Bugün 91 yaşında olan, 1947-56 arasında resmi olarak örgütlenmiş “Komünist Parti Tarihçileri” grubunda yer alan, Devrim Çağı, İmparatorluk Çağı, Sıradışı İnsan: Direniş, Devrimciler, Aşırılıklar Çağı gibi kitapların yazarı Hobsbawn, küresel saldırıya ve serbest piyasa oyununa şöyle bakıyor:
“Dünya, gün geçtikçe daha fazla, ulusüstü ya da ulusaşırı sorunlar için ulusüstü çözümler arayışında görünmektedir, fakat bu konuda ortada, bırakın onları uygulayan güce sahip olmayı, siyasal karar alma yeteneğine sahip tek bir küresel çaplı otorite de yoktur.
Hobsbawn’a göre, 21. yüzyılın sorunlarını, “onlarla başa çıkmaya hiç uygun düşmeyen bir dizi siyasal mekanizmalarla” karşılamaktayız. Dünyanın görünen bütün sorunu, üretimi artırmada, zenginlik üretmede değil, bu zenginliğin nasıl paylaşılabileceği notkasında düğümlenmektedir. Üretilen servetin ancak küçük bir bölümü nüfusun büyük çoğunluğuna yeniden dağıtılmaktadır. Asıl güçlük budur. Hosbawn, çare olarak “yeniden paylaşımı temin edecek bir kamu otoritesi mutlaka olmalı” derken etik bir gerekçeyi ileri sürüyor: “İnsanlar kapitalizm için yaratılmadı.”
Yeniden paylaşım eşitlik ilkesi içinde çözümlenebilecek bir şeydir ki serbest piyasa bunu hiçbir surette temin edemez. Bu noktada, karıştırılmakta olan iki şeyin birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini söylüyor Hobsbawn: “Küreselleşme hiç kuşku yok ki, dönüşü olmayan bir süreçtir.” Ama “küreselleşmeyi temel alan neoliberal, serbest piyasacı ideoloji ya da serbestpiyasa fundamentalizmi için bu söylenemez.”
Dünyaya istikrarsızlık, savaş, doğa felaketleri, eşitsizlik, yoksulluk getiren serbest piyasa fundamentalizmi, geri dönüşü olan bir süreçtir. Serbest piyasa küreselleşmesinin ilerleyişini yavaşlatma potansiyeline sahip bir güçün ise dünyanın çeşitli yerlerinde şu ya da bu şekilde sergilenmekte olan ‘siyasal direnç’te bulunduğuna inanmaktadır. Tüketici yığınına dönüştürülmüş toplumdan, giderek büyüyen yeni orta sınıftan, genç nüfustan, seçimlere katılım oranlarından örnekler vererek dile getirdiği günümüz dünyasının içinde bulunduğu ‘demokrasi krizi’, ‘büyük yurttaş kitlelerinin depolitizasyonu’ bu gücün önünde ciddi tehlikedir, “çünkü böylesi bir durum bu kitlelerin her türlü demokratik politikanın modus operandisinin (bir şeyin işleme, çalışma biçiminin) tamamen dışında kalan mobilizisazyonuna yol açabilir.”
Batının varlıklı ama güvensiz toplumunun ideologları umutsuzluğun ya da şüpheciliğin tohumlarını yaymaktadır. Ne mutlu ki bu eğitim sonuçsuz kalmıştır. “
(Radikal kitapta Hobsbawn’ı ve eserlerini tanıttığı için Göksel Aymaz’a teşekkürlerimi sunarım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder