AKTİF İSTİHDAM YARATMA POLİTİKASI BAŞLAMALI
Öncelikle kriz karşısındaki acil politikaları konuşmak lazım; çünkü bunlar kriz sonrasına da şekil verecek. Ana eksen tam istihdam politikası olmalı. Acilen; kâr eden, yani kâr payı dağıtabilen özel işletmelerde işten çıkarmalar yasaklanmalı. Zarar eden şirketler, özellikle işverenlerin kapatmak istediği veya bırakıp kaçtığı şirketler ise çalışanların denetiminde kolektif mülkiyete dönüştürülmeli; kamusal kredilerle canlandırılmalı ve işletilmeli. Arjantin krizi sonrası çalışanların inisiyatifinde oluşan bu tür işletmeler şimdi hâlâ üretime devam ediyor. ABD'de Chicago'da geçen ay bir pencere fabrikasının işçileri; kıdem tazminatlarını ödemeden onları işten çıkarıp fabrikayı kapatmak isteyen patronlarının oyununu bozdu ve fabrikayı ele geçirdi.
Kamu sektörü aktif istihdam yaratma politikası başlatmalı. Türkiye'de sağlık, eğitim, çocuk ve yaşlı bakımı, depreme dayanıklı kaliteli kamusal konut işaatı gibi alanlarda yatırıma ve istihdama zaten ihtiyaç var. Biz kamuyu kutsamıyoruz, ama çalışanların denetiminde demokratik katılımcı kamusal işletmeler istiyoruz. Bu reel sosyalizm deneylerinden farklı bir sosyalizme kapıları açacak bir köprü bence.
ŞİMDİ ZENGİN EMEKÇİYİ TAZMİN ETMELİ
Orta vadede ise kör bir ihracatla sınırlı büyüme rejimini terk edip, demokratik ve katılımcı bir planın çerçevesini oluşturmalıyız. Bu, seçilmiş kritik sektörlerde, örneğin yeşil enerji sektöründe kamusal yatırımlara dayalı bir kalkınma ve teknoloji politikası içermeli. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi sektörlerde kâr güdüsünün ve özel mülkiyetin felaketler yarattığı görüldü. Düzenleme de tek başına yeterli değil.
Bunun finansmanı nereden gelecek derseniz: Kapsamlı bir servet ver gisi, oranlı gelir vergisi ve bütün finansal işlemlerden bir vergi alınması gerekli. Bunu bir tür "Neoliberalizmin tahribatını onarma tazminatı" olarak görmek lazım. Kriz eğer bir bölüşüm dengesizliğinin ürünü ise, şimdi zenginler, emekçileri tazmin etmeli.
İkinci nokta dış borç ödemelerinin durdurulması ve kaynakların ekonomiyi canlandırmak için kullanılması. Aslında bu borçlar yüksek faiz mekanizması sayesinde çoktan kat kat ödenmiş borçlar zaten. Benzer şekilde iç borç senetleri üzerine de artan oranlı bir servet vergisi getirilmeli. Yani örneğin, orta gelirlinin, emeklinin elinde devlet tahvili varsa, o çok düşük bir servet vergisi öderken, bankaların elindeki kağıtların belli bir limitin üstündeki bölümünden yüzde 100 servet vergisi alınmalı. Ve nihayet, sermaye kaçışlarının, kaynakları yok eden ve kriz yaratan etkisini durdurmak için, sermaye hareketlerinin kontrolü ve kısa süreli olarak kriz döneminde dondurulması gerekli.
Bu program ulusal çapta atılacak pek çok adım içeriyor, ama elbette uluslararası eşgüdümlü bir hareketlilik emeğin gücünü çok arttıracaktır. Küresel eşitsizliğe karşı küresel bir yatırım programı için küresel bir fonun oluşturulması, kalkınmayı destekleyen yeni bir küresel dış ticaret politası, egemen bir para birimi içermeyen yeni bir küresel sabit kura dayalı parasal sistem...
Eğer dünyada da, Türkiye'de de sol kendi köklü alternatifini oraya koyamazsa, neoliberal küresel kapitalizmin meşruiyet krizine karşı cevap aşırı sağcı partilerin sahte söylemlerinden ve milliyetçilik tellallığından gelecek; yani emekçilerin umutsuzluğunu onlar örgütleyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder