Havaalanında gazetelere göz atarken kendi isminin bangır bangır öttüğünü duyuyor havada: "Sayın Selim Tayyar, danışmaya bekleniyorsunuz. Acil!"
Böylece tekrar edip dururken Selim toparlanıp yola koyuluyor ve sora sora buluyor danışmayı. İçeride yaşlı, kel bir adam, önündeki bilgisayarla uğraşıyor parmağını tek tek tuşlara bastırarak.
"Buyrun," diyor Selim, peş peşe iki öksürükten sonra. "Ben Selim Tayyar."
Şöyle bir başını kaldırıp yine indiriyor adam. "Oturun bir saniye."
Oturup bekliyor Selim. Parmaklarını bacağının üstünde tıpırdata tıpırdata on dakikayı geride bırakıyor ve sonunda işini bırakıp ona bakıyor adam.
"Bize danışacağınız bir şey var mıydı?"
"Yoo," diyor Selim şaşkın.
Tekrar eğiyor başını adam ilgisiz. "Peki o zaman, gidebilirsiniz."
Hışımla kalkıyor ayağa Selim. Adamın yakasına yapaşıp iki tokat aşketmek istiyor ama o sırada yeniden isminin çağrıldığını duyuyor.
"Selim Tayyar, Selim Tayyar, lütfen danışmadan çıkınız."
Tek tek tuşlara basmaya devam ediyor adam, onu tamamen unutmuş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder