30 Mart 2012 Cuma

Dizzy Gillespie & Stan Getz - It Don't Mean A Thing



A little leave swirling around, caughed by twister of nothingness. A blind mind who is rummaging it in everywhere even so he lost the meaning of hunting.

Herakut






KIVRIMLI IRMAK

Yalnızca dalgaları ve rüzgârı gördüm
kırık bir elma ağacında dinleniyor ay
sallıyor külleri ve akçaağacı eşlik eden bir rüzgâr
dalgalanan ırmak boyunca.
Hafiften, kayıklar gibi sarsılıyor ve dönüyor kuru yapraklar.
Koyu kırmızı böğürtlenler kımıldanıyor, başımın üstünde eğiliyor akasya ağaçları.
Onların karanlık su birikintilerinde ay parçalıyor kendini.
Hayalet kurutuyor erinçsiz kamışları...
Yalnızca suların dalgalanmasını
ve dalgaların hüznünü gördüm.

Frances HOROVITZ - Çeviren: Nice DAMAR

29 Mart 2012 Perşembe

Anthology Of The Day

Oscar Benton – Bensonhurst Blues
Captain Beefheart & His Magic Band – Sure 'nuff 'n Yes I Do
Elton John – Crocodile Rock
Elmore James – I Need You
Rolling Stones – You Can’t Always Get What You Want
JethroTull – Bouré
Supertramp – Bloody Well Right
ELO – Mission
Uriah Heep – The Spell
Deep Purple – Speed King
Free – All Right Now
Archie Shepp – Attica Blues
Elmore James – Dust My Broom
Birth Control – This Song Is Just for You
The Move – Curly
The Smoke – Sweet Spanish
The Souljazz Orchestra – Interested Benevolence
Hank Williams – Your Cheatin' Heart
Michael Gira – Blind
Tom Waits – Earth Died Screaming
The Brian Jonestown Massacre – It Girl

To Listen
http://grooveshark.com/#!/playlist/Melodic+Universe+06+Anthology+Of+The+Day+02+04+12/69088161

Rigoletto - A Film by Jean-Pierre Ponnelle


Anarchist Against The Wall

27 Mart 2012 Salı

Luis Alves








Levi Hopkins concept art















Bu Kadar Kolay

Her sene bugün bu saatte ölümlerine uçar anılar
Havada ağlayarak kanat çırpışlarını izlemek
ah onları izlemek unutarak!
Soğuk sağnağın altında, evine koştururken birden durur o.
İlkönce neden durduğunu düşünür
Bir şeyler gördüğünü farkeder sonra
arkadaşlarının gülüşlerine boğulmuş sırıtarak oturuşu bir barda
sevgilisinin omuzunda duran elinin bir yaprak gibi titreyişi öpüşürken
O gün! Güler bir ve kafasını sallarken şaşkınlık oturur gözlerine. Unutmanın bu kadar kolay olduğuna şaşıracak zamanı bile olmaz.
Eve gitmesi gerektiğini bilir sadece.
Gözyaşlarının arasına karışmış kendini aşağı bıraktığını farketmez anılardan birinin.
Tarif edilemez güzellikte bir kadın durduğunu zanneder karşısında.
Tokatın suratına oturuşunu hisseder ama anlamaz neler olduğunu.
Sonra bir köpek. Duygular omuzuna binlerce arkadaşın ellerini taklit ederek yumuşacık çöreklenir. Ölmüştü o, diye yavaşça fısıldar kendisine gerçeği.
Bir tokat daha iner yanağına.
Yaşlı kadına şık bir selam verip yanından geçerek koşturmaya devam eder o.
Geç kaldım, diye mırıldanır yağmurun görünmezliğine batmış.
Unutmanın bu kadar kolay olduğuna şaşıracak zamanı bile olmaz...

Perverted

Modern civilizations, built with perverted emotions...

The Time Is

Nick Harris












Ruhi Su - Bilmem Şu Feleğin Bende Nesi Var

Talip Özkan - Suda Balık Oynuyor


Kırlarda tırıs gider kendini at sanan şu saz. Yaratılmamış yol peşinden açılır. Amaç da bir eşek gibi, ayrılmaz kıçından. Başaklar her adımda kendilerini yana atar bir kurşunun patlayışını duymuşça. Yüreği yırtılır orada bir kayanın üstüne tünemiş tanrının. Bir şey söyleyecek gibi olur, açar ağzını bir an ve susar sonra. Titrer dudakları. İşte o an, sözlerin zayıflığı sahibinin hışmından kaçıp sazın açtığı yola atar kendini. Her zaman korkmuştur tanrıdan nefesin aklı. Korkmuştur yaratılmaktan...

26 Mart 2012 Pazartesi

Su Savaşlarına Doğru - Ergin Yıldızoğlu

ABD Ulusal İstihbarat Ajansı tarafından, CIA ve diğer istihbarat ajanslarının da katkılarıyla hazırlanan, perşembe günü basına açıklanan bir rapora göre gelecek 10 yıl içinde su tedarikine ilişkin sorunlar artarak ABDnin ulusal güvenliği açısından önemli devletlerde istikrarsızlıklara yol açacak. Ekim ayında tamamlanan, geçen hafta basına açıklanmayan gizli bölümleriyle birlikte, ABD güvenlik kurumlarına dağıtılan rapor, Su sorunları bağlamında ABDnin küresel liderliğini hayata geçirmesi için yeni fırsatlar getiriyor. ABD bu fırsatları kullanmazsa başka güçler devreye girerek boşluğu dolduracaktır sonucuna ulaşıyor. Bu da bize büyük güçler arası jeostratejik rekabetin, önümüzdeki 10 yıl içinde, su kaynaklarını da kapsayacak biçimde genişleyerek yoğunlaşacağını gösteriyor. Tam bu noktada aklıma, Brzezinskinin Türkiye 2025ten sonra Batı için hayati önem kazanacak (Milliyet, 23 Mart) sözleri geldi. Ama konuyu dağıtmadan suya dönelim.
Genel durum kritik
Raporun aktardığı verilere bakınca, günümüzde su tedarikinde durumun ne kadar kritik ve patlayıcı olduğunu, ABDnin kaygılarının arkasındakileri görebiliyoruz.
Dünyanın toplam su kaynaklarının yüzde 97.5i okyanuslardaki (tuzlu) sudan oluşuyor. Tatlı su kaynaklarının toplam içindeki payı yalnızca yüzde 2.5. Bu yüzde 2.5lik kesimin yüzde 68.7si buzullarda duruyor; hemen kullanmaya açık değil. Yeraltı sularının ve kutuplardaki hiç erimeyen buzlardaki suların, bu toplam tatlı su stoku içindeki payları sırasıyla yüzde 30 ve binde 8. Yüzeydeki ve atmosferdeki suların payıysa binde 4. Bu atmosfer, yüzey sularını oluşturan kaynakların dağılımı yüzde olarak şöyle: Tatlı su gölleri 67.5, topraktaki nem 12, atmosfer 9.5, nehirler 1.2, bitkiler 1.
Kısacası gezegenin toplam su stoklarının ancak yüzde 1 kadarı hemen kullanılabilir durumdaki tatlı sulardan oluşuyor. Ancak bunun da önemli bir kısmı sağlık açısından hemen kullanmaya uygun değil. UNICEFin saptadığına göre gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun yüzde 37si, dünya nüfusunun yüzde 20si temiz (mikropsuz, zehirsiz) su kaynaklarından yoksun.
Gezegenin toplam su stoklarının yaklaşık yüzde 1ini oluşturan tatlı su stoklarının kullanımına bakınca da, gıda tedarikiyle su tedariki arasında yaşamsal ilişki olduğunu görüyoruz. Nehirlerin, göllerin ve toprak altı sularının yüzde 68i tarımda, yüzde 10u enerji sektöründe, yalnızca yüzde 7si sanayi ve hanehalkı tarafından kullanılıyor, yüzde 3 de rezervuarlardan kullanılamadan buhar olup gidiyor. Salt tüketime yönelik kullanım söz konusu olduğunda tarımın payı yüzde 93e yükseliyor. Hanehalkı tarafından tüketilen suyun ise toplam tatlı su kaynakları içindeki payı yüzde 3ün altında kalıyor.
Bir kilogram buğday ekmeği, bir kilogram sığır eti, bir litre süt üretebilmek için (yaratılan kirlenmeyi temizlemenin su kullanımı açısından maliyeti de göz ününe alınarak), sırasıyla 1600 litre, 15 bin 400 litre ve 1000 litre su gerektiğini (www.waterfootprint.org), gelişmekte olan ülkelerde ama başta Çinde kentleşmenin baş döndürücü bir hızla ilerlediğini, hazır gıda tüketiminin, genelde tüketim kapasitesinin hızla arttığını göz önüne aldığımızda, tarımın ve hayvancılığın su stokları üzerindeki basıncını daha iyi görebiliyoruz.
Son olarak su kaynaklarının dağılımındaki eşitsizliği de göz önüne almak gerekiyor. UNDP verilerine göre, kentsel yerleşim bölgelerinde kişi başına günlük su tüketimi ABDde 350 litre, Avrupada 200 litre iken Sahraaltı ülkelerinde günde 10-20 litreye kadar düşüyor.
Dahası küresel ısınma da su kaynakları üzerinde, artan ısıya bağlı olarak kuraklık, buzulların eriyerek deniz sularına karışması, deniz sularının yükselerek alçak bölgelerde yeraltı sularını kirletmesi yoluyla tatlı su kıtlığı sorununu daha da ağırlaştırıyor. Daha fazla sayıda insan, giderek azalan su kaynakları üzerinde giderek daha yoğun bir biçimde rekabet etmek zorunda kalıyor. Bu sırada, su kaynaklarının özelleştirilmesine bağlı olarak oluşan küresel özel su tekelleri, suyun tedarikini, yoksul bölgelerden zengin bölgelere, çoğu zaman suyun bulunduğu bölge halkını bu sudan yoksun bırakarak kaydırırken sorunun siyasi boyutunu daha da ağırlaştırıyor.
Kaynak savaşların su ‘güvenliği’
İşte bu nedenlerden dolayı, ABD güvenlik ve istihbarat kurumları, geçen yıllarda önce küresel ısınmanın güvenlik etkilerini araştıran, geçen yıl da bu su güvenliğini araştıran raporlar üretmeye başladılar.
Küresel Su Güvenliği (Global Water Security, Intelligence Community Assessment) raporu 2040a kadar uzanan bir dönemi kapsıyor. Rapor bu dönemde su kıtlığı sorununun beş alanda güvenlik riskine dönüşebileceğini saptıyor. A) Yoksulluk, toplumsal gerginlikler, çevre koşullarında aşınma, yetersiz siyasi liderlikler, zayıf siyasi kurumlar gibi etkenlerle birleşerek, devletlerin çökmesine yol açabilir. B) Devletler ellerindeki su kaynaklarını, diğer devletlere baskı yapmakta kullanabilir, teröristler stratejik bölgelerde su altyapılarını hedef alabilir. C) Bazı tarım bölgelerinde toprak altı su kaynakları -kötü yönetimden dolayı- tükenerek ulusal ve küresel gıda piyasalarına yönelik risklere yol açabilir. D) Bugünle 2040 arasında, su kıtlığı ve çevre kirlenmesi sorunları ABDnin önemli ticari ortaklarının ekonomik performanslarına zarar verebilir. E) 2040a kadar, iyileştirilmiş su yönetimi (fiyatlama, sanal su ticareti), suyla ilgili, tarım, enerji, su arıtma sektörlerine yapılacak yatırımlar en iyi çözüm yolu olacaktır.
Bu saptamaların ışığında rapor, 10 ülkeyi kapsayan Nil Nehri havzasını, Türkiye, Suriye ve Iraktan geçen Dicle-Fırat nehirlerini, İsrail Filistin sorunu bağlamında Ürdün nehrini, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Tibet’i etkileyen İndus havzasını ABD ulusal çıkarları açısından en kritik bölgeler olarak saptıyor.
Korkutucu olan şu ki, gerek 2009da üretilen Pentagonun küresel ısınma raporu, gerek su güvenliği raporu, konuya, soruna çözüm bulma çabaları açısından değil, var olan durumun ağırlaşarak devam edeceğini varsayarak ABD hegemonyası, yükselen güçler arası rekabet paradigması içine koyarak yaklaşıyor. Böylece, insanlığın, hatta genel olarak gezegende yaşamın geleceğini tehdit eden bir sorunu, ABD, kendi ulusal çıkarı bağlamında, jeopolitik bir soruna indirgeyerek militarize etmeye eğimli bir yaklaşımla ele almış oluyor.