15 Ekim 2012 Pazartesi

Vergi İnsafsızlığı


Şu an bir asgari ücretliye ödenen net aylık 740 TL iken devlete vergi ve sigorta primi olarak ödenen 356 TL. Yani 2 işçiye, 1 devlete… Ama devlete kesilenin ağırlığı vergi değil. Sabah, vergiyi 200 TL yazmış, bakan da ayıp etmiş, üstüne atlamış. Ne 200 TL’si? Vergi, 53 TL. Asıl kesinti SGK’ye… İşçi ve işveren adına yapılan prim kesintisi 268 TL’yi buluyor. İşsizlik Sigortası Fonu’na da 30 TL’ye yakın aylık prim yatırmak gerekiyor. 300 TL’ye yakın bu prim kesintisinin yanında 53 TL verginin esamesi okunmuyor elbette. Birçok işveren, bu kesintileri ödememek için işçiyi kaçak çalıştırıyor. Kayıt dışı çalışma adıyla yumuşatılan bu büyük ahlaksızlığa maruz işçi sayısı 3 milyonayaklaşıyor.
Zaten kendisi matah bir şey olmayan asgari ücretten 53 TL’yi almasanız ne olur? Pek bir derde derman olmaz. Zaten, o 53 TL de işçinin cebine girmez, işverenin “yükü” azalır. Belki bir yıla mahsus, şan olsun diye, o kaldırılan vergi asgari ücrete yansıtılır, o kadar. İzleyen yıl, eski tas, eski hamam, çarpıklık devam eder.
Burada “ücretten vergi” tartışması tuzağına düşmemeye dikkat etmek gerekir. İşçi dahil olmak üzere tüm alt-orta sınıfların maruz kaldıkları yük esasta dolaylı vergiler, yani KDV, ÖTV’ler... 2011 vergilerini örnek alalım. Yaklaşık 254 milyar TL’lik vergi girmiş Maliye’nin kasasına. Peki bu verginin ne kadarı ücret, kâr, faiz gelirlerinden alınmış? Yüzde 19’u. Bunun da ağırlığı yine ücretlilerden. Ama bakın şirketler, bankalar Kurumlar Vergisi adı altında sadece yüzde 10’unu ödemişler. Büyük haksızlık! Yine mülkiyetten alınan vergiler 6 milyar TL’den ibaret yani yüzde 2 dolayında. Şirketler, bankalar, mülk sahipleri, kâr, faiz, rant geliri sahipleri vergiden bu kadar muaf kalırlarken bakın tüketimden alının vergiler ne boyutta… 2011 vergilerinin yüzde 62’si KDV ve ÖTV’den alınmış. Bu ne demek? Asgari ücretli, ücretliler, beyaz yakalısından mavi yakalısına kadar çalışan sınıf, ücretlerinden kesilen vergiden daha yüksek vergiyitüketirken ödüyorlar. Asgari ücretliyi vergiden muaf tutsanız bile tüketirken ödüyor vergiyi. 740 TL’lik ücret, tüketirken vergilendiriliyor. Hem de insafsızca…
Buradan şu sonuca ulaşıyoruz; vergi yükünün dağılımındaki eşitsizlik, adaletsizlik çıkış noktamız olmalı. Bu büyük fotoğraftaki adaletsizliği sorgulamadan, ücretin üstündeki verginin azaltılmasını istemek yetmiyor. Vergiyi ücretten kaldırırlar, tüketime yıkarlar, yine aynı vergiyi ödetirler size...
Tartışmaya ücrette vergiden girmek, mevcut vergi sisteminde bir tuzaktır ve sonuçta hükümeti hiç rahatsız etmemiştir. Doğru talep, vergi yükünde adaletle başlamalı. Bunun için de anayasaya, dolaylı vergilerin, toplam vergilerinyüzde 25’inden fazla olmaması gerektiği, verginin herkesten kazancına göre alınması prensibi yazılmalı. Kâr, faiz, rant geliri elde edenler, şirketler, bankalar, büyük mülk sahipleri verginin ağırlıklı kısmını ödemelidirler. Çünkü gelirin ağırlıklı kısmına onlar el koyuyorlar, vergisini de ödemelidirler.

Mustafa Sönmez

Hiç yorum yok: