20 Ağustos 2017 Pazar
23 Temmuz 2017 Pazar
Polisiye Yazarları Birliği
Polisiye Yazarları Birliği TR (@polisiyeyazarlari)'in paylaştığı bir gönderi ()
21 Temmuz 2017 Cuma
İşsizlik Sorumluluğunun Bireye Yüklenmesi
Vatandaşlarının vergileriyle finanse olan ve onların yönetme erkini onlar adına kullanan devlet ve siyasi irade, bu çıkmaz karşısında “işsizliği” bireye indirgeyerek onu bir kamu sorunu olmaktan çıkarmakta; “sürüden ayrılmayı beceremeyenlerin kişisel sorunu” olarak görmeyi yeğlemektedir. Hâl böyle olunca devletler şirketleşmiş, şirketler devletleşmiştir; insanların işsizliği, açlığı, faturalarını ödeyememeleri, üşümeleri ya da hastalanmaları önemini kaybetmiştir.
Ben bir müşteri, bir alıcı ya da hizmet kullanıcı değilim,
Ben bir kaytarıcı, bir beleşçi, bir dilenci ya da bir hırsız değilim,
Ben bir sosyal güvenlik numarası ya da ekranda yanıp sönen bir ışık değilim,
Faturalarımı, vergilerimi zamanında ve son kuruşuna kadar ödedim ve bununla da gurur duyuyorum,
Kimseye boyun eğmem, ama elimden gelirse komşumun gözünün içine bakarak ona yardım ederim.
Sadaka istemiyorum ve kabul de etmiyorum. Benim adım Daniel Blake,
Ben bir insanım, bir köpek değilim. Bu sıfatla haklarımı talep ediyorum.
Benim adım Daniel Blake, bir vatandaşım, ne bir eksik ne de bir fazlası…
Ben bir müşteri, bir alıcı ya da hizmet kullanıcı değilim,
Ben bir kaytarıcı, bir beleşçi, bir dilenci ya da bir hırsız değilim,
Ben bir sosyal güvenlik numarası ya da ekranda yanıp sönen bir ışık değilim,
Faturalarımı, vergilerimi zamanında ve son kuruşuna kadar ödedim ve bununla da gurur duyuyorum,
Kimseye boyun eğmem, ama elimden gelirse komşumun gözünün içine bakarak ona yardım ederim.
Sadaka istemiyorum ve kabul de etmiyorum. Benim adım Daniel Blake,
Ben bir insanım, bir köpek değilim. Bu sıfatla haklarımı talep ediyorum.
Benim adım Daniel Blake, bir vatandaşım, ne bir eksik ne de bir fazlası…
23 Haziran 2017 Cuma
Harese
Arabistan çöllerinde develerin çok sevdiği bir diken türü vardır. Deve bu dikeni bulduğu zaman büyük bir iştahla yemeye koyulur ama dikenler dilini ve damağını keser, kanatır. Fakat esasen devenin sevdiği kendi tuzlu kanının tadıdır. Kanadıkça daha çok yer ve kan kaybından ölmemesi için binicisinin onu durdurması gerekir. Arapçada bu olaya "Harese" denir. hırs, ihtiras ve muhteris de bu kelimeden türemiştir.
22 Haziran 2017 Perşembe
11 Haziran 2017 Pazar
Yankılar Yolda
Hayaletler devrimi gerçekleştireli yüzlerce yıl oldu, sadece yankıları henüz dünyaya ulaşmadı.
Art: Guy Denning
Art: Guy Denning
Is This The Life We Really Want? - Roger Waters - Albüme Bakış
Nigel Godrich'in piyano ve yaylılara vurgu yapan düzenlemesi biraz kafa karıştırıcı ve Waters'ın en büyük silahlarını, (kadın vokaller, koro, trompet yükselişleri bazlı yaratım patlamaları) elinden alıp tırnaklarını sökerek, dinleyicinin önüne attığını söyleyebiliriz. Nakarat bölümlerinde Roger'ı izleyen elektro gitar da ortalarda görünmüyor ve Pink Floyd'un dahi süvarisi bu sefer meydan savaşında atsız ve kılıçsız ovada duruyor. Seyirciyse kalabalık ve ellerinde onlarca insanüstü albümün gürzleri sallanıyor.
Ve görüyoruz ki bir şekilde 75'lik deha bir kez daha canlı kalmayı başarıyor.
Albümün hipnotize edici ve defalarca dinlense de asla sıkmayacak bir etkisi var. Tekdüze gidiş bir şekilde her seferinde ilginç bir çıkışla bozulup kulakta hoş bir melodinin yankısı kalıyor. Oldukça mütevazi yapı Roger'ı tamamen çırılçıplak bıraktığında onun kökleri çok derinlerde ve sarı yapraklarıyla göğe uzanan devasa bir çınar olduğunu, mırıldanmalarının bile çok etkili manalara dönüşebileceğini görüyoruz.
Albüm tabii ki Pink Floyd ya da eski Roger Waters albümlerinin parıltısını taşımıyor. Ama bunun aynı zamanda bir seçim olduğunu ve onun arınmış bir iç çekişe yelken açma isteğini algılayabiliyoruz.
75 yaşında çok büyük bir risk alarak, (teknolojik numaraları kullanarak göz boyama basitliği varken) bu meydan okumaya kalkıştığı için müthiş yaratıcı, özel insan Roger'ı kutluyorum ve 85 yaşında nasıl bir albümle döneceğini şimdiden merak etmeye girişiyorum.
Ve görüyoruz ki bir şekilde 75'lik deha bir kez daha canlı kalmayı başarıyor.
Albümün hipnotize edici ve defalarca dinlense de asla sıkmayacak bir etkisi var. Tekdüze gidiş bir şekilde her seferinde ilginç bir çıkışla bozulup kulakta hoş bir melodinin yankısı kalıyor. Oldukça mütevazi yapı Roger'ı tamamen çırılçıplak bıraktığında onun kökleri çok derinlerde ve sarı yapraklarıyla göğe uzanan devasa bir çınar olduğunu, mırıldanmalarının bile çok etkili manalara dönüşebileceğini görüyoruz.
Albüm tabii ki Pink Floyd ya da eski Roger Waters albümlerinin parıltısını taşımıyor. Ama bunun aynı zamanda bir seçim olduğunu ve onun arınmış bir iç çekişe yelken açma isteğini algılayabiliyoruz.
75 yaşında çok büyük bir risk alarak, (teknolojik numaraları kullanarak göz boyama basitliği varken) bu meydan okumaya kalkıştığı için müthiş yaratıcı, özel insan Roger'ı kutluyorum ve 85 yaşında nasıl bir albümle döneceğini şimdiden merak etmeye girişiyorum.
Yazarlar Kitapların Başlarında Anca Düşünür Durur!
Fyodorov yazara on altı soru sormuş ve armağan olarak Marco Polo'nun Seyahatleri adlı kitabı kazanmıştı; sonra gitmişti yazar. Kitap çok ilginçti: İvan Alekseyeviç derhal yirmi altıncı sayfasından okumaya başlamıştı onu. Yazarlar kitapların başlarında anca düşünür durur, bu yüzden sıkıcı olur oraları, en ilginç şeyler ortalarda ya da sondadır; bundan ötürü Fyodorov her kitabı rasgele okurdu - ya ellinci ya iki yüz on dördüncü sayfadan. Gerçi tüm kitaplar ilginçti ama bu şekilde okumak daha iyi ve ilginçti çünkü insan kaçırdığı her şeyi kendi tamamlamak ve anlaşılmaz ya da kötü bir yere varınca baştan yazmak zorunda kalırdı...
Muhteşem Vahşi Dünya - Andrey Platonov
Muhteşem Vahşi Dünya - Andrey Platonov
2 Haziran 2017 Cuma
17 Mayıs 2017 Çarşamba
12 Mayıs 2017 Cuma
Yazar Notları: Boş Sahne Açmazı
Romanda-sinemada sahne yazarken ‘an'a kimliğini kazandırmak ve onu eser içi kast sisteminden kurtarmak yaratıcı için en önemli sorunsallardan birisidir.
Her sahne biriciktir ve hem yazar, hem karakter hem de seyirci için diğer sahnelerle aynı önemde görülmelidir. Dolgu malzemesine dönüşemez. İçsel anlamı tüm eseri etkileyecek bir enerjiyle titreşmelidir.
Geçiş sahnelerinin hepsi çöpe atılmalı, kendi başına bir mana taşımayan ‘an’lardan acele kurtulunmalıdır.
Bu çeşit her sahne yazar için bir yük, seyirci-okurlar için de sıkıntı kaynağıdır. Ucuz kurgu numaraları ya da cafcaflı duygusal betimlemelerle onun gereksizliğini ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Bu iş çıkışı muhabbetinden hiç hoşlanmadığınız bir adamla rastlaşıp onunla iki bira içip eski günleri yad etmek zorunda kalmaktan farksızdır.
Platonov’un 'Chevengur' ve Strugatsky Kardeşlerin 'Yokuştaki Salyangoz' romanları anlardan bütüne gidişin başyapıtıdır. Her sahne kendi biricikliğinde müthiş bir dinamizme ve etki gücüne sahiptir. Hatta her sayfa ayrı bir tad içermektedir.
Tarkovski’nin “Ayna”sı, “Andrey Rublev”i filmin ‘bağlaçlarını’ etkileyici kısa filmlere dönüştürür.
Tolkien her sahneye müthiş bir özenle yaklaşır ve hayatı sadece aksiyona indirgemek isteyen anlayışa, doğanın derin bakışıyla büyük bir darbe indirir. Sabır doludur ve okuyucusunun kapitalizm karşıtı içtenliğe ulaşması için sabrı, manalarla bezediği sahneleri çözecek bir anahtar olarak sunar.
Shakespeare biricikliği cümlelere indirgemiştir.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinde her cümle bir hikaye her hikaye kütüphaneler dolusu kitaptır.
Büyük yaratıcılarda dolgu malzemesi – geçiş bölümleri bulunmaz çünkü onlar ana hikayelere değil anın muhteşemliğine inanır ve o an içinde tüm benlikleriyle varolurlar.
Her sahne biriciktir ve hem yazar, hem karakter hem de seyirci için diğer sahnelerle aynı önemde görülmelidir. Dolgu malzemesine dönüşemez. İçsel anlamı tüm eseri etkileyecek bir enerjiyle titreşmelidir.
Geçiş sahnelerinin hepsi çöpe atılmalı, kendi başına bir mana taşımayan ‘an’lardan acele kurtulunmalıdır.
Bu çeşit her sahne yazar için bir yük, seyirci-okurlar için de sıkıntı kaynağıdır. Ucuz kurgu numaraları ya da cafcaflı duygusal betimlemelerle onun gereksizliğini ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Bu iş çıkışı muhabbetinden hiç hoşlanmadığınız bir adamla rastlaşıp onunla iki bira içip eski günleri yad etmek zorunda kalmaktan farksızdır.
Platonov’un 'Chevengur' ve Strugatsky Kardeşlerin 'Yokuştaki Salyangoz' romanları anlardan bütüne gidişin başyapıtıdır. Her sahne kendi biricikliğinde müthiş bir dinamizme ve etki gücüne sahiptir. Hatta her sayfa ayrı bir tad içermektedir.
Tarkovski’nin “Ayna”sı, “Andrey Rublev”i filmin ‘bağlaçlarını’ etkileyici kısa filmlere dönüştürür.
Tolkien her sahneye müthiş bir özenle yaklaşır ve hayatı sadece aksiyona indirgemek isteyen anlayışa, doğanın derin bakışıyla büyük bir darbe indirir. Sabır doludur ve okuyucusunun kapitalizm karşıtı içtenliğe ulaşması için sabrı, manalarla bezediği sahneleri çözecek bir anahtar olarak sunar.
Shakespeare biricikliği cümlelere indirgemiştir.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinde her cümle bir hikaye her hikaye kütüphaneler dolusu kitaptır.
Büyük yaratıcılarda dolgu malzemesi – geçiş bölümleri bulunmaz çünkü onlar ana hikayelere değil anın muhteşemliğine inanır ve o an içinde tüm benlikleriyle varolurlar.
10 Mayıs 2017 Çarşamba
Yazar Notları: Polisiye Nedir?
İçinde
akıl oyunları, psikolojik deneyler ve çok bilinmeyenli denklemler barındıran
bir bulmaca-yazındır. Yaratımın laboratuvarında küçültülmüş mekânlarda büyük arayışların
kitabıdır. İnsan psikolojisinin gizemlerini çözmek peşindeki beyinler için bir
deney tüpüdür. Bireye yöneltilmiş tüm haksız eylemlerin, iddialı kabıyla
raflarda gözlere sırıtan bir küçük kitaba tıkıştırılıp cezalandırıldığı bir
rahatlama terapisidir. Büyük sorunları rahatlıkla çözen kahramanın
rehberliğinde, alt benliğimizde her gün biraz daha kabarıp şişen kompleks
girdabının önüne konulmuş bir kap çikolatadır. Gizlenme yeteneğine sahip, matematiksel
adımlarla ilerleyen taşlara sahip bir satranç oyunudur. İnanılmaz olayları
ciddiyetle, sadece kurulan atmosferin inandırıcılığıyla gerçek kılma sanatıdır.
Yazarın, okuyucusunu da en az kendisi kadar akıllı varsayarak yazması gereken
bir türdür. Ve onu aldatmak, geciktirmek, yanıltmak, dikkatini dağıtmak için
her yanına tuzaklar yerleştirilmiş, ormanlık bir av bölgesidir. İşin doğrusu,
ormanın içinde gezinildiği olgusu bile bir yanılsama olmalıdır.
Agatha
Christie için polisiye Shakespeareyen güç çatışmalarının, kişilik buhranlarının
şatolardan alınıp, malikânelere, teknelere, aristokratların küçük buluşma
alanlarına indirilmesiydi.
Arthur
Conan Doyle için; insan ruhunun derinliklerine bilimsel teknikler kullanılarak
gerçekleştirilen bir araştırma gezisiydi.
Dashiel
Hammett için; güce hapsolmuş bir toplumda, bir diğerini ezmekten başka bir şey
bilmeyen bıçkınlar, politikacılar, para babaları arasında daha zeki ve daha
cesur biri tarafından atılmış bir varoluş çığlığıydı.
Raymond
Chandler için, dalgacı bir karakterin ince bir toplum eleştirisiyle, kanser
hücreli yamuk yumuk bir sistemin simgesel minyatürlerini hallaç pamuğu gibi
atmasıydı.
Henning
Mankell için ekip çalışmasının, çıkardan arınmış rasyonel aklın ve ahlakın her
alanda başarıya ulaşacağını kanıtlamanın bir yoluydu.
Eduardo
Mendoza için tarama ucuyla her köşesini her tiplemesini birer karikatüre
dönüştürdüğü Barcelona’da sistem tarafından boyutlarından biri alınmış komik-insanların
arasında bir delinin gerçeği arayışıydı.
Richard
Levinson’ın Columbo’su için; Platon soru-cevap tekniğine dayanan ve ardı arkası
kesilmeyen zekice sorularla bir koca bina inşa edip; sistemin tüm olanaklarını
kullanarak gücün gökdeleninde, ihtişamın sisleri arasında suçu gizleyebileceğini
sanan kapitalizm artığı “Kötü”nün savunma duvarlarını aşmasıydı.
Philip
K. Dick için; system tarafından yaratılması muhtemel bir evrende, büyük
kuramsal açmazlar, çözümsüz etik tartışmaların labirentinde gezinmekti.
Umberto
Eco için, tarihin belli bir noktasında, çağların gizli bilgilerinden oluşmuş
bir piramitte, entelektüel adımlarla biricik hakikate tırmanıştı.
Benim
için ise; klasik polisiye, kokuşmuş emperyalist dünyada, politikayla, satılmışlarla,
çetelerle, güç ağlarıyla, mistik dokunuşlarla, rahatsız hayallerle sarmalanmış,
doğrunun ne olduğunu hissedebilmenin gücüyle ayakta kalsa da kafası aşırı
karışık bir karakterin, düşmanların putlarını adım adım yıkarak, içeriklerini pazara
çıkararak başarıya doğru ilerlemesi. Katillerse yanlışın alegorileri…
8 Mayıs 2017 Pazartesi
Yazar Notları: Türk Sineması Kore Filmlerinden Ne Almalı?
- Bir film aksiyon da olsa, korku da, polisiye de; karakterlerin zayıflıklarını, komik unsurlarını asla dışarıda bırakmamak.
- Gerçekliği öylesine bir detay ve yoğunlukta kurmak ki seyirci sahnenin bir an bile dışında kalamasın.
- Oyun içinde oyun ve onun içinde asıl oyun. Akıl oyunları kurarak seyirciyi defalarca ters köşeye yatırabilecek yetkinlikte yazarların önünü açmak.
- Komediden şiddete, seksten romans’a ani geçiş sağlayan ters vuruşlarla seyircinin algılarıyla oynayıp kendi zayıflıklarını sorgulamalarını sağlamak.
- Toplumsal katmanlar, yoksulluk, merhamet, cömertlik, tükenmişlik gibi sistemin açmazlarını ve politik çöküşü filmin arka planına yedirecek cesareti göstermek.
- Klişelere ve ucuz numaralara esir düşmemeyi sürekli yeni olanın peşinden gitme cesaretini göstermeyi başarmak.
- Emek ve çaba gerektiren oyunculuğu desteklemek, Yeşilçam'ın adanmış aktör ve figüranlar ruhunu geri getirebilmek.
- Samimiyetsizlikleriyle filmin ruhunu öldüren reklam kuşağı sinemacılarından bir an önce kurtulup, Auteur sinemacıların önünü açabilmek.
- Türler arası rahat geçişlerle filmleri formüllerden kurtarmak.
Ve daha sürüyle şey... :)
- Gerçekliği öylesine bir detay ve yoğunlukta kurmak ki seyirci sahnenin bir an bile dışında kalamasın.
- Oyun içinde oyun ve onun içinde asıl oyun. Akıl oyunları kurarak seyirciyi defalarca ters köşeye yatırabilecek yetkinlikte yazarların önünü açmak.
- Komediden şiddete, seksten romans’a ani geçiş sağlayan ters vuruşlarla seyircinin algılarıyla oynayıp kendi zayıflıklarını sorgulamalarını sağlamak.
- Toplumsal katmanlar, yoksulluk, merhamet, cömertlik, tükenmişlik gibi sistemin açmazlarını ve politik çöküşü filmin arka planına yedirecek cesareti göstermek.
- Klişelere ve ucuz numaralara esir düşmemeyi sürekli yeni olanın peşinden gitme cesaretini göstermeyi başarmak.
- Emek ve çaba gerektiren oyunculuğu desteklemek, Yeşilçam'ın adanmış aktör ve figüranlar ruhunu geri getirebilmek.
- Samimiyetsizlikleriyle filmin ruhunu öldüren reklam kuşağı sinemacılarından bir an önce kurtulup, Auteur sinemacıların önünü açabilmek.
- Türler arası rahat geçişlerle filmleri formüllerden kurtarmak.
Ve daha sürüyle şey... :)
7 Mayıs 2017 Pazar
Yazar Notları: Zaman Makinesi
Zaman makinesi kitaplardır. Koy içine kendini, gönder geleceğe.
Bin yıl sonra zeka seviyesi aşırı gelişmiş, ruhani bir post-insanın kitabını okuyacağını düşünmenin dayanılmaz ağırlığını da duyumsamaya çalış. Kimin için yazdığını bil de kendine gel.
Küresel güç elitlerini sevgi ve adalet dolu benzerleriyle değiştirmek için geri gönderdikleri androidlerden birisinin senin kitabını elinde tuttuğunu, oradan cümleler apartarak konuştuğunu düşün. Ha ha!
Şu soru da ilginç: Bin yıl sonra yazılmış sanatsal bir roman günümüze getirilse ne anlarız?
Belki de o zaman üç cümlelik haikulara dönüşür romanlar da hız saplantısı kurgusal hızla değil de mana hızıyla çözülür...
Bin yıl sonra zeka seviyesi aşırı gelişmiş, ruhani bir post-insanın kitabını okuyacağını düşünmenin dayanılmaz ağırlığını da duyumsamaya çalış. Kimin için yazdığını bil de kendine gel.
Küresel güç elitlerini sevgi ve adalet dolu benzerleriyle değiştirmek için geri gönderdikleri androidlerden birisinin senin kitabını elinde tuttuğunu, oradan cümleler apartarak konuştuğunu düşün. Ha ha!
Şu soru da ilginç: Bin yıl sonra yazılmış sanatsal bir roman günümüze getirilse ne anlarız?
Belki de o zaman üç cümlelik haikulara dönüşür romanlar da hız saplantısı kurgusal hızla değil de mana hızıyla çözülür...
Yazar Notları: Kutup Sahne
Sadece bir tek sahne uğruna bir eser kurulur mu?
Güzel, sıcak bir yüz seni seviyorum desin diye tüm şu yaşamı kurduğunu, para, statü peşinde koştuğunu, türlü katmanla kişiliğini bezediğini unutma.
The Deer Hunter, rus ruleti sahnesindeki efsanevi risk alma kararlılığı için yazılmadı mı? Yaşama bağlılık, sevdiğine kavuşma dürtüsü o sahnenin içine gizlenmişti.
Ivan'ın Çocukluğu, elma kamyonundaki çocukluk rüyası için çekilmedi mi? Savaşın, kaosun içine düşmüş birey nereye kaçmak ister? Ve düşünün, her zaman nasıl bir dünyanın içerisindeydiniz?
2001 A Space Odyssee, yapay zeka Hal'in "Üzgünüm Dave, korkarım bunu yapamam," diyaloğundaki varlığı koruma içgüdüsünü ölümsüzleştirmek için kurulmadı mı?
Sorulsa, Michael Cimino, Tarkovsky, Kubrick bambaşka şeyler söyleyecektir ama o film sinemadan çıkan herkesin aklına ilk olarak geliveren o "Kutup Sahne" için çekilmiştir. Eserin merkezi odur. Tüm diğer sahneler seyirciyi, bir sinek nasıl ışığa koşarsa öyle o sahneye çeker ya da yere düşen bir meyveden saçılan tohumlar gibi o sahnenin ana fikrinden, enerjisinden türer.
Güzel, sıcak bir yüz seni seviyorum desin diye tüm şu yaşamı kurduğunu, para, statü peşinde koştuğunu, türlü katmanla kişiliğini bezediğini unutma.
The Deer Hunter, rus ruleti sahnesindeki efsanevi risk alma kararlılığı için yazılmadı mı? Yaşama bağlılık, sevdiğine kavuşma dürtüsü o sahnenin içine gizlenmişti.
Ivan'ın Çocukluğu, elma kamyonundaki çocukluk rüyası için çekilmedi mi? Savaşın, kaosun içine düşmüş birey nereye kaçmak ister? Ve düşünün, her zaman nasıl bir dünyanın içerisindeydiniz?
2001 A Space Odyssee, yapay zeka Hal'in "Üzgünüm Dave, korkarım bunu yapamam," diyaloğundaki varlığı koruma içgüdüsünü ölümsüzleştirmek için kurulmadı mı?
Sorulsa, Michael Cimino, Tarkovsky, Kubrick bambaşka şeyler söyleyecektir ama o film sinemadan çıkan herkesin aklına ilk olarak geliveren o "Kutup Sahne" için çekilmiştir. Eserin merkezi odur. Tüm diğer sahneler seyirciyi, bir sinek nasıl ışığa koşarsa öyle o sahneye çeker ya da yere düşen bir meyveden saçılan tohumlar gibi o sahnenin ana fikrinden, enerjisinden türer.
5 Mayıs 2017 Cuma
Yazar Notları - Binboğa Efsanesi Stalker
Gelin bir Anadolu efsanesiyle, Rus Bilimkurgu Edebiyatı'nın başyapıtlarından birinin nasıl da aynı temada çakıştığına bakalım:
Efsaneye göre 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece Hızır ve İlyas peygamberler kayan iki yıldız şeklinde, iki ayrı yönden gelip birleşirler ve yeryüzüne inerler. O birleşme anında tüm akarsular durur ve bir anlığına börtü böcek sessizliğe bürünür. Bu birleşme anını sadece yüreğinde kötülük, içinde fesat olmayanlar fark edebilir ve buna tanık olan ne dilerse olurmuş derler. Kitapta hikayesi anlatılan aşiret iskan kanunu gereğince yersiz yurtsuz kalma tehlikesi içindedir. Tek umut Hıdırelleze bağlanmıştır. Aşirette en saf, en iyi niyetli, en kalbi temiz kim varsa o gece dilekte bulunacaktır. Aşiret için yaylak, koyunlar için otlak ve çadırlarını kurmak için güvenli bir düzlük. Üç kişi seçilir ve nehir kenarına otururlar yan yana. Gece yarısına yakın gözleri yıldızlarda, kulakları kirişte. İlk ceren görür gökyüzünde kayıp birbirine kavuşan iki yıldızı, Hızır ve İlyas’ı. Aşiret için dilemesi gerekenleri unutur ve dağlarda eşkıya olan biricik aşkına kavuşmayı diler diğer ikisine güvenerek. Sonra köyün yaşlı emmisi duyar akarsuyun durduğunu. Aşiret için derken sonuna geldiği ömrü gelir aklına ve biraz daha ömür dileyiverir tanrıdan. Son tanık 6-7 yaşlarında bir çocuktur. Aşiret aklına bile gelmez babasını görmeyi diler ve böylece aşiret devam eder yersiz yurtsuz serüvenine…
Yaşar Kemal / Binboğalar Efsanesi
Rusya'da bir şehir dünya dışı yaratıkların bir gecelik ziyaretiyle tamamen farklı bir kimliğe bürünmüş, bir çok bölge kullanılmaz hale gelmiştir. Dikenli tellerle çevrelenmiş bu alanlarda, içeriği değişmiş, garip manalarla bezenmiş nesneler ticaret metaına dönüşmüş, koleksiyonerler onlara ulaşabilmek için, bölgedeki iz sürücü stalker'ları devreye sokmuştur. Bu arada, Stalkerların arasında yayılan bir efsane vardır. Alanın ortasındaki binada, bir oda, içine girmeyi başarabilenlerin dileğini yerine getirmektedir. Ama sözle söylenen dileği değil. İnsanın kalbinde taşıdığı arzuyu. Bir stalker da kız kardeşini ölümden kurtarmak için odaya girmiş fakat oradan zengin olarak çıkmıştır. Bölgede fazla vakit geçirdiği için çocuğu dünya dışı yeteneklerle dünyaya gelen ve büyüdükçe ölmeye yüz tutan Stalker'ın odaya girmek artık son çaresidir ama dünyevi bir arzuyu dileyerek oradan çıkmaktan korkmaktadır.
Stalker - Andrey Tarkovsky
Ve tabii ki Yüzüklerin Efendisi.
Frodo çok ağır bir yükle Mordor'a doğru ilerlemektedir. Orta Dünya'da iyiliğin kazanması için yüzüğü kötülüğün lav kuyusuna atıp yok etmektir dileği. Ama her ölümlü gibi gönlünün derinliklerinde yatan güç arzusu buna izin verecek midir? Son an geldiğinde tüm benliğine sinmiş o büyük yaşamsal karar ne olacaktır?
İnsan varoluşunun ebedi temalarıyla beslenen, maneviyatın temel sorularıyla nefsin karşısına dikilebilen yapıtların ölümsüzlüğü yakalaması kaçınılmaz.
"Zaman tabiatın icabı ve tabiata mahkum beşer aklın icadı olan bir şeydir. Güneşte oturabilen bir insan için gece, gündüz, ay sene denilen şeyler, yani zaman olur mu? Kâmil insan içn ne zaman vardır ne de mekân." Mevlana Celaleddin Rumi.
Mevlana'dan Shakespeare, oradan Strugatsky Kardeşler'e uzanan yaratıcı yol büyük, diri ve ölümsüz temaların, hakikâtla yüz yüze gelmek için yola koyulmuş mert insanların yoludur.
Efsaneye göre 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece Hızır ve İlyas peygamberler kayan iki yıldız şeklinde, iki ayrı yönden gelip birleşirler ve yeryüzüne inerler. O birleşme anında tüm akarsular durur ve bir anlığına börtü böcek sessizliğe bürünür. Bu birleşme anını sadece yüreğinde kötülük, içinde fesat olmayanlar fark edebilir ve buna tanık olan ne dilerse olurmuş derler. Kitapta hikayesi anlatılan aşiret iskan kanunu gereğince yersiz yurtsuz kalma tehlikesi içindedir. Tek umut Hıdırelleze bağlanmıştır. Aşirette en saf, en iyi niyetli, en kalbi temiz kim varsa o gece dilekte bulunacaktır. Aşiret için yaylak, koyunlar için otlak ve çadırlarını kurmak için güvenli bir düzlük. Üç kişi seçilir ve nehir kenarına otururlar yan yana. Gece yarısına yakın gözleri yıldızlarda, kulakları kirişte. İlk ceren görür gökyüzünde kayıp birbirine kavuşan iki yıldızı, Hızır ve İlyas’ı. Aşiret için dilemesi gerekenleri unutur ve dağlarda eşkıya olan biricik aşkına kavuşmayı diler diğer ikisine güvenerek. Sonra köyün yaşlı emmisi duyar akarsuyun durduğunu. Aşiret için derken sonuna geldiği ömrü gelir aklına ve biraz daha ömür dileyiverir tanrıdan. Son tanık 6-7 yaşlarında bir çocuktur. Aşiret aklına bile gelmez babasını görmeyi diler ve böylece aşiret devam eder yersiz yurtsuz serüvenine…
Yaşar Kemal / Binboğalar Efsanesi
Rusya'da bir şehir dünya dışı yaratıkların bir gecelik ziyaretiyle tamamen farklı bir kimliğe bürünmüş, bir çok bölge kullanılmaz hale gelmiştir. Dikenli tellerle çevrelenmiş bu alanlarda, içeriği değişmiş, garip manalarla bezenmiş nesneler ticaret metaına dönüşmüş, koleksiyonerler onlara ulaşabilmek için, bölgedeki iz sürücü stalker'ları devreye sokmuştur. Bu arada, Stalkerların arasında yayılan bir efsane vardır. Alanın ortasındaki binada, bir oda, içine girmeyi başarabilenlerin dileğini yerine getirmektedir. Ama sözle söylenen dileği değil. İnsanın kalbinde taşıdığı arzuyu. Bir stalker da kız kardeşini ölümden kurtarmak için odaya girmiş fakat oradan zengin olarak çıkmıştır. Bölgede fazla vakit geçirdiği için çocuğu dünya dışı yeteneklerle dünyaya gelen ve büyüdükçe ölmeye yüz tutan Stalker'ın odaya girmek artık son çaresidir ama dünyevi bir arzuyu dileyerek oradan çıkmaktan korkmaktadır.
Stalker - Andrey Tarkovsky
Ve tabii ki Yüzüklerin Efendisi.
Frodo çok ağır bir yükle Mordor'a doğru ilerlemektedir. Orta Dünya'da iyiliğin kazanması için yüzüğü kötülüğün lav kuyusuna atıp yok etmektir dileği. Ama her ölümlü gibi gönlünün derinliklerinde yatan güç arzusu buna izin verecek midir? Son an geldiğinde tüm benliğine sinmiş o büyük yaşamsal karar ne olacaktır?
İnsan varoluşunun ebedi temalarıyla beslenen, maneviyatın temel sorularıyla nefsin karşısına dikilebilen yapıtların ölümsüzlüğü yakalaması kaçınılmaz.
"Zaman tabiatın icabı ve tabiata mahkum beşer aklın icadı olan bir şeydir. Güneşte oturabilen bir insan için gece, gündüz, ay sene denilen şeyler, yani zaman olur mu? Kâmil insan içn ne zaman vardır ne de mekân." Mevlana Celaleddin Rumi.
Mevlana'dan Shakespeare, oradan Strugatsky Kardeşler'e uzanan yaratıcı yol büyük, diri ve ölümsüz temaların, hakikâtla yüz yüze gelmek için yola koyulmuş mert insanların yoludur.
Yazar Notları: Bir Kore Geleneği: Bıçaklar ve Baltalar
Kore Hükümeti, silah kullanımına getirdiği müthiş denetimin Kore Aksiyon Sineması'nı bugünlere taşıyacağını çok önceden görmüş müydü ?
Dövüş planlarının uzayacağını, kana susamış seyircinin aşırı beslenmeden karnının şişeceğini, yirmiye yirmi meydan savaşlarında karakterlerin kanlı fayanslarda kayacağını, ayakta durabilenlerin müthiş bıçak numaralarını taekwondo figürleriyle desteklemekten başka şansları kalmayışını?
Belki havada mermilerin yerinden söküp attığı talaş ve beton parçaları uçuşmuyor, ama seyirciyi saran şu hissi yazarlarımız asla aklından çıkarmasın. Bir sahneye mertlik ve tüyleri diken diken eden o gerçeklik hakimse seyirci de varoluşunda bas bas bağıran bu cömert çağrıya kayıtsız kalamayacaktır.
Dövüş planlarının uzayacağını, kana susamış seyircinin aşırı beslenmeden karnının şişeceğini, yirmiye yirmi meydan savaşlarında karakterlerin kanlı fayanslarda kayacağını, ayakta durabilenlerin müthiş bıçak numaralarını taekwondo figürleriyle desteklemekten başka şansları kalmayışını?
Belki havada mermilerin yerinden söküp attığı talaş ve beton parçaları uçuşmuyor, ama seyirciyi saran şu hissi yazarlarımız asla aklından çıkarmasın. Bir sahneye mertlik ve tüyleri diken diken eden o gerçeklik hakimse seyirci de varoluşunda bas bas bağıran bu cömert çağrıya kayıtsız kalamayacaktır.
Yazar Notları - Okuru-Seyirciyi Aldatmak
Günümüzde bir çok senaryo yazarı kurgu hızının ve paralel hikayelerdeki soru işaretlerinin akışı içine yedirerek, seyirciyi aldatma kozunu çekinmeden kullanıyorlar. Bu tabii ki ahlaksızca bir seçim. Diyelim ki, bir adam dört beş kişi tarafından kovalanıyor ve korku içinde bir kayanın altına sığınıyor. Gözleri dehşet içinde, titreyerek bekliyor. Halbuki aynı adamı yarım saat kadar sonra iblis olarak göreceğiz. Sıradan insanlar tarafından altedilmesi imkansız bir yaratık! Peki tamamen yalnızken bu yaratık kimi kandırdı? Olan şu ki, yazar dikkatleri bir süre daha diğer karakterlerin üzerine yönlendirmeyi başardı. Yan karakterlerin bazen sinsi bazen tedirgin bakışları üzerinden sürdürülen bu çaresizlik-gerilimi polisiye yazarlarının da baştacı.
Hercule Poirot, seri dizinin bir bölümünde, bir cinayet piyesine gidiyor, girdiği bahsi kaybetmiş, yani katili bilememiş halde ofise geri dönüyor ve Hasthings’e sitemkâr bir tavırla şöyle diyordu: “Yönetmenin bizden delilleri gizlemeye hakkı yok!”
Kabul edilemeyecek şeyleri size söyleyeyim:
- Karakter tarafından bizzat yerleştirilmediyse, eserin devamında etkinliği olmayan, yanlış yönlendirici deliller koyamazsınız.
- Karakterlere aldatıcı mimikler, tavırlar bezeyerek esere yabancılaştıramazsınız.
- Zamansal akışın gerçekliğiyle oynayamazsınız.
- Olayı mantık dışı (kamusal pratiklere ters) oldu-bittilerle çözüme ulaştıramazsınız.
Fakat kitaptaki anlatıcının aslında katil olduğunu Roger Ackroyd Cinayeti romanındaki gibi son ana kadar saklayabilirsiniz. Ona bir şey demem. Yeter ki ucuz numaralara girişmeyin.
Hercule Poirot, seri dizinin bir bölümünde, bir cinayet piyesine gidiyor, girdiği bahsi kaybetmiş, yani katili bilememiş halde ofise geri dönüyor ve Hasthings’e sitemkâr bir tavırla şöyle diyordu: “Yönetmenin bizden delilleri gizlemeye hakkı yok!”
Kabul edilemeyecek şeyleri size söyleyeyim:
- Karakter tarafından bizzat yerleştirilmediyse, eserin devamında etkinliği olmayan, yanlış yönlendirici deliller koyamazsınız.
- Karakterlere aldatıcı mimikler, tavırlar bezeyerek esere yabancılaştıramazsınız.
- Zamansal akışın gerçekliğiyle oynayamazsınız.
- Olayı mantık dışı (kamusal pratiklere ters) oldu-bittilerle çözüme ulaştıramazsınız.
Fakat kitaptaki anlatıcının aslında katil olduğunu Roger Ackroyd Cinayeti romanındaki gibi son ana kadar saklayabilirsiniz. Ona bir şey demem. Yeter ki ucuz numaralara girişmeyin.
4 Nisan 2017 Salı
27 Şubat 2017 Pazartesi
Tanrı Bize Gülecek ve Bizi Tutuklatacak
Gazeteci: Peki madde nedir?
Tesla: Bak, nasıl da gözlerin parladı. Benim bilmek istediğim şey yıldızlar söndüklerinde ne olduğu. Bir yıldız söndükten sonra oluşan şey ne. İşte o zaman maddeyi ve evrenin sırlarını anlamaya başlayabileğiz.
Gazeteci: Peki ya sonra ne olacak.
Tesla: Tanrı bize gülecek ve bizi tutuklatacak
Tesla: Bak, nasıl da gözlerin parladı. Benim bilmek istediğim şey yıldızlar söndüklerinde ne olduğu. Bir yıldız söndükten sonra oluşan şey ne. İşte o zaman maddeyi ve evrenin sırlarını anlamaya başlayabileğiz.
Gazeteci: Peki ya sonra ne olacak.
Tesla: Tanrı bize gülecek ve bizi tutuklatacak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)