17 Ekim 2012 Çarşamba
Yeni Gıda Jeopolitiği - Ergin Yıldızoğlu
Full Planet, Empty Plates” başlıklı yapıtın yazarı, uzun yıllardır, gıda tedariki sorunu üzerinde çalışan Lester Brown geçen hafta The Globalist web sitesinde yayımladığı yorumunda “yeni bir gıda jeopolitiğinin” şekillenmekte olduğuna işaret ediyordu.
Bu “yeni gıda jeopolitiğinin” arkasında hızla artan gıda fiyatlarının getirdiği toplumsal istikrarı, güvenliği bozucu etkiler yatıyor. Gıda fiyatlarının artışının arkasındaysa, arz - talep (üretim-tüketim) dengelerini etkileyen küresel ısınma, dünya nüfusundaki hızlı artış, tahıl temelli gıdalardan hızla et tüketmeye geçen yeni orta sınıfların yaşam tarzı var.
Ancak geride bıraktığımız 20 yılda, bu basınçlara iki yeni etken daha eklendi. Bunlardan biri verimli toprakların giderek artan ölçüde, etanol (biyo yakıt) üretimine ayrılması. Diğer etken de geçen ay yayımlanan bir UNCTAD raporunda sergilendiği gibi, gıda piyasalarının finansallaşması, diğer bir deyişle “heç fonların” etkinlikleri.
UNCTAD’ın araştırmasında sunduğu iki grafikte bundan on yıl önce, Euro Stoxx 600 (borsa), WTI (ham petrol fiyatı) ve SPGSC (geniş tabanlı emtia) indekslerinin birbirlerinden bağımsız trendler izlerken bu yıl adeta birbirlerine yapışık biçimde, yüksek bir benzeşme içinde hareket etmeye başladıkları görülüyor. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) topladığı verilere göre, 2011 yılı ortaları itibarıyla emtia piyasalarında yatırılmış fonların hacmi 450 milyar dolara ulaşmış (The Observer, 14/10/12).
Sorunun boyutları ve ‘eksiksiz fırtınaya’ doğru...
Brown, küresel gıda fiyatlarının geçen 10 yıla göre ikiye katlandığına dikkat çekiyor. Oxfam, gıda fiyatlarının gelecek 10 yılda yeniden ikiye katlanmasını bekliyor. Sulamada kullanılan suların “tabaka düzeyleri” düşüyor. Ortalama tahıl üretim verimliği artık zirve yapmaya başlıyor, sıcaklık artışları (1 derecelik bir artış toplam verimde yüzde 10 düşüşe yol açıyor) devam ediyor, bunlara toprak erozyonunu da ekledik mi, daha spekülatörlerin etkilerine sıra gelmeden bir krizin mayalanmakta olduğunu söylemek olanaklı. Zaten finansal spekülatörleri de cesetlere üşüşen akbabalar gibi, bu kriz eğilimleri gıda piyasalarına çekiyor.
Lester Brown bu ortamda kimi ülkelerin su kaynaklarını aşırı oranda kullanarak üretimi arttırmaya çalıştıklarını, böylece bir gıda arzı köpüğü üzerinde yaşamaya başladıklarına işaret ediyor; bu köpük patladığında aniden ortaya çıkabilecek toplumsal krizlere dikkat çekiyor.
Dünya tahıl üretiminde bir sonraki yıla aktarılan stokların, yaklaşık on yıl önce 107 günlük tüketim seviyesinden 2011’de 74 günlük tüketim seviyesine gerilemiş olması da dengenin ne kadar kırılganlaşmaya başladığını gösteriyor. Geçen hafta bir Birleşmiş Milletler araştırması ABD mısır stoklarının yalnızca 3 haftalık tüketim düzeyine gerilediğini ortaya koyuyordu.
Brown, gıda krizinde birçok etkenin kesişmeye başladığına da dikkat çekiyor. Eskiden, tarımda rekolte düşüklüğü sorunu yalnızca tarım bakanlığının sorumluluğundayken bugün, işin içine enerji, su kaynakları, taşımacılık, sağlık ve aile planlaması gibi konulardan sorumlu bakanlıkların da girmesi gerekiyor.
Sorun küresel olduğundan, önlemlerin de küresel düzeyde alınması gerekiyor. Alınması gereken önlemlerin neler olduğu da genel olarak biliniyor. Ancak gelirlerinin yüzde 10’undan daha azını gıda harcamalarına ayıran gelişmiş ülkelerde bu kriz kendini, gelirinin yüzde 60’ından fazlasını gıda harcamalarına ayıran ülkelerdeki kadar şiddetli hissettirmiyor. Bu fark, sorunun çözümünde en büyük rol oynaması beklenen zengin ülkelerin halkının gereken duyarlılığı göstermelerini engelliyor. Kimi ülkelerde liderler, seçmenlere sözde jeopolitik kaygılarla, en az üç, hatta beş çocuk yapın diyor. Bu arada zaman geçiyor...
Bu koşullarda, su kaynakları, gıda üretimine elverişli topraklar üzerinde rekabet gittikçe keskinleşmeye, devletler bir taraftan kendi topraklarını korurken Afrika gibi yoksul ülkelerde kendi halklarının gereksinimlerini karşılamaya yönelik yeni toprakları edinmeye, yerel halkı da bu kaynaklardan yoksun bırakma pahasına ele geçirmeye çalışıyorlar. Böylece kaynak paylaşımı rekabeti içinde yeni bir gıda jeopolitiği oluşuyor. Mali spekülatörlerin fiziki piyasalardan bağımsız hareketleriyse (mali krizi etkisi) fiyatları zorlayarak sorunu daha da ağırlaştırıyor... Ekonomik, ekolojik, nüfus patlaması, enerji, su, gıda krizleri kesişmeye başlıyor...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder