17 Eylül 2012 Pazartesi

Libya'da Demokrasi - Ergin Yıldızoğlu


Libyada kurulmakta olduğu iddia edilen bu demokrasiyi de hemen orijinal sahte şeyler listesine ekleyebiliriz.
Bu demokrasi “orijinal”, çünkü benzeri yok. Eğer NATO güçleri müdahale etmeseydi, Selefi akımların gelmesine olanak sağlanmasaydı, El Kaide kadroları bizzat NATO gemileriyle Libya’ya taşınmasaydı, Bingazi’deki isyancılarınKaddafi rejimi karşısında bir iki haftadan fazla dayanma şansı yoktu. Havadan koruma sunacağız diye başlayan NATO operasyonu kısa sürede Kaddafi güçlerini imha operasyonuna dönüştü. Rejim sonunda dağıldı, Kaddafi yakalandığında tutuklanmak, yargılanmak yerine, hunharca tecavüz edilerek öldürüldü, üstelik bu olayın klibi Youtube da kondu. Bu sırada, Madam Clinton kameraların önünde sevinçle “geldik, gördük, öldü” diyordu. Yine bu sırada silahlı yerel çeteler, Selefi grupları, bugün hâlâ azalmadan sürmekte olan ganimet paylaşma savaşına girişiyorlardı. Libya’da demokrasi, işte böyle, hiçbir demokratik aktör, güç, ideoloji, kültür, bu kültürü yaratacak, sürdürecek kurumlar olmadan, kısacası “hiç yoktan” kuruluyordu. Kaddafi döneminde kurulmuş eğitim, sağlık, sosyal sigortalar, temel mallar üreten devlet işletmelerini yıkarak, ekonomiyi üzerinde yaşayanlara aldırmadan hoyratça piyasaya açarak...
Geçenlerde, bu havaya kapılıp bir Libya bankasına birkaç yüz milyon dolar akreditif açmış bir banka müdürü parasını alamamaktan, almak için başvuracak yasal merci bulamamaktan yakınıyordu. Belli ki piyasa da çalışmıyordu.
Bu “demokrasi” çok orijinaldi ama kaçınılmaz olarak da sahteydi. Libya’nın yeni yasaları sivil haklara, vatandaşlık ilkesine değil dini ilkelere dayanıyor. Kadınlar aniden Kaddafi döneminde zaten sınırlı olan haklarını da kaybetmenin travmasını yaşıyor. Televizyonda, bir mühendis kadın, şimdilerde para kazanmak için evlere temizliğe gittiğini söylüyordu. Kamusal alanlar hızla kadınlara kapanıyordu. Siyasi partiler de “orijinal sahte şeyler”. Birey oyunu aşiretine göre veriyor, ama genel seçimler oldu diye Libya’ya “demokrasi” geldi deniyor.
ABD ve Batı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da başlayan devrimci patlamaya, işte bu “orijinal sahte/kopya demokrasiyi” kurmak için elini soktu. Bu müdahalenin, aniden hızlanan “orijinal sahte belge” üretme çabalarının arkasında “ya gerçekten demokratik işler olmaya, halk devlete ulaşmaya başlarsa” korkusu yatıyordu.
Nereye doğru gideceği belli olmayan devrimci demokratik gelişmeler yerine, “ılımlı İslam” olsundu,
Müslüman Kardeşler olsundu, ekonomiyi açık tuttukları sürece ne sorun var ki? Evet, Müslüman Kardeşler, belki IMF zoruyla filan “serbest piyasa” disiplinini kabul etmeye hazır olabilirlerdi, ama arkadan Selefi akımlar geliyordu, piyasa umurlarında değildi bunların. Mursi gibi siyasetçiler hep arkalarını kollamak durumundaydı artık, kafalarını koruyabilmek için.

Hiç yorum yok: