10 Ekim 2010 Pazar

İslami Akımlar ve Tarikatlar: Sınıfsız Bir Çorba mı?

- Hakan Gülseven'in Red'deki Yazısından -

AKP'de buluşan tarikatlar koalisyonunun da 'cemaat'in de sınıfsal bir karşılığı var elbette. AKP hükümetinin hizmet ettiği sınıfsallık, emperyalist sermayenin oluşturduğu 'enternasyonal' sınıfsallıktır. Hükümete 'sömürge tipi' niteliği veren de esas olarak budur. Emperyalist tekellerin çıkarlarını temsil eden yasaların paşa paşa geçirilmesi hükümetin temel misyonudur. Devlet aygıtı da bu misyon çerçevesinde yeniden şekilleniyor tabii...
Haklı olarak bir soru atılacak ortaya: TÜSİAD'da ifadesini bulan Türkiye büyük burjuvazisi buhar olup uçtu mu? Hani kapitalist devleti  o ülkenin büyük sermayesi yönetirdi? Elbette Türkiye'nin o koca koca patronları buhar olup uçmadı. Ne olduğunu iyice anlamak için, buyurun, Türkiye'deki sermayenin son 10 yılda geçirdiği everime bir göz atın. Şirket satın almalarında ve birleşmelerinde büyük bir payla yabancı sermayenin Türkiye ekonomisne dalış yaptığını, Türkiye büyük burjuvazisinin esas olarak emperyalist sermayeye tam manasıyla entegre olduğunu, dolayısıyla AKP hükümetinin hizmet ettiği gücün küçük de olsa ortağı olarak iktidarlarını koruduklarını kolaylıkla göreceksiniz. Sadece, artık Türkiye'nin şeklen de olsa egemen bir ülke olmasından hiçbir çıkarları yoktur, ellerini iç siyasetle daha az kirletmektedirler, o kadar.  Hem abartmayalım; Türkiye büyük burjuvazisinin topunu bir araya getirdiğinizde bir Shell kadar etmemektedir; hatta Shell'in yarısı bile etmemektedir!..
Büyük patronlar, en fazla, ülkedeki yaşam tarzının giderek ucube bir hale dönmesinden bireysel olarak huzursuzlanabilirler; neticede ikametgah ilmühaberleri bu topraklardaki muhtarlardan alınmaktadır. Öte yandan, artık siyah-beyaz Türk filmlerinde olduğu gibi fakir kız-zengin oğlan kombinasyonunun hayat bulabileceği bir sokak yaşamı da yoktur.
Burjuvazi, kendi yaşam alanlarında steril bir vaziyette keyfine bakmakta, dışarıdaki cangılda olup biteni ancak bir safari turizmi yabancılığında takip etmektedir.
AKP teşkilatına vücut kazandıran sınıfsallığı ise, yine bir safari türeviyle tekneden atılan bulamacı kapmak için suda çırpınan köpekbalıkları üzerinden tarif edebiliriz. İç pazarın kırıntılarını toplayıp sermaye birikimlerine eklemek isteyen geleneksel Anadolu tefeci-bezirganlarının güncellenmiş halidir AKP gövdesinde ifadesini bulan, ona hayat veren sınıfsallık. Ne var ki bunlar emperyalist sermayenin izin verdiği alanı doldurabilir ve kırıntı toplayabilir ancak. Çok azı büyük sermaye kulübüne katılabilecektir.
Halbuki kimileri, İslami soslu sermayenin büyük burjuvaziyi tehdit ettiği rüyasını görüyor. Uzanlar mı? Uzanlar'a cezayı kesen, 2 milyar dolar dolandırdıkları Motorola'dan başkası değildir. Bu dünyada kimse Amerika'yı dolandırmaz. Aydın Doğan mı? Medyadaki yeniden şekillenme sürecinde bizzat emperyalist toplum mühendisliği çerçevesinde hizaya sokulmuştur. Doğan grubu mesajı biraz geç almış ya da kendini yeni duruma uyarlamakta geç kalmıştır, o kadar. Tekil örnekler kaideyi değiştiremeyecektir...
Peki AKP'ye 'gönül vermiş' yoksul yığınlar? Doğrusu, ortada 'gönül vermiş' bir yığın yoktur. İslami demagojiden etkilenen ama esas olarak sadaka aracılığıyla kurulmuş saadet zincirinin sol halkasını oluşturan sefalet ve chalet içindeki yığın, hiçbir iktidarla gönül ilişkisi kurmaz. Aç karnını doyurma güdüsüyle  günlük refleksler geliştirir, o kadar. Brezilya'da sol Lula iktidarının dağıttığı erzak ve kömür nitelik olarak aynıdır. Hiç kuşkusuz o sadakaları alıp iktidarları oylarıyla besleyenlerin niteliği de aynıdır; belirsizliktense sadakaya tamah etmektedirler...

Hiç yorum yok: