceğini açıklamış.
Polgar'ların kızları Zsusza, Zsofia ve Judith çok küçük yaşlardan başalyaraak her gün sekiz-on saat satranç çalıştırıldılar. Ve hepsi yirmi bir yaşına geldiğinde büyük usta ünvanlarını almıştı.
Celal Üster'in Yeryüzü Kitaplığı'nda, David Shenk'in Ölümsüz Oyun adlı kitabının tanıtımından alınmıştır.
Gündem
Bursa'da madencileri bile bile ölüme gönderdiler. Dinamitçiye ölçüm cihazı verilmedi. Göçüğün yaşandığı yerde bir gün önce de göçük olmuş, işçiler canlarını zor kurtarmıştı. 11 ay önce işletmeyi gezen denetçiler eksikleri belirlemiş bir yıl süre vermişlerdi düzeltilmesi için. Bir yıl! Ha ha! Bir ay kala facia yaşandı.
Ali Sirmen'in Dünyada Bugün köşesinden bir alıntı: DTP adına Ahmet Türk sine-i millete dönme kararını açıkladığında, nekre bir dostum kahkaha patlattı ve aynen şunları söyledi: - Aşiret reisi sine-i millete değil, olsa olsa sine-i aşirete dönebilir.
Hikmet Çetinkaya'nın Politika Günlüğü köşesinden bir alıntı: "Siz hiç duydunuz mu DTP'lilerin toprak reformu istediğini, işsizliğe ve yoksulluğa çözüm önerdiklerini?
Demiryolu, Tekel, İtfaiye emekçileri meydanlara çıkınca, demokratik AKEPE'nin faşist kolluklarından meydan dayağı yediler.
Geçen yıl yüzde 19.2 olan genç işsiz oranı yüzde 24.3'e çıktı. Medya başını boka gömmüş, rekor düzeyde daralmadan, işsizlikten sözeden uzaylıymış muamelesi görüyor.
PKK şehirlerde güvenliği ve huzuru sağladı. Ha ha!
Yani Türkiye'nin gündemi yine mükemmel. Bi de şu Ergenekoncular olmasa, her şey güllük gülistanlık olacak.
Ali Sirmen'in Dünyada Bugün köşesinden bir alıntı: DTP adına Ahmet Türk sine-i millete dönme kararını açıkladığında, nekre bir dostum kahkaha patlattı ve aynen şunları söyledi: - Aşiret reisi sine-i millete değil, olsa olsa sine-i aşirete dönebilir.
Hikmet Çetinkaya'nın Politika Günlüğü köşesinden bir alıntı: "Siz hiç duydunuz mu DTP'lilerin toprak reformu istediğini, işsizliğe ve yoksulluğa çözüm önerdiklerini?
Demiryolu, Tekel, İtfaiye emekçileri meydanlara çıkınca, demokratik AKEPE'nin faşist kolluklarından meydan dayağı yediler.
Geçen yıl yüzde 19.2 olan genç işsiz oranı yüzde 24.3'e çıktı. Medya başını boka gömmüş, rekor düzeyde daralmadan, işsizlikten sözeden uzaylıymış muamelesi görüyor.
PKK şehirlerde güvenliği ve huzuru sağladı. Ha ha!
Yani Türkiye'nin gündemi yine mükemmel. Bi de şu Ergenekoncular olmasa, her şey güllük gülistanlık olacak.
11 Aralık 2009 Cuma
Siyasi Porno Starları Büyük Ödülü
Afganistan'a 30 bin ek asker gönderip, Irak'ta işgale devam edip, Güney Amerika'da Kolombiya'yı kaşıyıp dururken Nobel Barış ödülü alan OBAMA bu yılın Siyasi Porno Starları Altın Kuka'nın da en birinci adaylarındandır. Tabi ki Açılamayan, Açık her şeyi çarşafa, ekonomiyi ağaca dolayan,Son Halife Muhteşem Fatih Sultan Kabadayıbaşkandan sonra.
Zamanında Rus rejim muhalifi yazarlara bol keseden dağıtılan Nobel Ödülleri mi nedir? Ödüllerin yüzde doksan dokuzu gibi birinci sınıf bir tuvalet kağıdıdır.
Zamanında Rus rejim muhalifi yazarlara bol keseden dağıtılan Nobel Ödülleri mi nedir? Ödüllerin yüzde doksan dokuzu gibi birinci sınıf bir tuvalet kağıdıdır.
Açılımlar ve Devletsizleştirme - Bülent Esinoğlu
"Küreselleşmeciler, daha açık bir ifade ile emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin dayatmaları sonucu özelleştirmeler yapılldı. Devleti küçülteceğiz diyenler; Cumhuriyet'in tüm devlet birikimlerini sattılar.
Dayatmalar ve propagandalar karşısında halkımızı devletin küçülmesine razı oldu. Halkımızannetti ki devletten arta kalanlardan, kendine de yar olacak bir şeyler olur. Belki iş ve aş olur. Ama olmadı! Olması da zaten söz konusu değildi.
Aslında Türkiye'nin devletsizleştirilmesi NATO ile başlamıştı. Emperyalist güçler, sıra ekonominin çökertilmesine gelince NATO'yu yeterli görmediler. İç ve dış tefeciler IMF, OECD, Dünya Bankası ile ulusal pazarlarımızı ele geçirdiler. Türkiye'yi sistemli bir şekilde üretimsizleştirdiler.
Bir yandan da AB'ye üye alacağız propagandası ile hukuk ve yargı sistemimize saldırdılar.
Şimdi de Amerikan açılımları başlatıldı; Kürt açılımı, Alevi açılımı, Kıbrıs açılımı, Ermenistan açılımı, laik/dindar açılımı gibi. Devletsizleştirme, üretimsizleştirme ve halkı etnik parçalara bölerrek milletsizleştirme. Gelinen son durumu budur.
(Deniz Som'un Vaziyet köşesinden alınmıştır.)
Dayatmalar ve propagandalar karşısında halkımızı devletin küçülmesine razı oldu. Halkımızannetti ki devletten arta kalanlardan, kendine de yar olacak bir şeyler olur. Belki iş ve aş olur. Ama olmadı! Olması da zaten söz konusu değildi.
Aslında Türkiye'nin devletsizleştirilmesi NATO ile başlamıştı. Emperyalist güçler, sıra ekonominin çökertilmesine gelince NATO'yu yeterli görmediler. İç ve dış tefeciler IMF, OECD, Dünya Bankası ile ulusal pazarlarımızı ele geçirdiler. Türkiye'yi sistemli bir şekilde üretimsizleştirdiler.
Bir yandan da AB'ye üye alacağız propagandası ile hukuk ve yargı sistemimize saldırdılar.
Şimdi de Amerikan açılımları başlatıldı; Kürt açılımı, Alevi açılımı, Kıbrıs açılımı, Ermenistan açılımı, laik/dindar açılımı gibi. Devletsizleştirme, üretimsizleştirme ve halkı etnik parçalara bölerrek milletsizleştirme. Gelinen son durumu budur.
(Deniz Som'un Vaziyet köşesinden alınmıştır.)
10 Aralık 2009 Perşembe
Jose Saramago - Not Defterimden
Editörler -
Voltaire'in edebiyat ajansı yoktu. (...) Edebiyat ajansı diye bir şey yoktu. İş, böyle ad vermek istersek, iki muhatap arasında işliyordu, yazar ve editör. Yazarın eseri vardı, editörün de bunu yayınlamak için araçları, ikisinin arasında başka hiçbir aracı yoktu. Masumiyet zamanıydı. (...) Genellikle kendilerini kolaylıkla çakal ya da köpekbalığı tipi edebiyat ajanlarının aldatmasına teslim edecek kadar saf olan yazarlar, kabarık ön ödeme ve dünya çapında promosyon vaatlerinin peşinde koşuyorlar, sanki yaşamları buna bağlıymış gibi...
Voltaire'in edebiyat ajansı yoktu. (...) Edebiyat ajansı diye bir şey yoktu. İş, böyle ad vermek istersek, iki muhatap arasında işliyordu, yazar ve editör. Yazarın eseri vardı, editörün de bunu yayınlamak için araçları, ikisinin arasında başka hiçbir aracı yoktu. Masumiyet zamanıydı. (...) Genellikle kendilerini kolaylıkla çakal ya da köpekbalığı tipi edebiyat ajanlarının aldatmasına teslim edecek kadar saf olan yazarlar, kabarık ön ödeme ve dünya çapında promosyon vaatlerinin peşinde koşuyorlar, sanki yaşamları buna bağlıymış gibi...
Zaman gelmiştir...
Çevrenizde gördüğünüz her şey "Bana ne be bundan!" dedirtiyorsa, kitap okumanın zamanı gelmiş demektir.
9 Aralık 2009 Çarşamba
Televizyonun Çöp Olduğunun Birinci Elden Kanıtlanması
1- Kullanma süresi geçmiştir. Hiçbir yenilik getirmemekte, aynı şeyleri, seyircinin dikkatini çekmek için bayağılaştırarak tekrar tekrar sunmaktadır.
2- Kokmaktadır. Haber programları çarpıtmayla, magazine dayalı yapımları yozluğuyla, dizileri düzey düşüklüğüyle pis bir koku yaymaktadır. Çürümüştür.
3- Kalıcı değildir. Yayınlanan hiçbir program tekrar izlenme duygusu yaratmamaktadır.
4- Konuşmacılar, bilim adamları, ekonomistler, spor yorumcuları, kaliteli hiçbir izleyicinin normalde önemsemeyeceği tiplerden seçilmektedir. Bu kişiler sadece orada oldukları için önemsenmektedir. Bu da içeriğin tamamen posadan oluştuğunu göstermektedir.
5- Tadı yoktur. Gerçeklerden kaçtığı için yapaydır.
İşte:
Bütün bu bilgiler ışığında televizyonun bir çöp olduğu kesindir.
2- Kokmaktadır. Haber programları çarpıtmayla, magazine dayalı yapımları yozluğuyla, dizileri düzey düşüklüğüyle pis bir koku yaymaktadır. Çürümüştür.
3- Kalıcı değildir. Yayınlanan hiçbir program tekrar izlenme duygusu yaratmamaktadır.
4- Konuşmacılar, bilim adamları, ekonomistler, spor yorumcuları, kaliteli hiçbir izleyicinin normalde önemsemeyeceği tiplerden seçilmektedir. Bu kişiler sadece orada oldukları için önemsenmektedir. Bu da içeriğin tamamen posadan oluştuğunu göstermektedir.
5- Tadı yoktur. Gerçeklerden kaçtığı için yapaydır.
İşte:
Bütün bu bilgiler ışığında televizyonun bir çöp olduğu kesindir.
Tanrının Çalışma Tarzı
"Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim."
Al Capone
Al Capone
yaşamayı bilmediği için...
"İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."
W. Shakespeare
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."
W. Shakespeare
5 Aralık 2009 Cumartesi
Yansıma
Gece...
Balkonda gördüm babamı.
Bir yansımaydı önce
Sonra…
Yerime geçti ansızın
yansıyamayışımı izliyordu şimdi gülerek
kahkaha atamayışımı onun gibi
dimdik duramayışımı…
Tüylerim ayakta
soğuk rüzgarlara batmış
yapayalnız, düşkün bir kedi gibi miyavladım yüzlerce kere
Tüm oda benden tarafa geçip, şımarıklığıma sarılıncaya kadar da
susmadım.
Balkonda gördüm babamı.
Bir yansımaydı önce
Sonra…
Yerime geçti ansızın
yansıyamayışımı izliyordu şimdi gülerek
kahkaha atamayışımı onun gibi
dimdik duramayışımı…
Tüylerim ayakta
soğuk rüzgarlara batmış
yapayalnız, düşkün bir kedi gibi miyavladım yüzlerce kere
Tüm oda benden tarafa geçip, şımarıklığıma sarılıncaya kadar da
susmadım.
Küçücük
Kovaya şıp şıp vuran
su damlacıklarına sığışıyor çocuklar
Kapı zillerinin içinde zangırdarken
tükürükler saçarak gülüşüyorlar
Kibrit çöplerine oturmuş, yarışıyorlar oluklarda
Kilitlere doluşup geriye ittiriyorlar anahtarları
Umut da yanlarına sıkışıyor her seferinde
Kıkırdamaya çalışıyor edepsizce
Ne de olsa
O da çok küçük daha...
su damlacıklarına sığışıyor çocuklar
Kapı zillerinin içinde zangırdarken
tükürükler saçarak gülüşüyorlar
Kibrit çöplerine oturmuş, yarışıyorlar oluklarda
Kilitlere doluşup geriye ittiriyorlar anahtarları
Umut da yanlarına sıkışıyor her seferinde
Kıkırdamaya çalışıyor edepsizce
Ne de olsa
O da çok küçük daha...
3 Aralık 2009 Perşembe
Dikkat
Dikkat et!
Oy attığın sandık bir yazar kasa.
Sevdiğin kız bir silgi
Ailen bir bulut
Düşüncelerin filtre
Sen
küçük, buruş buruş bir kağıt parçası
Oy attığın sandık bir yazar kasa.
Sevdiğin kız bir silgi
Ailen bir bulut
Düşüncelerin filtre
Sen
küçük, buruş buruş bir kağıt parçası
2 Aralık 2009 Çarşamba
Yürü Be Sayko
Pireye kızıp danayı yakan sevgili arkadaşım Sayko'yu, yanlışından dönme büyüklüğünü gösterdiği için kutluyor, okurlarıma, kendisinin çılgın bloğuna girip bir göz atmalarını tavsiye ediyorum.
Saykonun Cinnet Evi
Saykonun Cinnet Evi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)