Saçı başı dağılmış, telaş içinde odadan fırlayıp sekretere baktı adam.
“Onur bey kayboldu!”
“Nasıl yani?” diye sordu Hülya Selin, elindeki gazeteyi bırakıp. Psikiyatrist Onur Abilik için çalışıyordu dört yıldır ve ruhsal sorunlara sahip insanlarla muhattap olurken laflarını ciddiye alıp telaşlanmak için fazlasıyla sebep olduğunu bilirdi. Hızla yerinden çıkarken, gözlerini pörtletmiş onlara bakan diğer hastalarla yakınlarını paniğe sevketmemek için sesini kısarak ekledi. “Kayboldu ne demek?”
“Bilmiyorum. Galiba bilinçaltımda kayboldu.”
“Saçmalamayın beyefendi,” diyerek hızla odaya yöneldi Hülya Selin. “Buradadır. Onur beey!”
Sesine cevap gelmemesi bir yana oda da boştu. Yine de her tarafı fıldır fıldır taradı. Saldırmış olabilir miydi bu adam doktora?
“İnanmıyor musunuz bana?” diye bağırdı hasta hafif sinirlenerek. “Yok işte. Kayboldu birden. Kafamda duyuyorum çığlıklarını. Bakın bağırıyor! Küfrediyor. Ama ben sokmadım ki onu. Kendisi araştırmak istedi bilinçaltımı.”
Pencereyi açıp aşağıya bakan Hülya Selin eli ayağı boşanmış bir halde dönüp hastaya baktı. Ne düşüneceğini ne yapacağını bilemiyordu şimdi. Karışmıştı birden kafası. Çok saçmaydı bu. Çok saçma! Evet. Çok saçmaydı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder