Davos toplantısına katılmanın, en alt düzeyde fiyatı (DEF’e üyelik ve bilet) 71 bin dolar. Eğer genel toplantıların ötesinde, kimi özel dar kapsamlı toplantılara katılmak isterseniz ödemeniz gereken miktar 150 bin dolara, yanınızda bir konuk getirmek isterseniz 301 bin dolara yükseliyor. Toplantıya en üst seviyede “stratejik ortak” olarak katılabilmek için gereken miktar 622 bin dolar. Son forumda, yalnızca Çin ve Hindistan’dan yeni stratejik ortak kabul edilmiş, o da en büyük 250 şirketten birinin genel müdürü olmak koşuluyla. Davos’ta kalmak için özel bir villa kiralamak isterseniz haftalık 140 bin doları, araba kiralamak istiyorsanız 10 bin doları, özel jetle gelmek isterseniz 70 bin doları, Zürih’ten Davos’a helikopterle gidip gelecekseniz bir gidiş dönüş için 6 bin 800 doları gözden çıkarmanız gerekiyor.
Şimdi, bunları akılda tutarak, Khanna’nın Wall Street Journal’da yayımlanan, “Davos: Yeni Ortaçağlar Kongresi” (24/01/2011) başlıklı yazısına geçebiliriz. Khanna’nın “yeni ortaçağlar” savı, 1000 yıl öncesinin Avrupası ile bugünün dünyası arasında kurduğu bir paralelliğe dayanıyor (bir özeti için: Bkz, Dünya Ekonomisine Bakış, 17/01/2011).
Khanna, WSJ’deki yazısında, dünya sisteminin Westfalya anlaşması (ulus devletler) öncesi dönemin özelliklerini sergilemeye, diplomasinin, yönetimin ve hegemonyanın çok katmanlı bir özellik kazanmaya başladığını savunuyor. Davos’ta toplanan seçkinlerin, en üst dilimi (Gates, Soros, Buffet gibi tipler) 1000 yıl öncesinin Medici klanına benziyor. Sivil toplum örgütleri, Bono gibi ünlüler ise yine o dönemin “sadaka düzeni”nin (Mendican Orders) önderlerini anımsatıyor. Dün seçkinlerin ortak bir dili vardı, Latince konuşuyorlardı; bugün İngilizce genel bir dil haline gelmiş. Güç dün bu katmanlar ve çeşitli iktidar noktaları arasında dağılıyor, özel savaş şirketleri, dev ticaret şirketleri birbirleriyle rekabet ediyordu, sömürgecilik dönemi başlıyordu. Khanna’ya göre, bugün Davos, bu “yeni gerçekliğin” tüm güç odaklarını bir araya getiriyor, onlara aralarında diyalog kurma, resmi olmayan yollardan, devletlerin kurallarına takılmadan sorunları çözme olanağı sağlıyor. Sanırım o dönemin serflerinin bugünkü karşılığını da 200 milyon işsiz ile emekçilerden orta sınıflara kadar uzanan geniş bir çalışanlar kesimi oluşturuyor.
Sorun şu ki, bu kesim Tunus’tan Mısır’a, Arnavutluk’a, Avrupa’daki öğrenci olaylarına ve grevlere kadar, artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Tam da yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemez olduğu bir dönemde. Bence “yeni gerçekliğin” en temel özelliğini de işte bu oluşturuyor...
Ergin Yıldızoğlu - Global Politikültür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder