14 Aralık 2007 Cuma

Cihat Burak Retrospektifi – İstanbul Modern

Önce Cihat Burak’ı tanıyalım: 1915’te İstanbul’da doğdu. Ölüm yılı 1994. Öykücü, mimar ve ressam. Galatasaray Lisesi'ni ve İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nü bitirdi (1943). Tekel Genel Müdürlüğü ve Bayındırlık Bakanlığı'nda mimar olarak görev yaptı. 1952'de Birleşmiş Milletler bursuyla Paris'e gitti. 1955'te Türkiye'ye döndü ve yine Bayındırlık Bakanlığı'nda çalıştı. Gaziantep Hükümet Konağı, İzmit Adliyesi, Ankara Banknot Matbaası, Rize Adliyesi, Beşiktaş Şair Nedim İlkokulu gibi yapıların projelerini çizdi. 1961'de yeniden Paris'e gitti, bu sırada bakanlıktaki görevinden ayrılarak resim çalışmalarına ağırlık verdi. İlk kişisel sergisini 1957’de Beyoğlu Şehir Galerisi'nde açtı. 1964'te hem Utrillo Ödülü’nde Mansiyon aldı, hem de “Deniz Muharebesi/ Hayal Donanma” adlı resmi Musée de l'art moderne’deki uluslararası sergide Bronz Madalya'ya değer görüldü. 1965'te yurda dönerek resim ve mimarlık çalışmalarını sürdürdü. 1991’de Garanti Bankası Beyoğlu Sanat Galerisi’ndeki son sergisine kadar toplam 78 sergiye katıldı. Bunlardan 23’ü kişisel sergilerdir. 1982 yılında görsel sanatlar dalında Sedat Simavi ödülünü kazandı. İlk öykü kitabı ‘Cardonlar’ 1982’de yayınlandı, ‘Yâkûtîler’, 1992’de Yunus Nadi Ödülleri’nde öykü dalında birinci oldu, son öykü kitabı ‘Zenci Kalınız’ oldu..
Yozlaşan değerlere eleştiri ve mizah duygusuyla yaklaştığı yapıtlarında günlük yaşam sahnelerini anılara bağlayarak gerçekleri fantastik bir bağlam içinde ele aldı ve bilinen, tanıdık nesneleri bir düş dünyasının yaratıklarına dönüştürdü. 1970'lerden sonraki resimlerinde ölüm düşüncesini yoğun olarak işledi. Yaşamöykü yanı ağır basan öykülerine de plastik bir tat aktarmıştır, özellikle Cardonlar'da gerçekçi bir yaklaşımla fantastiğin sınırında gezen öğeleri başarıyla iç içe geçirdiği gözlemlenmektedir.
Cihat Burak retrospektifi bu haftadan itibaren İstanbul Modern’de. Gelişim çizgisinin ilk yıllarında Max Beckman’ın kurgusal anlatımından etkilenen sanatçının, ardından naïf bir bakış açısına, bir müddet sonra da mükemmel bir estetikle fantastik-hicivsel anlayışa büründüğünü gördüm ve oldukça etkilendim. Cinleri, gulyabanileri, kedileri, pastel renkte zamana direnen evleri ve günün politik simalarını yapıtlarında başarıyla buluşturan bu önemli ressamı, özellikle de günümüzün sanatçıları suya sabuna dokunmayıp medya ve holding yalakalığı peşine düşmüşken herkesin gidip, eserleriyle tanıması gerektiğini düşünüyorum. İyi seyirler.

Hiç yorum yok: