25 Aralık 2007 Salı

SHP’de Devrimci Soluk

Murat Karayalçın Türkiye’nin devrimcilerini, sosyalistlerini SHP çatısı altında toplanmaya çağırmıştı. Eşber Yağmurdereli’den Sarp Kuray’a dek pek çok kişinin katıldığı örgüt toplantısında kamuoyuna sunulan sonuç bildirgesinde şöyle ilginç maddeler göze çarpıyor:

*1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkışı ile kozasından çıkan ancak 1947’deki Türk Amerikan anlaşmaları ve ardından, Nato, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve askeri müdahaleler sarmalının kuşatmasıyla kesintiye uğrayan Anadolu modernizasyonu, 1960 27 Mayıs’ının kazanımlarının ürünü olan 1968 gençlik hareketleriyle tekrar rayına oturtulmaya çalışılmışsa da bu tarihi şans, sırasıyla 12 Mart ve 12 Eylül operasyonları sonucunda zorbalıkla ezilmiştir.

Bugün Türkiye solu, yeni ve güçlü bir çıkış yapacaksa, ki bunun bütün objektif koşulları mevcuttur, bunun yolu; 1919, 1968 ve 1978 hareketlerinin emek ekseninde yeniden güncellenmesinden ve rotasını dünya solunun ve emek hareketinin enternasyonal dayanışmasına çevirmesinden geçecektir.

*Bu aşamada, Türkiye solunun iki önemli bileşeninin, yani Türkiye sosyal demokrasisinin ve Türkiye sosyal demokrasisinin ve Türkiye sosyalist-devrimci hareketinin karşılıklı ilişkilerinin tanımlanması önem kazanmaktadır.

Sosyalist bolokun dağılışını kimi sosyal demokrat çevreler, aceleci bir tavırla kendi tezlerinin doğruluğunun kanıtı ve dolayısıyla sosyal demokratik bir yeni çağın başlangıcı olarak tanımlamışlarsa da, olayların gelişimi, sosyal demokrat siyaset ile sosyalist siyasetin diyalektik bir bütünlük arz ettiğini ve aslına gelişimlerini birbirlerinin varlığına ve karşılıklı mücadelelerine borçlu olduklarını göstermişlerdir.

*Tıpkı Güney Amerika solunun yüzden fazla sosyalist, sosyal demokrat parti, örgüt, sendika ve gruplarının başardığı gibi ortak tarihi değerlerimiz etrafında bütünleşerek, Türkiye halkına umut ve heyecan aşılayacak bir çıkış yakalamamızın bütün objektif koşulları fazlasıyla mevcuttur. Bizler beraberliğin sübjektif koşullarından olan örgütlenme ihtiyacına, her türlü hesaptan uzak, tam bir samimiyet içerisinde katkı sunmaktan mutlu olacağız.

*Ülkemiz ve bölgemiz, emperyalizm ve yerli ortakları tarafından ekonomik, politik, sosyal, coğrafik ve kültürel olarak işgal edilmek ve yüzde yüz teslim alınmak tehlikesiyle karşı karşıya. Bu emperyalist işgalin ilk hedefi öncelikle insan kolektif aksiyonunu yok etmek, direniş güçlerini dağıtmak, en ufak bir umudu ve kardeşliği ortadan kaldırmaktır. Ülkeler ve halklar sadece parçalanmıyor, parçalananlar arasında kin ve nefret duyguları pompalanıyor, şovenizm kışkırtılıyor. Örneğin yüzyıllara dayanan bir birliktelikle Çanakkale’de Kurtuluş Savaşı’nda aynı amaç ile savaşmış Türk-Kürk kardeşliği yok edilmek isteniyor. Genel olarak tüm halkımızın, özel olarak Kürt halkımızın ve ülkemizin içine düşürüldüğü bu sorunun çözümü; laik demokratik cumhuriyet temelinde, gönüllü birliktelik esasına dayalı özgür ve demokratik bir barış ortamının tesisi için ezber bozucu çözüm yollarının tartışabilmesinden, 1919’ları güncelleyebilecek programların uygulanabilmesinden geçmektedir.

(Maddeler Hikmet Çetinkaya’nın yazısından alınmıştır.)

Çok güzel laflar da, bu devrimci atılımın 1995’te tek taraflı bir Gümrük Birliği anlaşmasına imza atan Murat Karayalçın önderliğinde gerçekleştirileceğine inanmak zor...

Hiç yorum yok: