Bu sazdan üflenen nağmeler, sırrın ufûlevî vüsafâsı olan ehl-i vukuf füsûnkârların bezediği o vâsî füseyfisâda raks vve vüsûb eden vüsemâ gibi birer üfkûhe idiler. Amam füsûs ki, üflendikçe gönüllerdedki menhûs ufûnetin üfûl olduğu, bu füyûz dolu, tabiî bir vüs ve vüs'at taşıyan nefesler, hangi yusuf-ı kalbîden nasıl hâsıl olur diye sanki, fusûl-ı erbaa teessüf ediyordu. Üflenenler âdeta, Şems'in üfûl ettiği ufka gönderilen canlardan ibâret bir demet vüfûd idiler.
(İhsan Oktay Anar - Suskunlar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder