(Deniz Kavukçuoğlu’nun Pano köşesinden alınmıştır.)
CHP, özü itibarıyla ve çok partili hayata geçildiği 1945 yılına kadar ‘devletle özdeşleşmiş’, hedef seçmeni kentliler olan bir siyasal partidir; kırsal CHP’yi , parti müfettişlerinin vali olarak atandıkları baskıcı devlet partisi döneminde tanımış, benimsememiştir, siyasal tercihi hep muhafazakar-popülist partilerden yana olmuştur. Bu partiler, politikalarında köylü kitlelerinin dinsel duygularını kışkırtan söylemlerini yoğunlaştırdıkça kırsalda daha da güçlenmişlerdir. Aynı durum, büyük kentlere yerleşen kırsal göçmenlerin yaşadıkları bölgelerdeki siyasal ilişkiler için de geçerlidir. Örneğin, Bülent Ecevit’in büyük kentlerin varoşlarına yönelik uyguladığı 'sol popülist’ politikaların da görece başarısı kısa sürmüş, bu yerleşim bölgeleri gettolaştıkça bir süre sonra dinci-muhafazakar partilerin ‘sürekli/kalıcı’ oy depolarına dönüşmüştür.
Baştaki iktidarın uygulamalarından hoşnut olmayan muhalif kitlelerin önemli bir kesimi CHP’ye yönelik bir beklenti içindedir. Dinsel muhafazakarlık başat üstyapı olarak kapitalist altyapı üzerinde gelişip kurumlaştıkça CHP’nin işi daha da zorlaşmaktadır. CHP’den bir ‘seçim zaferi’ beklentisi içinde olan seçmenlerini her seçim sonrası düş kırıklığına uğramalarının nedeni budur, ‘beklenti hesabı’ tutmamaktadır. Türkiye’nin kendine özgü koşulları kaba tanımıyla ‘altyapıda kapitalist’ üstyapıda ‘feodal’ olma durumu var oldukça bu hesabın orta değil, uzun vadede detutması nesnel olarak olanaklı görülmemektedir. Bu –eğer düşünülüyorsa- CHP’de bir lider değişikliği ile çözülebilecek bir sorun olmanın da çok ötesindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder