23 Ocak 2011 Pazar

ÇEVENGUR – Andrey Platonov


Çevengur, bir ustanın engin yaşam deneyiminin çocuk boyama defterine aktarılmasına benziyor. Sabırlı fırça darbeleri ortaya izlenimci-dışavurumcu-kaderci bir üst tablo çıkarırken kendi çocukluğu oluşan işi göz yaşlarıyla izliyor ve ağzı üzgün kıpırtılara kapılmış, bir şeyler söylemeye çalışıyor gibi... Yaşamsal kederi, bireylerin aşırı bireyci toplumsal dönüşüm çabalarını, binlerce yıldan damıtılmış keskin folklorik alayı, çevresinde ağırdan sürüp giden ama ona raydan az sonra çıkacak bir trenin kompartımanından dehşetle yokoluşa bakıyorumuş hissini yaşatan o büyük dönüşümü anlamaya çalışan şaşkın bir anlatım yakalanmış bilinçli olarak. Her sayfa ayrı bir hikayeye, iç dinamizme, kendini yiyen fikirlere, insanı kıkırdatan bir felsefik altyapıya sahip. Her öykü yaşamdan süzülüp gelmiş bir ana fikir. Öyle ki sayfalar ayrı ayrı kitaplar olarak da değerlendirilebilir. Okur parmağını araya koyup gelişigüzel bir bölüm açsa oradan kitabın temel tadı damağına doğru akıp gider, ona anın keyfini doya doya yaşatabilir. Şimdiye kadar hiçbir yazarda görmediğim bu özellik Platonov’u ayrıksı bir noktaya taşırken, ona bir üst-yazar kimliği kazandırıyor. Zahar Pavloviç, Saşa Alexander, Dvanov ve Kopyontkin kurmaca kitap kişiliklerinin çok üstünde, üçüncü boyuta sahip ana karakterler. Yazar, rus halkının sallapati onurunu, devrimci ruhlarının kararsız bilinçaltını, yaşam kavgasında ilahi bir güç tarafından kendilerine sunulan basit kaderi yaşama çabalarındaki sarsaklığı yansıtırken, onların tek tek içine girmiş de, doludizgin bir hayatı bir zahmet okurları için yaşamış gibi yazıyor. Olaylardaki absürt yapının inandırıcı bir gerçeklikle sarmalanışı da takdire şayan. Her karakter bizim önümüzde tüm çıplaklağıyla yaşıyor delilerin onlara sunduğu şu garip hayatı. Belki de bu yüzden, en az Platonov kadar üzülüyoruz sunulan seçimlere, kaybedilenlerin derin acısına, sevginin gün be gün tükenişine. En az Platonov kadar şaşırıyoruz, şu yarım akıllı insanların boylarından büyük işlere kalkışıp boyunlarına kendi elleriyle beceriksizliğin ilmeğini geçirmelerine ve en az onun kadar biliyoruz artık: Her şey çok saçma, çok komik ve bir o kadar üzücü!

Hiç yorum yok: