18 Aralık 2007 Salı

Patalojik Vak’a Sarkozy’ninki mi Yoksa Bizimki mi? – Erol Manisalı.

Bugün olayın özünü hâlâ görmek istemeyen “patalojik Vak’a mensuplarına” şunları söylemek zorundayım:

1 AB Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu 1989’da reddetti. Bunun üzerine içimizdeki oligarşi ve Washington, “Türkiye’nin AB’nin arka bahçesi” yapılarak Batı kapitalizminin himayesi altına sokulmasına karar verdiler.

2 Devlet Planlama Teşkilatı’nın, konuyu bilen satılmamış akademisyenlerin ve aklı başında yazarlarımızın şiddetle karşı çıkmasına rağmen, “Türkiye AB’nin gümrük birliği yükümlülükleri altına tek yanlı sokuldu.

3 1997 Lüksemburg doruğunda Ankara’nın rest çekmesi üzerine Washington ve Brüksel telaşa kapıldılar ve 1999’da “yapay ve sözde adaylığı” hem de Ege ve Kıbrıs koşullarıyla kabul ettirdiler. Ecevit’e yalnız dışarıdakiler değil, “içerdeki oligarşi de dayatarak bu sindirilemeyecek şeyi zorla imzalattılar.”

4 Esas kıyamet AKP’den sonra koptu: “ABD ve AB’yi arkasına alan yeni iktidar” tamamen ipotek altına girmişti. 17 Aralık 2004 ve 5 Ekim 2005’te imzalanan çereçeve anlaşmaları, “Türkiye’yi, üyeliğe değil, üyelik dışında özel statüye götürüyordu. Üstelik Türkiye’nin çözüştürülme yolları açılıyordu.

Sarkozy ve Merkel’in Türkiye’nin alınmayacağını açık açık söylemelerinden ve metinlere koydurmalarından korkanlar kimler? Karartma uygulanarak gerçeklerin gün ışığına çıkmasını kimler, neden engelliyor.

1 ABD ve AB’nin Türkiye ve böle için biçtiği elbiseyi baştan kabul eden kimi sermaye çevreleri var. Onlar Türkiye’nin alınmayacağını; arka bahçe yapılarak bölüneceğini halktan gizlemek istiyorlar. Bütün sorunları, Batı ile karışı karşıya gelmemek; onların taşeronluğunu yaparak ayakta kalmak.

2 Dinciler “Cumhuriyete karşı, ABD ve AB’yi arkalarına aldıkları için, görüşmeler sürecinin ve aldatmacann aksamadan yürümesini istiyorlar. O sayede yeni anayasaların, tarikatların, cemaatlerin yolu açılıyor.

3 Bölücü odaklar “AB ve ABD’nin en stratejik ortakları”; Irak’ın kuzeyinde Barzani, Türkiye’de bunlar...

Sarkozy ve Merkel’e teşekkür ediyorum; içimizdeki sahtekarların maskesini düşürdükleri için.

AB sürecinin aksamadan devamını yalnız hükümet istemiyor; Atina, Kıbrıs Rumları, Fener Patrikhanesi, Ermeni Diyasporası, Barzani, Talabani.., kısacası Türkiye’den bir şeyler kopartmak isteyen herkes bunun peşinde...

Bu cephe Sarkozy’lerin Merkel’lerin boşboğazlık yaparak maskelerini düşürmesine fena halde bozuluyorlar...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

tarih tekerrürden ibaret değildir diyenlere cevap ; Abdul hamitleri, Vahdettinleri günümüze bakarak hiçmi hatırlamıyorsunuz....peki şimdi çözüm nedir? ya Mustafa Kemali bulacağız yada hepimiz Mustafa Kemal olacağız....