31 Ağustos 2012 Cuma
Torrero Munera
"This incredible photo marks the end of Matador Torero Alvaro Munera’s career. He collapsed in remorse mid-fight when he realized he was having to prompt this otherwise gentle beast to fight. He went on to become an avid opponent of bullfights. Even grievously wounded by picadors, he did not attack this man. Torrero Munera is quoted as saying of this moment: 'And suddenly, I looked at the bull. He had this innocence that all animals have in their eyes, and he looked at me with this pleading. It was like a cry for justice, deep down inside of me. I describe it as being like a prayer - because if one confesses, it is hoped, that one is forgiven. I felt like the worst shit on earth.'
30 Ağustos 2012 Perşembe
Hisli İnsan Zamanı
Şu an sıkıcı ya da korkutucu, yaşanmış ise komik ya da hoş paradoksundan kurtulun. İkisi aynıydı hep aynı olacak. Sizin anlık sikik hislerinizin bir önemi yok.
Sosyalist Bilim Cumhuriyeti
Sermayenin basın sözcüsü politikacılara değil gerçeklerin basın sözcüsü bilimadamlarına ihtiyacımız var.
29 Ağustos 2012 Çarşamba
ARAP DEĞİL AMERİKAN BAHARI!
Müslümanı müslümana kırdırırken ABD silah satışlarını üçe katladı!
Ortadoğu'daki karışıklık ABD'ye yaradı. New York Times gazetesinin haberine göre, ABD 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışını 2011'de üçe katlayarak 66.3 milyar dolara çıkardı.
Banu Avar
28 Ağustos 2012 Salı
26 Ağustos 2012 Pazar
24 Ağustos 2012 Cuma
Bırakın Onu
Yalnızlığın içine düşmüş bir yalnız. Hayallerine dolanmış bir sarmaşık. İntihar etmek istemiyorsanız ona dokunmayın. Bırakın dünyayı istediği yöne soksun. Doğru ya da yanlış.
Yes - Relayer
Duyan kulaklara bahşedilmiş başka bir başyapıt. İnsan eliyle yapıılmış en yüksek yapının tepesine kondurulmuş bir delilik tapınağı. Kişinin içinden geçerken ruhuna neler fısıldadıysa bir daha asla rahat hissetmemesini sağlayacak bir rüya rehberi.
23 Ağustos 2012 Perşembe
Genesis - The Lamb Lies Down On Broadway
Dahice. Yaratımda dizginlerden boşanmanın soyut bir resmi. Bir doruk noktası.
Personnel
- Mike Rutherford – bass, twelve-string guitar, bass pedals
- Phil Collins – drums, percussion, vibraphone, backing vocals
- Steve Hackett – guitars
- Tony Banks – keyboards, piano
- Peter Gabriel – vocals, flute, oboe
- Additional personnel
- Brian Eno – enossification (treatments)
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Aşk Çocukları
Sürekli aşktan söz edenlere iki tuzlu salatalık verin, çocukluk aşklarını hatırlasınlar.
Öyle Olmalı
Newton yer çekimini kafasına elma düşünce bulduysa Galile de dünyanın döndüğünü tombalak atarken keşfetmiştir.
Büyük Karar
Yıllar yıllar önce küçük bir çocukken (ilkokulda olmalıyım) herşeyi, yaşanabilecek herşeyi gördüm. Üstüme akan görüntü sağanağında kafam döner, gözlerim yaşarırken düşünmeye başladığımı hatırlıyorum. Bir karar vermem gerektiğini biliyordum. Hemen orada. Gözlerim arada bankonun üstündeki bıçağa kayarken elimde tuttuğum çayın masaya döküldüğünden habersizdim. Annem sofrada başını hafif öne uzatıp sordu: "Çağan, iyi misin evladım?" Bir an ne diyeceğimi bilemeden durduktan sonra cevap verdim: "Yemek tuzsuz olmuş." Ve o sırada o büyük karar bir şerit gibi geçti aklımdan. Yaşayacaktım bu yaşamı anasını satayım.
21 Ağustos 2012 Salı
Illustrawalk 2
Boray'la Babası Yeni Bir Maceranın Eşiğinde - by Dothaithanh
Catia Chien (Santa Ana California)
Joshua Middleton
K,Kanehira
Kim Hee Jeong
fire and wind by Thuyngan
jump - yellow man
Владимир Рябчиков
Catia Chien (Santa Ana California)
Joshua Middleton
K,Kanehira
Kim Hee Jeong
fire and wind by Thuyngan
jump - yellow man
Владимир Рябчиков
Sırrı Budur
Güç elinde değilse bir zavallı gibi görün, eline geçirdiğindeyse şanslı bir zavallı gibi. Onu elinde tutmanın sırrı budur.
Mayın
Ne mi olmalıyım? diye düşündü küçük adam. Ve hemen ardından, kötülük denizinde gezinen başıboş bir mayın, dedi mırıltıyla. Ve ne zaman nasıl patlayacağını bulmaya çalışırken yüzü buruşuverdi.
Ying'in Yang'a Tecavüzü
Çarpıcı bir güzellik gördüğünde ne kadar çirkin, iğrenç bir çirkinlik gördüğündeyse ne kadar güzel olabileceğini kavradın mı bu iş tamamdır.
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Kültür Endüstrisi, Sanatçı ve Satış… - Ergin Yıldızoğlu
Şarkılarının, filmlerinin yanı sıra Amerika’da siyahların eşit haklar mücadelesindeki etkin rolüyle bilinen Harry Belafonte’nin Altın Leopar Onur Ödülü’nü almak için geldiği Lucarno Film Festivali’nde “The Hollywood Reporter” ile yaptığı söyleşide, kapitalizme, kültür endüstrisine, günümüzün ünlü siyah sanatçılarına yönelik sert eleştirileri sanat çevrelerinde büyük yankı yarattı.
Belafonte ile yapılan söyleşinin, medyanın, Rusya’da Feminist Punk grubu “Pussy Riot”un yargılandığı davayı tartıştığı günlere denk gelmesi de ayrıca ilginç bir rastlantıydı.
Calypso Kralı, Martin Luther King’in yakın dostu
Belafonte (85) sanat yaşamına 1950’lerde Karayip Adaları’ndan kaynaklanan Calypso müziğini Batılı izleyicilere tanıtarak, sevdirerek başladı. Bu müzikle adeta özdeşleşerek Calypso Kralı olarak anılmaya başlanan Belafonte’nin sanat yaşamı, müzik alanındaki başarılarının yanı sıra, film kariyeri, siyahların hakları, insan hakları mücadelelerindeki etkinlikleri ile devam ederek bugüne kadar istikrarlı bir sol çizgi izledi.
Belafonte, Martin Luther King’in yakın dostu, ailesinin mali destekçisiydi. Siyasi yelpazenin her zaman sol kanadındaki ödünsüz duruşu film kariyerine de yansıdı. Belafonte, sanatını ve siyasi ahlakını her zaman piyasanın taleplerinin önüne koydu. Otto Preminger’in, Prosper Merimee’nin, Bizet tarafından da operaya uyarlanan, kısa romanı “Carmen”in modern zamanlara ve siyah Amerika yaşamına uyarlanması olan unutulmaz filmi Carmen Jones’ta başrolü oynayan Belafonte, daha sonra, dünyaca ünlü olacak Porgy and Bess operasının sahneye konuluşunda kendisine teklif edilen başrolü, ırkçı önyargıları güçlendirdiği gerekçesiyle reddederek “herkesi” şaşırttı.
Belafonte’nin The Hollywood Reporter’le yaptığı söyleşide dile getirdiği kaygılar ve eleştirilerin bu kadar yankı yapmasının arkasında işte bu uzun başarılı sanat kariyeri, istikrarlı olduğu kadar da yürekli bir siyasi yaşam, hem siyah toplum hem de genelde ilerici çevrelerde sahip olunan büyük saygınlık yatıyordu. Üstelik Belafonte’nin dile getirdikleri, günümüzün en can alıcı sorunlarıyla da yakından ilgiliydi.
Lucarno Festivali’nde kendisine verilen ödülü alırken yaptığı konuşmada, Belafonte, ödülün uzun siyasi etkinliklerinin dünyaca tanınması anlamına geldiğini vurguladı, dizginlerinden kurtulmuş kapitalizmi eleştirdi, “Arap Baharı” olayını konu edinen bir film projesini de kapsayan yeni projelerinden söz etti (Hollywood Reporter 07/08/2012).
‘Eskiden daha kolaydı...’
Belafonte’ye göre, “Eskiden düşman daha açık seçikti. Baskıya karşı, bir gamalı haçla, çizmeyle, ‘Negro Giremez’, ‘Yahudiler Giremez’ tabelalarıyla birlikte gelen bir düşmanla, savaşmak daha kolaydı. Şimdi düşman kendini gizliyor. Dokunamıyorsun, ama tadını alıyorsun, hâlâ ve tüm gücüyle karşımızda ve çılgın kötülüklerine devam ediyor.”
“Birçok ülkede iktidar adeta mutlaklaştı. Özgür girişimciler (Kapitalizm-EY) sisteminde iktidara sahip olanlar, toplulukları ezmeye, uğursuz savaşlar çıkarmaya başladılar. Bush döneminde bunu yaptık, Obama döneminde yapmaya devam ediyoruz. Hâlâ işkenceyi teşvik eden yasalar var, Guantanamo’yu kapatmadık. Polis istediğini istediği gibi tutukluyor. Bu kapitalizm bizi yeni bir Nazi imparatorluğunun (Fourth Reich) eşiğine getirdi.”
Belafonte’ye göre “Bugün esas düşman, dizginlerinden boşanmış kapitalizmdir”. “Paranın bu kadar küçük bir insan grubunun elinde bu kadar yoğunlaşmış olması, insanlık tarihinde bugüne kadar yaşanmış en tehlikeli gelişmedir... Karşımızda kendini zorla dayatan bir oligarşi var.”
“The Hollywood Reporter”in “Aktörlük kariyerinize verilen bu ödülü aldığınız şu günlerde, toplumdaki azınlıkların Hollywood’daki imajından hoşnut musunuz?” sorusunda Belafonte sert ve olumsuz bir cevap veriyor. Belafonte’ye göre “Günümüzün en büyük yolsuzluğu, bu kadar yüksek profilli sanatçılara ve bu kadar güçlü ünlülere sahip olmamızdır. Bunlar bugün toplumsal sorumluluklara sırtlarını çevirmiş durumdalar”. Belafonte “Bu Beyonce ve Jay-Z için de geçerli. Bunların yerine bana Bruce Springsteen’i verin. Bazen onun siyah olduğunu düşünüyorum” diyor.
Satmak ya da satmamak bütün mesele...
Belafonte, “Hayır kurumlarına bu kadar mali yardım yapan sanatçıları, böyle eleştirirken haksızlık yapmıyor mu?” gibi tartışmaların ortasında “The Guardian”dan Tricia Rose’un dikkat çektiği bir gelişme, salt ABD’de değil tüm dünyada önemli bir soruna ışık tutuyor. ABD’de başlangıçta siyah topluluğun sözcüleri olan siyah sanatçılar giderek, küresel kültür endüstrisini denetleyen dünyanın en güçlü şirketlerinin ürettiği kitlesel kültür metalarının parçası haline geldiler (10/08/2012). Artık bundan sonra, büyük piyasalara ulaşmak, çok satmak isteyenler, bu piyasalara giriş kapılarını tutan dev korporasyonları mali, ideolojik ve siyasi olarak tatmin etmek zorundalar.
