8 Kasım 2007 Perşembe

Sorunlu Ülkenin Soruları

Bir ülkenin kendi güvenlik sorununun çözümü için izin almak için bir başka ülkeyi beklemesi onur kırıcı değil midir?

Daha önce denenmiş üçlü güvenlik ağının ve zaten yapılması gereken istihbarat paylaşımının müthiş çözümler olarak ortaya konulması komik değil de nedir? Teröristin başındaki güçlerle işbirliği yapmak nasıl bir anlayıştır?

İzin verilecek tek şey olan nokta operasyonlarda, on beş gündür bekletilen bir ordunun, kolayca yer değiştirmesi sağlanan teröristlere karşı başarılı olması mümkün müdür? Öyleyse, yapılmak istenen bir kez daha orduyu yıpratmak mıdır?

Hamdolsun, Türkiye’nin eline üçün biri bile verilmemişken ve yabancı basın bile şaşkınken bunu büyük başarı olarak sunan holding gazetelerinin yüzsüzlüğü nasıl açıklanabilir?

Türkiye bir kedi bile vermeyecek insanlarla bir kez daha muhattap edilmiş ve Kuzey Irak’ta teröre yataklık yapan Kürt Devleti Kürdistan yolunda bir meşruiyet kazanmışsa bu nasıl bir başarıdır.

Sürekli fakir edebiyatı yapıp, mazlumun canına okuyan hükümet bunu tüm temel gıdalar ve temel harcamalara yaptığı zamlar, onların gerçek yapısını göstermemekte midir.

Orduya saldırmak için an kollarken, Mehmet Ali Şahin; teslim olan askerlerimizden utanç duyduğunu açıklamış ve ailelerinin yanına döndüklerine sevinemediği söylemiştir. Peki ya biz... Biz, hükümetin dış politikada düştüğü aczden, el kapılarında izin beklemesinden, her türlü üretimde sıfır çekip bağımsızlığını gün gün kaybetmesinden nasıl utanç duyuyoruz, bakanımız bunu bilmekte midir? Utanç duyulacak şeyleri karıştıranların, AB’nin direktifleriyle bir kuruma saldırmayı saplantı haline getirmişken böyle zaman zaman dam üstünde saksağan vur beline kazmayı türünden konuşması normal sayılmalı mıdır?

Hiç yorum yok: