(Blogumun değerli konuk yazarı Sertan Apbalı'dan bir sürpriz daha: Sinan Aygün Sözcü gazetesine Türkiye'nin resesyonun gölgesinde reel durumunu anlatıyor...)
Varlıklarımızı satıp borcumuzu büyüterek ne kadar idare ederiz
Dünya ekonomisi derin bir krize doğru gidiyor. Bizde bu krize karşı alınmış hiçbir önlem yok. Cari işlemler açığı alımış başını gitmiş, ekonominin büyüme hızı yüzde 2’ye düşmüş. Şirketleriniz 150 milyar dolarlık dış borcun altına girmiş. Piyasalarda yaprak kımıldamıyor.Dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz. Peki, gelmekte olan krizde bu sorunlarla nasıl baş edeceğiz?
Yapılan açıklamalardan özelleştirmenin mucizevi bir şekilde krize de cari işlemler açığına da karşı bir panzehir olarak görüldüğü anlaşılıyor.
Geçen hafta Cuma günü bu köşede yayınlanan yazımı, ‘’…Cari açığını kapatmak için elindeki değerli varlıklarını satan bir ülkenin sonu ailesini geçindirmek için çalışmak yerine kanını satan babanın sonundan farklı olabilir mi’’ diye sorarak bitirmiştim.
Nasıl bir insan kanını satarak ömür boyu geçimini sağlayamaz ise hiçbir ülkede elindeki varlıklarını satarak cari işlemler açığını sonsuza kadar finanse edemez.Yine hiçbir ülke bütçe harcamalarını da sonsuza kadar özelleştirme gelirleriyle karşılayamaz çünkü özelleştirilecek varlıklar bir gün bitecek.
Son 5 yılda varlıklarımız bitti
2002 yılından sonra 22 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış. Ulaştırma bakanlığının hava alanı işletme hakkı devir ihaleleriyle bu rakam 30 milyar doları buluyor. Yani devletin elindeki varlıkları son 5 yılda 30 milyar dolar azalmış.
Devletin varlıkları var bunun karşılığında da borçları var. Elindeki varlıklar azalırken en azından borcunun da azalmasını bekleriz. Peki bu dönemde borç ne olmuş ? Tek başına hazinenin 2002 yılı sonunda 148,4 milyar dolarlık bir iç ve dış borcu bulunuyordu. 2007 yılı sonunda bu borç 284,3 milyar dolara ulaşmış. Yani yüzde 93 oranında artmış. Denilebilir ki döviz kuru düştüğü için dolar cinsinden borç bu kadar artmıştır. Türk parası olarak baktığımızda da durum değişmiyor. 2002 yılında 242,7 milyar YTL olan hazinenin toplam iç ve dış borcu 2007 sonunda 333,4 milyar YTL yi bulmuş. Yani yüzde 37 ‘lik bir büyüme yaşanmış.
Geri dönüp baktığımızda gördüğümüz manzara şöyle: Son 5 yılda devletin varlıkları 30 milyar dolar azalmış buna karşılık borcu ise 124 milyar dolar ,( yada 90 milyar YTL) artmış. Yani devletin varlığı azalırken borcu artmış.Bu durumun adı yoksullaşmadır.Sürdürülemez bir durum olduğu da ortada duruyor.
Bundan sonra ne satacağız
Son beş yıla da özelleştirme kapsamında satılanların birkaçını hatırlayalım:
‘’ Tüpraş, Erdemir, Türk Telekom’un %55’i , Halk Bankası’nın %25 ‘i , Tekel’in içki bölümü, Başak sigorta, Başak Emeklilik, Türk Hava Yollarının %48’i, Petkim’in %34,5’i.TCDD Mersin Limanı, Kara Yolları Genel Müdürülüğü’nün Levent’teki arsası, araç muayene istasyonları, Eti Alüminyum, Eti Gümüş, Eti Bakır, Eti Krom, Eti Eloktrometolürji, Bursagaz, Esgaz, Amasya Şeker Fab., Adapazarı Şeker Fab., Kütahya Şeker Fab., Ataköy Otelcilik, Ataköy Marina, Ataköy Turizm, Kıbrıs Türk Hava Yollarının % 50 ‘si , Samsun Gübre Fab., İGSAŞ’’
Bu kuruluşların tamamını sattık. Parasını da aldık ve harcadık. Buna karşılık borcumuzda 124 milyar dolar arttı. Satılan kuruluşların tamamına yakını da genellikle kar eden bu yüzden devlete vergi ve kar payı ödeyen kuruluşlardı. Bu kuruluşlar 5-10 yıl da kamuya sağlayacakları gelir karşılığında satıldılar. Satışlarından elde edilen gelir bir defalıktı ve kullanıldı. Gelir getiren varlıklarını bir bir satıp parasını cari harcamalara kullanan bir ülke, büyüyen borçlarını ödemek için ileride kaynak nerden bulacak.
Hadi diyelim bu krizi atlattık. Bundan sonraki krizlerde ne bulup satacağız ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder