31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sanat Eserlerinin ve Ünlülerin Reklamlarda Kullanımı Üzerine

Son yıllarda reklam olayının, garip bir şekilde aşırı derecede özümsendiğini, katılımcıların şirin bir alana adım atmış sanki arkadaşlarıyla eğleniyor pozlarında takıldıklarını, böyle bir birliktelik sanki dünyanın en doğal şeyiymiş gibi davranıldığını gözlemliyorum. Sanatçılar-sporcular-politikacılar da masum havalarda bu dünyaya damlamaya çekinmiyor.
Gerçek şu: Bu arkadaşlar bu işten bok gibi para kazanıyor ve daha da önemlisi kendi işlerindeki başarılarıyla kazandıkları fan kitlesini siktirik bir ürünü överek kandırmayı ahlaksızca normal görüyorlar.
Bir iki örnekle AÇILIM yaparsak konu daha iyi anlaşılabilir ve böylece ben de onları yerin dibine sokma olanağını ele geçirmiş olurum!
Mazhar Alanson: Bir müzisyenin, duyarlı bir sanatçının, etkileyici aşk şarkıları yazıp, sonra bu şarkılardaki sözleri değiştirip bir bankanın ulvi uygulamalarına uyarlaması sizce normal midir?
Zülfü Livaneli: Yıllar yılı solcuların, yumrukları havada bağırdığı Ey Özgürlük! nakaratının bir reklamda kullanılması peki?
Diyorlar ki yurtdışında müzisyenlerin şarkıları da reklamda kullanılyor.
Arkadaşlar,yurtdışındaki reklamlarda şarkılar fona yerleştiriliyor, yani karakter manzarada yürürken, şarkı görüntülerin atmosferine katkıda bulunuyor. Bu yolda yürürken bir dükkandan havaya müzik yayılmasından pek de farklı bir şey değil. Üstelik içeriği de asla değiştirilmiyor. Film, müzik birlikteliğinde, fragman kullanımında da esere saygı ön planda tutuluyor.
Birinci örneği ele alırsak: Ürüne yönelik olarak kendi şarkısının sözlerini değiştiren bir müzisyen şu ana kadar hiç görmedim. Tabi ki Türkiye dışında. Bu ilkönce bayağı bir mide ve yozlaşma gerektirir. Artı, onun şarkısıyla aşık olmuş, derin duygulara kapılmış fanlarına karşı büyük bir saygısızlığı da içerir.
İkinci örnekteyse, sözler değişmese de, sadece kendi dinleyicilerine değil, tüm sol camiasına karşı ağır bir hakaret vardır. Amaç da budur, çünkü Zülfü Livaneli çoktandır liboş olarak tanınan, sermaye güdümlü çıkarcı cenahtan nemalanmaktadır. Ortada bir çelişki yoksa da, ilginç olan, onun öyle değilmiş gibi davranıp çok üzülmüş pozları takınmasıdır.
Sonuçta genele dönersek. Reklam içerik olarak ahlaksızdır. Bu alana adım atan tüm ünlü kişilikler de, başka yollardan kendilerine saygı duyan kitlelere karşı büyük bir suç işlemektedirler.
Peki ama, bu insanlar, zaten kendi işlerinden para kazanırken, reklama çıkıp, dansetme göbek atma, pişkin pişkin gülme ve belki de hiç kullanmadıkları bir ürün-hizmeti tanıtma misyonunu niye yüklenmektedirler? Bu sosyolog ve psikiyatristlerin incelemesi gereken bir sorunsal olsa da aslında,sistemin, reklam-televizyon sektörünün, neredeyse doğanın bir parçası olduğuna herkesi inandırmasından kaynaklanmaktadır.
Halk, baştan kabullendiği bu eleştirilemeyecek masum alanda dönen dolapları algılama yetisini yitirmiştir.
Eskiden aktörler, aktrisler, müzisyenler bir duruşa sahipti. Üstlerine yüklenen büyük sorumluluğun bilincindeydiler. Sadece Paul Newman, o da çocukların eğitiminde kullanılmak üzere, kendi ürettiği sosların reklamında oynamış ve bu bile eleştirilmişti. Bir de bugüne bakın.
Aaa ah!
Sistem eleştiriyi yoketti. Sistem insanın insana saygısını yoketti. Sistem değerler sistemini tersine çevirdi. Sistemin taaa...

30 Ağustos 2009 Pazar

Hiçbir Şey Almayın Batsın Bu Dünya

Para harcıyacakmışız, çiçek, oyuncak alacakmışız, ekonominin çarkları dönecekmiş, piyasa canlanacakmış. Yüzbinlerce kişi işten çıkarıldı, çocuklarına ekmek alacak paraları yok, dalga mı geçiyor bu adamlar anlamıyorum. Bi de, yok işadamı, yok ekonomist, yok gazeteci koca koca herifler. Hiç utanmıyorlar da...

28 Ağustos 2009 Cuma

Düşünüyorum...

Düşünüyorum, öyleyse siktirin gidin başımdan!

4 Yıllık Lisans Programı

İktidar yalakalığının 4 yıllık lisans programı olarak üniversitelere girmesini talep ediyorum. Hasan Cemal, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Mehmet Altan gibi ölümsüz hocalarıyla, sayısı belirsiz araştırma ve yalama görevlileriyle garanti iş imkanı sunan bu bölümün daha sonra üniversiteleşeceğine inancım sonsuz.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Modern Engizisyon Çağı

Güle güle, televizyon izleye izleye yaşayın işte... Aydınlığın peşinde koşup çivili tabutlara konanlara da, nasıl olsa yapmışlardır yaaa bi şey, deyip geçin. Bu çağda hayat beyinsizler için gerçekten kolay.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Tayyip Bey'in TOKİ Çiftliği - Mustafa Sönmez

AKP iktidarının karanlık, denetimden uzak en büyük tezgahı, kısa adı TOKİ olan Toplu Konut İdaresi'dir. TOKİ sadee bir inşaat örgütlenmesi değil, ayrıca AKP yandaşı sermayedar üretme, palazlandırma projesidir. TOKİ, 2003-2008 döneminde 335 bine yakın konut ürettirip, bunun 275 bine yakınını satmıştır. TOKİ konut üretimi yanı sıra, son yıllarda altyapı ve sosyal donatı projeleri kapsamından konut üretimi amacını aşan ve kamu yatırımı nitelikli pek çok proje ile iş hacmini ve hükümranlık alanını genişlettikçe genişletti...
Birkaç veri:
TOKİ'ce 2008 sonuna kadar yürütülen 975 projenin toplam maliyeti yaklaşık 25 milyar TLdir
Ve bunlar için yaklaşık 15 milyar TL harcama yapılmış, işlerin de yüzde 59'u tamamlanmıştır. İnşa edilen 315 bin adet konutun 262 bini sosyal konut niteliğinde, geriye kalan 54 bine konut ise kaynak geliştirme ve Emlak GYO projelerine ait görünmekte. Ama önemli nokta şu: Kaynak geliştirme ve Emlak GYO projeleri kapsamında bulunan konutların toplam konutlar içindeki payı yüzde 17 iken, toplam konutlar içindeki payı yüzde 47'dir ve ağırlıkla İStanbul'da inşa edilmişlerdir. TOKİ, sanıldığı kadar sosyal konut üreticisi bir kurum olamamıştır.
Daha ilginç olanı, bu kadar devasa bir ekonomik faaliyet yürüten TOKİ'nin mali durumu hakkında doğru dürüst bir bilgi yoktur.! TOKİ, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamı dışında tutulmuştur, tamamen Tayyip Erdoğan'ın direktifleriyle işleyen keyfi bir holding görünümündedir...
TOKİ'nin sermayesi hepmize ait arsalardır, yani kamu arsalarıdır. TOKİ, Milli Emlak Genel Müdürülüğü'nden devraldığı, rantı oldukça yüksek kamu arsalarını, "Hazine arsaları karşılığı" inşaat yöntemiyle konut üretiminde kullanmıştır. Giderek, "kamu kurumları arsaları karşılığı" kamu kurumları için de inşaat yapma gibi "kamu müteahhidi" fonksiyonunu da üstlenmiştir. Özellikle, hastane, lise-ilköğretim okulu gibi kamu yatırımlarnının bir kısmı, "bu kurumların arsaları karşılığı" TOKİ tarafından yapılmaktadır. Bunlar, normalde kamu yatırımıdır. Ama TOKİ yapınca kısmen veya tamamen kamu yatırım programı ve kamu yatırım harcamaları kapsamı dışına çıkartılmaktadır. Dolayısıyla denetimden de çıkmaktadır.
TOKİ'nin finansal yapısı ve uygulamaları konusunda yeterli bilgi bulunmaması,şaibeleri iyice arttırmakta, üstelik gayrimenkul sektöründe ortaya çıkabilecek potansiyel riskelrin, TOKİ açısından yaratabileceği sorunların tespitini de güçleştirmektedir. TOKİ tarafından başlatılmış yatırımların, olası finansal güçlükler nedeniyle ertelenmesi veya zaman içinde kamu kesimine devredilmesi söz konusu olursa kimse şaşrımasın.
Finansal yapısındaki belrisizliklerin yanı sıra TOKİ'yi Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamı dışında tutan AKP iktidarı, kamu yatırımı nitelikli projeleri kamu yatırım programının dışında tutarak kamu harcamalarında şeffaflık ve disiplin ilkesi ile adeta alay etmektedir Ve muhalefetten bu duruma pek bir itiraz yükselmemektedir.
TOKİ'nin beleşe elk koyduğu kamu arsalarını doğru değerlendirip değerlendirmediğini denetleyecek bir kurum var mıdır? Çoğur tarikat-cemaat üyesi irili ufaklı müteahhitler ve taşeronlarıyla, hasılat paylaşımı esasına göre yapılan işlerini kamuya yararını, zararını deneylten bir kurum var mıdır? Yoktur. Tam bir keyfilik içnde 5 yıldır 335 bin konut üretilmiş, 275 bini saytılmış bu süercin de yardımıyla nur topu gibi bir İslami burjuvazi zuhur etmiştir...
TOKİ, yandaş-İslami burjuva yaratmanın çok etklili kurumu olarak sermaye birikimi tarihimzde önemli bir yer tutacağa benzerken Yüce Divanlık dosyaların adersi de olabilir.

(PARA-META-PARA - MUSTAFA SÖNMEZ - CUMHURİYET)

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Amerika'ya Güvensem Musul'u Alırım

Yalçın Küçük açılımın açılışını yapıyor.

Çiftçi Nasıl Soyuluyor

Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın Yazısı

Zülfü - Deniz Som

Recep'e inanmış "solcu", liberal faşistlere iman etmiş "demokrat", omurgalı insan, romancı, yönetmen, köşe yazarı, söz yazarı, besteci, şarkıcı, kültür elçisi, siyaset adamı ve piyasanın nabzını iyi tutan bir tüccar olarak Zülfü gerçekten işinin ehli! Recep, içinde ne olacağına karar verildiğinde, açılımı halka tekerçalar dağıtarak anlatacak biliyorsunuz. Tekerçaların içinde Zülfü'nün "özgürlük" şarkılarından (telifi ödenmek kaydıyla) bir demet doğrusu çok iyi gider. Hele Zülfü'yü yurt çapında konser turnesine (tabii ki fatura karşılığı) çıkarttılar mı işte o zaman açılımın bereketine bak sen!

Açılamadılar!

SHP, demokratik açılım adı altında 1989'da açılmaya çalışmış, zeytin dalını uzatmış, oyları neredeyse yarıya inerken,bütün liboşlar, aşırı demokrat aydın müsveddeleri tekme tokat girişmişti ya! Unutuldu mu o günler.
Açılımmış! Hem o zaman bir program taslağı konulmuştu halkın önüne. Şimdiki gibi kapalı kapılar ardında gizli kapaklı işler yapılmamıştı.

Pakistan'da En Çok Aziz Nesin Seviliyor

Pakistan'lı çevirmen Masud Akhtar Shaikh...

Tanıştığım ilk Türk yazar Aziz Nesin'di. Onun öykülerini Akbaba'da okuyordum, bir gün çevirilerini yapmaya başladım. Nesin'den 20 öyküye yer veren bir kitap yayımladım. Nesin'in çok güzel bir dili var, mizahı da, acı mizahı da çok iyi kullanıyor. Pakistan'da Nesin gibi bir yazar yok. Ama işin ilginç olanı, onun yazdığı konular, anlattıklarının birçoğu Pakistan'da yaşananlarla aynı. Kitap Pakistan'da çıktığında öyküleri benim yazdığımı düşünenler olmuştu. "Bu kitap tercüme falan değil. bu adam Pakistan'da olanları yazmış" demişlerdi...

Fantezi Arabesk Dava

Washington merkezli düşünce kuruluşlarından John Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu'nun "Ergenekon örgütü hayal ürünü," adlı çalışması: Ergenekon isimli bir örgütün var olduğuna yönelik hiçbir kanıt yok! Tutuklananların çoğunun AKP karşıtı olma dışında ortak bir noktası yok. İddianame çelişkiler, dedikodular ve yanlış bilgilerle dolu... Suçsuz insanlarla suçluların aynı kefeye konması nedeniye suçluların cezalandırılması fırsatının kaçırılıyor. İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'e bomba attırdığı ve sonra İslamcıları suçladığı yönündeki savlar "tümüyle mantıksız"

14 Ağustos 2009 Cuma

13 Ağustos 2009 Perşembe

FossurGama Sunar - Anlık Şeysiler - Uçak

Uçağın motoru çalışmayınca, yolcular aşağı inmiş, havaalanından da yüz kadar görevli olay yerine koşmuş. Onlar ittiriyor, kaptan pilot marşı vurduruyor ve gitmeye başlıyor uçak. Herkes ellerini çırpıp, sevinç içinde kapılara doğru koşturuyor...

11 Ağustos 2009 Salı

Nick Hornby - Çat


İyi roman. Akıcı bir üslup. Parlak bir zeka. Şaşırtıcı çıkışlar. İnsanı gerçekliğin içine batırıp çıkaran diyaloglar.

7 Ağustos 2009 Cuma

Kitap 2 HarkTu 314

Dünyayı annelere bıraksak
bütün erkekler Başbakan olur
bütün kadınlar evde otururdu