7 Kasım 2012 Çarşamba

Cumhuriyetçilerle Kürtlerin Öfkesini Birbirlerine Yöneltme Stratejisi

Üç Basınç Arasında AKP - Ergin Yıldızoğlu AKP hükümeti bugün üç basınç arasına sıkışmış görünüyor. Batı’da bugüne kadar AKP’ye neredeyse koşulsuz destek veren yazar, analistler giderek “Seçilmiş sultan mı”, “despot mu”, “yükselen İslamcı diktatörlük” gibi sorularla ve kavramlarla konuşmaya başladılar. İçerde, değerli dostum Ferda Koç’un geçenlerde bir yazısında değindiği gibi “Cumhuriyetçi muhalefet” ve “Kürt muhalefeti” giderek kitlesel bir biçimde sokaklarda, medya sayfalarında, ekranlarında yükseliyor. Gösteri toplumunun güncelini belirlemeye başlıyor. Ancak AKP hükümetinin, siyasal İslamın bu üç muhalefet karşısında güçlü silahları var. Dışardan bakınca, AKP’nin ilk dönemi hâlâ “reformcu” bir “an”, “demokratikleşme girişimi” olarak anımsanıyor. Birçok yazardan “tekrar o ana dönüş” önerisi geliyor. Belli ki o “anın” hakikati, “pasif devrim süreci” hâlâ Batı tarafından anlaşılmış değil. Ayrıca, dışardan bakınca, yorumcular henüz AKP’ye bir alternatif, kendi anlayışlarına, hesaplarına yakın bir muhalefet de göremiyorlar. İçerdeki durum aslında trajik. AKP “Cumhuriyetçi muhalefet”le, “Kürt muhalefeti”ni birbirine karşı kullanan bir denge üzerinde “muhafazakâr merkez” olarak ayakta kalmaya devam ediyor. Bu durum trajik; çünkü “Cumhuriyetçi Muhalefet” ve “Kürt Muhalefet” aslında aynı “hakikat rejimine” aitken, her ikisinden farklı bir “hakikat rejimine” sahip, her ikisini birden ortadan kaldırmaya niyetli bir akım tarafından dengeleniyor. “Cumhuriyetçi muhalefet” ve “Kürt muhalefeti”, aslında aynı seküler dili konuşuyorlar, doğruları, yanlışları, adaleti, kendi perspektiflerinden, Türkçe ve Kürtçe aracılığıyla, ama aynı ölçütlerle saptıyorlar. Çünkü her ikisi de ulus, vatandaşlık, eşitlik, demokrasi, hatta kapitalizm, hümanizm, emperyalizm, komünizm kavramlarını üreten Aydınlanma geleneğine (insan aklının eleştirel kapasitesine güvenen geleneğe) ait akımlar. Hem birbirleriyle çatışıyorlar hem de aynı dili kullanıyorlar! Dahası “Kürt muhalefeti” kendi ulusal kimliğini, taleplerini bu çatışma içinde, “Aydınlanma geleneğinin” kavramlarıyla, söylemiyle üretti, üretmeye devam ediyor. “Cumhuriyetçi muhalefet”in demokrasi, ulusçuluk, vatandaşlık anlayışı, Kürtleri tanıma, anlama süreci bu çatışma içinde, günün ekonomik, siyasi, jeopolitik koşulları altında gelişiyor, ilerliyor. Buna karşılık AKP’nin temsil ettiği akım hem “Cumhuriyetçi” hem de “Kürt” muhalefetinin ve kimliklerin ait oldukları “hakikat rejimini” yıkarak yok etmeyi amaçlıyor. AKP projesi ulusal kimlik, vatandaşlık, demokrasi (halkın egemenliği) gibi kavramların konuşulmasını olanaksız kılan bir “hakikat rejimini” temsil ediyor, bunu, uygun bir “beden disiplini” politikası (biyopolitik) ile birlikte, eğitimden günlük yaşamın “mikro dinamiklerine” kadar uygulamaya koyuyor. Bu uygulama sürecinde ilerlemek için gereken zamanı kazanmak amacıyla AKP her iki muhalefetin “anahtar” kavramlarını birbirlerine karşı kullanıyor, kısa sürede unutulan vaatlerde bulunuyor; Galip Yalman dostumun bir kavramını kullanırsam “gesture politics” yoluyla dengelemeyi sürdürmeye devam ediyor. “Cumhuriyetçi muhalefet”, “Kürt muhalefeti” AKP’nin vaatlerine umut bağladıkça tepki gösteriyor, Kürt sorununun çözümü üzerine kafa yormaktan, birlikte yaşamayı, barışı cazip kılacak öneriler üretmekten, diyalog kurmaya çalışmaktan daha çok, AKP’ye yakınlık, jeopolitik kaygılar üzerinden, Lenin’in bir kavramını kullanırsam bir “escamotage” (ikincil konulara takılıp ana konuyu gözden kaçırmak) kurbanı olmaya devam ediyor. Tam bu sırada, “açlık grevleri” bir diyalog başlatmak için insani ve pratik bir zemin sunuyor. “Kürt muhalefeti” de “Cumhuriyetçi muhalefeti” adeta varsaydığı bir “baskıcı özüne” indirgeyerek ait olduğu geleneğin, “hakikat rejiminin” taşıdığı potansiyelleri görmezden gelerek, toptancı bir tutumla, diyalog olanaklarını zorlamayı gereksiz buluyor. Halbuki sorunun kendisi de, çözümü de bu aynı “hakikat rejimine” ait, ama çatışmaya devam eden iki akımın ortak dünyasında yatıyor. Bu dünyayı yıkmayı hedefleyen bir akımsa bu arada amacına doğru yoluna devam ediyor.

Hiç yorum yok: