Bakkaldan içeri hızla giriyor Selçuk. “İyi günler. Bir Winston light versene!” diyor acelesi olduğunu belli eder bir tavırda ve o sırada, yani biraz geç, incelemeyi akıl ediyor içerideki yüzleri. Aslında üstüne çullanan his zorluyor kendisini.
“Buyur bilader,” diyen bakkalın üstünde garip bir küstahlık göze çarpıyor. Bıyıklarını buruşunda bir mana var sanki. Gözlerinin parıldayışında iğrenç bir şeyler. Rahatsız edici. Hemen yanında iskemleye oturmuş çiroz da gevşek bir ağızla kendisini süzüyor fütursuzca. Meraklı, bir şeyler bekleyen bir bakış onunki…
Sinirleniyor Selçuk. Yavşaklara bak be! Hızla sigarayı bankodan alıp parayı önüne atıyor bakkalın ve hiçbir şey demeden çıkıyor dışarıya. Her yeri magandaların kapladığını düşünerek öfke içinde yürüyor yokuştan yukarıya. O hırsla caddeye çıkması çok da sürmüyor. Fakat düşüncelerini tekrardan günlük yaşama yöneltmeyi başardığı anda başka bir sorun çullanıyor üstüne. Şimdi de kendisine bakıp kıkırdayan bazı insanlar görüyor. Haydaa! Merakla döndürüyor başını bir oraya bir buraya ve her saniye daha da kontrolden çıkıyor siniri. Resmen ona bakıp birbirlerini dürtüyor herifler. Orospu çocukları!
“Ne bakıyorsun lan!” diye bağırıyor bir tipe. Hedef aldığı, rahatça canına okuyacağını düşündüğü daha yitmemiş bir genç.
“Altına baksana salak!” diyor gencin yanındaki kız. “Gerizekalı!”
Ve onlar gülerek kaçarken Selçuk da pat diye durup aşağıya bakıyor ve beyninden vurulmuşa dönüyor. Pantolonu yok! Ceketi, kravatı, ayakkabıları, çorapları, donu üstünde ama pantalonu gitmiş. Nasıl olur?
Utançtan kıpkırmızı yüzüyle bir anda dönüp delice koşturuyor evine doğru. Alaylar gırla gidiyor arkasından.
“O bakkal yaptı,” diye bağırıyor, yokuştan aşağı yuvarlanırcasına inerken. “Şikayet edicem onu. Beni hipnotize etti. Görecek o. Bakalım içeri atılınca da öyle küstah küstah bakabilecek mi? Evet. O yaptı bunu. Şüphe yok. Görecek gününü. Evet!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder