Kemal, camın diğer tarafında tıpış tıpış önünden geçen o kediyi görünce yemeğini falan bırakıp ayağa kalkmıştı. Sevgilisi nereye diye sormuş, o da hiç arkasına dönmeden, hemen geliyorum hayatım diyip dışarı atmıştı kendini. Allahtan gördü yine onu. Kuyruğu havada binanın arka tarafına dolaşıyordu işte. Fazla ses çıkarmamaya gayret ederek, ayaklarının ucunda oraya seğirtti Kemal. Başını uzattığında kafasındaki sorular bir anda yere çakılıp binlerce parçaya ayrıldı. Manzara apaçık anlatıyordu her şeyi. Kafasını sağa doğru en az on kere sallayacaktı kedi ve anca ondan sonra yemeye başlayacaktı otu.
Demek karnı ağrıyordu zavallının.
Demek sevmiyordu bitki yemeyi ama hastalığı yüzünden mecburdu.
Ve demek, o yüzden lokantadan aşırıp oraya kadar taşımıştı tuzluğu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder