İçinde
akıl oyunları, psikolojik deneyler ve çok bilinmeyenli denklemler barındıran
bir bulmaca-yazındır. Yaratımın laboratuvarında küçültülmüş mekânlarda büyük arayışların
kitabıdır. İnsan psikolojisinin gizemlerini çözmek peşindeki beyinler için bir
deney tüpüdür. Bireye yöneltilmiş tüm haksız eylemlerin, iddialı kabıyla
raflarda gözlere sırıtan bir küçük kitaba tıkıştırılıp cezalandırıldığı bir
rahatlama terapisidir. Büyük sorunları rahatlıkla çözen kahramanın
rehberliğinde, alt benliğimizde her gün biraz daha kabarıp şişen kompleks
girdabının önüne konulmuş bir kap çikolatadır. Gizlenme yeteneğine sahip, matematiksel
adımlarla ilerleyen taşlara sahip bir satranç oyunudur. İnanılmaz olayları
ciddiyetle, sadece kurulan atmosferin inandırıcılığıyla gerçek kılma sanatıdır.
Yazarın, okuyucusunu da en az kendisi kadar akıllı varsayarak yazması gereken
bir türdür. Ve onu aldatmak, geciktirmek, yanıltmak, dikkatini dağıtmak için
her yanına tuzaklar yerleştirilmiş, ormanlık bir av bölgesidir. İşin doğrusu,
ormanın içinde gezinildiği olgusu bile bir yanılsama olmalıdır.
Agatha
Christie için polisiye Shakespeareyen güç çatışmalarının, kişilik buhranlarının
şatolardan alınıp, malikânelere, teknelere, aristokratların küçük buluşma
alanlarına indirilmesiydi.
Arthur
Conan Doyle için; insan ruhunun derinliklerine bilimsel teknikler kullanılarak
gerçekleştirilen bir araştırma gezisiydi.
Dashiel
Hammett için; güce hapsolmuş bir toplumda, bir diğerini ezmekten başka bir şey
bilmeyen bıçkınlar, politikacılar, para babaları arasında daha zeki ve daha
cesur biri tarafından atılmış bir varoluş çığlığıydı.
Raymond
Chandler için, dalgacı bir karakterin ince bir toplum eleştirisiyle, kanser
hücreli yamuk yumuk bir sistemin simgesel minyatürlerini hallaç pamuğu gibi
atmasıydı.
Henning
Mankell için ekip çalışmasının, çıkardan arınmış rasyonel aklın ve ahlakın her
alanda başarıya ulaşacağını kanıtlamanın bir yoluydu.
Eduardo
Mendoza için tarama ucuyla her köşesini her tiplemesini birer karikatüre
dönüştürdüğü Barcelona’da sistem tarafından boyutlarından biri alınmış komik-insanların
arasında bir delinin gerçeği arayışıydı.
Richard
Levinson’ın Columbo’su için; Platon soru-cevap tekniğine dayanan ve ardı arkası
kesilmeyen zekice sorularla bir koca bina inşa edip; sistemin tüm olanaklarını
kullanarak gücün gökdeleninde, ihtişamın sisleri arasında suçu gizleyebileceğini
sanan kapitalizm artığı “Kötü”nün savunma duvarlarını aşmasıydı.
Philip
K. Dick için; system tarafından yaratılması muhtemel bir evrende, büyük
kuramsal açmazlar, çözümsüz etik tartışmaların labirentinde gezinmekti.
Umberto
Eco için, tarihin belli bir noktasında, çağların gizli bilgilerinden oluşmuş
bir piramitte, entelektüel adımlarla biricik hakikate tırmanıştı.
Benim
için ise; klasik polisiye, kokuşmuş emperyalist dünyada, politikayla, satılmışlarla,
çetelerle, güç ağlarıyla, mistik dokunuşlarla, rahatsız hayallerle sarmalanmış,
doğrunun ne olduğunu hissedebilmenin gücüyle ayakta kalsa da kafası aşırı
karışık bir karakterin, düşmanların putlarını adım adım yıkarak, içeriklerini pazara
çıkararak başarıya doğru ilerlemesi. Katillerse yanlışın alegorileri…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder