23 Haziran 2017 Cuma

Harese

Arabistan çöllerinde develerin çok sevdiği bir diken türü vardır. Deve bu dikeni bulduğu zaman büyük bir iştahla yemeye koyulur ama dikenler dilini ve damağını keser, kanatır. Fakat esasen devenin sevdiği kendi tuzlu kanının tadıdır. Kanadıkça daha çok yer ve kan kaybından ölmemesi için binicisinin onu durdurması gerekir. Arapçada bu olaya "Harese" denir. hırs, ihtiras ve muhteris de bu kelimeden türemiştir.

11 Haziran 2017 Pazar

Yankılar Yolda

Hayaletler devrimi gerçekleştireli yüzlerce yıl oldu, sadece yankıları henüz dünyaya ulaşmadı.

Art: Guy Denning

Is This The Life We Really Want? - Roger Waters - Albüme Bakış

Nigel Godrich'in piyano ve yaylılara vurgu yapan düzenlemesi biraz kafa karıştırıcı ve Waters'ın en büyük silahlarını, (kadın vokaller, koro, trompet yükselişleri bazlı yaratım patlamaları) elinden alıp tırnaklarını sökerek, dinleyicinin önüne attığını söyleyebiliriz. Nakarat bölümlerinde Roger'ı izleyen elektro gitar da ortalarda görünmüyor ve Pink Floyd'un dahi süvarisi bu sefer meydan savaşında atsız ve kılıçsız ovada duruyor. Seyirciyse kalabalık ve ellerinde onlarca insanüstü albümün gürzleri sallanıyor.
Ve görüyoruz ki bir şekilde 75'lik deha bir kez daha canlı kalmayı başarıyor.
Albümün hipnotize edici ve defalarca dinlense de asla sıkmayacak bir etkisi var. Tekdüze gidiş bir şekilde her seferinde ilginç bir çıkışla bozulup kulakta hoş bir melodinin yankısı kalıyor. Oldukça mütevazi yapı Roger'ı tamamen çırılçıplak bıraktığında onun kökleri çok derinlerde ve sarı yapraklarıyla göğe uzanan devasa bir çınar olduğunu, mırıldanmalarının bile çok etkili manalara dönüşebileceğini görüyoruz.
Albüm tabii ki Pink Floyd ya da eski Roger Waters albümlerinin parıltısını taşımıyor. Ama bunun aynı zamanda bir seçim olduğunu ve onun arınmış bir iç çekişe yelken açma isteğini algılayabiliyoruz.
75 yaşında çok büyük bir risk alarak, (teknolojik numaraları kullanarak göz boyama basitliği varken) bu meydan okumaya kalkıştığı için müthiş yaratıcı, özel insan Roger'ı kutluyorum ve 85 yaşında nasıl bir albümle döneceğini şimdiden merak etmeye girişiyorum.

Yazarlar Kitapların Başlarında Anca Düşünür Durur!

Fyodorov yazara on altı soru sormuş ve armağan olarak Marco Polo'nun Seyahatleri adlı kitabı kazanmıştı; sonra gitmişti yazar. Kitap çok ilginçti: İvan Alekseyeviç derhal yirmi altıncı sayfasından okumaya başlamıştı onu. Yazarlar kitapların başlarında anca düşünür durur, bu yüzden sıkıcı olur oraları, en ilginç şeyler ortalarda ya da sondadır; bundan ötürü Fyodorov her kitabı rasgele okurdu - ya ellinci ya iki yüz on dördüncü sayfadan. Gerçi tüm kitaplar ilginçti ama bu şekilde okumak daha iyi ve ilginçti çünkü insan kaçırdığı her şeyi kendi tamamlamak ve anlaşılmaz ya da kötü bir yere varınca baştan yazmak zorunda kalırdı...

Muhteşem Vahşi Dünya - Andrey Platonov