Sanatçı, feodalin, sultanın, dini kurumların vesayetinden kurtularak özgürleşmeye başladığını düşünürken, 19. yüzyılın sonunda, yeni bir vesayet (piyasa) sistemiyle karşı karşıya kalmıştı. Günümüzde, mali krizi postmodern fantezileri dağıtmaya başlayınca, o zaman Kandinsky’nin “kara el” olarak nitelediği şey yeniden ama eskisinden çok daha güçlü, yaygın bir biçimde sanatçının karşısına dikildi: Ya metalar dünyasında geçerli, siyasi iktidarı destekleyen değerlere (sözde “halkın değerlerine”, “halkın anlayacağı”) uygun ürünler üretirsin ya da piyasaların kapılarını sana açmam! O zaman olduğu gibi bugün de egemen sınıfların organik entelektüeller, “halkın değerleri”, töre filan derken, derken aslında kendi değerlerini, “baba’nın yasasını” kastediyorlardı.
İşte Belafonte’nin Beyonce örneğiyle vurguladığı sorunun böyle bir evrensel boyutu var. Sanatçı bugün iki seçenekle karşı karşıya: Ya kapitalizmin mal satmak, oligarşinin yönetmek için dayandığı halkın “değerleri” denen şeye uyacak, belki o zaman piyasaların kapıları açılacak, cepleri dolacak ünlü olacak, arada sırada hayır kurumlarına yardım yaparak rahatlayacak, ama bu sırada zincirlerinden boşanmış kapitalizmin, emperyalizmin militarizmin ve sadaka toplumunun aracı olacak. Ya da “halkın değerlerine” ters düşmeyi göze alarak halkın ekonomik, demokratik çıkarlarını savunacak, özgürlük arzusunu dile getirecek, kapitalizme, emperyalizme ve militarizme karşı çıkacak.
Sanatçının siyasi partilere katılması, meydanlarda konuşması son derecede önemli ama sanatçının (sanatçı olduğundan) bu işlevini, esas olarak bu çizgiyi (duyarlığı) yansıtan ürünlerle yapması, buna uygun, “kara elin” denetiminden kaçabilen, kendini koruyabilen biçimleri bularak gerçekleştirmesi gerekiyor. “Kara ele” direnen, özgürlük ruhu sanatçıyı göreve çağırıyor. Belafonte de bu ruhun sözcülerinden biri.
Pink Floyd - Let there be more light
Milyarlar ormanları basmış. Büyük bir uğultu ulaşıyor yıkılmış şehirlere. Ağaçlara çakılı "Yalnızlık" tabelalarına bakarak yollarını bulmaya çalışıyor insandan olmalar.
16 Ağustos 2012 Perşembe
Anlayış Ötesi
Bütün bunların bir sebebi olmalı gerçekten. Ama ya milyonlarca sebebi varsa. Bilmekle mutlu olacak mısın yine de?
Geçmişe Bakanlar
Dönüp bir an geçmişe bakmaya çalıştığınızda yine geleceğe baktığınızı görürsünüz. İşte boşluk duygusu budur. Olmamış ve asla olmayacak ama olmuş gibi görünecek bir şeye bakma dürtüsü. Gözlerin dolu dolu olmasına şaşmamalı.
Eloy - Madhouse 1974
Madhouse - isolation
Madhouse - in desolation
A house of silence during the day seems bewitching
How everyone stays away no one dare to go near
Madhouse - night-time nearing
Madhouse - lights appearing
They're turning night into day
Freak musicians smoke
Drifting slowly away with the music
Maybe all the people on the outside looking in
Don't understand the life that's there inside
Is not all sin
Musicians make their music
Smoke, make love so if that's bad
Who outside could claim
That they've got happiness like that
Which one is mad?
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)