1 – J.R.R Tolkien yarattığı derin mitolojik altyapıyı kitabındaki karakterlerin ağzına öylesine bir dolar, onlar geçmişin destanlarına, büyük kahramanların kendilerinde yarattığı coşkuya öylesine bir inanırlar ki okurun da bu mistik huşuya kapılmamasının olanağı yoktur. Bu tarz, üç önemli edebi zorluk barındırmaktadır bünyesinde. Birincisi, dünyanın yaradılış macerasından daha kapsamlı ve daha heyecanlı bir mitolojik geçmiş yaratmak. İkincisi, bu mitolojiyi etkileyici bir şekilde sunmak. Üçüncüsü de karakterlerin ağzından coşkuyu ve inancı; büyük bir ustalıkla kurulmuş diyaloglar aracılığıyla okuyucuya geçirmek. Bu çaba, inanılmaza yakın olduğu için, Nietsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ünden sonra sadece bir kez tekrarlanmış ve belki de daha da etkili olmuştur.
2 – Diğer fantastik yazarların geneli; cabbar savaşçıları, süper yetenekli büyücüleri kullanıp bilinçaltlarındaki güç tutkusunu kusarken J.R.R Tolkien yaşam sevinci dolu, arkadaş canlısı, maceranın adını duyunca huzurları kaçan kendi halinde Hobbitleri almıştır baş kahraman olarak. Bu seçim edebi tarihi değiştirecek bir felsefik altyapının doğmasına neden olmuştur. Genelde hayattan zevk alan, küçük şeylerle mutlu olan bir karakter; gerektiğinde büyük sorumlulukların altına girip kendisini feda etmekten çekinmeyecek, idealist anlayış tümüyle geçirilecektir okura.
3 – Kitap baştan sona, hiçbir çağdaş guru kitabında yanına yaklaşılamayacak, gerçek yaşam felsefesiyle örülüdür. Çıkılan yolculuk her adımıyla; güç, huzur, sorumluluk, güven, ihtiras, aidiyet, kahramanlık, yaşam zevki gibi duygular arasındaki çatışma ve gerilimin ustaca verildiği bir hayat dersidir. En önemlisi de bu öğretinin yüzde yüz antikapitalist olmasıdır.
4 – J.R.R Tolkien gibi; yetim olarak yatılı protestan okulunda eğitimini tamamlamış ve güçlü dini duyguları olan bir adamın, yapıtında din propagandası tuzağına düşmemesi gerçekten takdire şayandır. Üstelik, Yüzüklerin Efendisi’ni okuyan bir insan onu rahatlıkla ateist de sanabilir. Okudukça görüyoruz ki, en yakın arkadaşı Lewis Carroll gibi, günümüz Fantastik yazarlarının da büyük çoğunluğu dinsel motifleri kitaplarının içine ustaca yerleştirip evangelist bakış açısının kültür emperyalizminde yerini almasına katkıda bulunmaktan çekinmemektedirler.
5 – J.R.R Tolkien Yüzüklerin Efendisi kitabında inanılmaz bir yetkinlikte kullanmıştır dili. Krallarla Gandalf arasındaki gerilim dolu diyaloglar Shakespeare’inkilerden daha güçlüdür. Savaş sahneleri coşkuyla ve daha önce savaşı yakından yaşamış birisinin gerçekçi gözüyle kanları donduracak kadar etkileyici sunulmuştur. Bunun yanında Tolkien okurunu bir durgunluk sürecinden başarıyla geçirerek o dehşetli patlamalara da hazırlamasını bilir. Doğa tasvirleri dünyayı gerçekten seven bir adamın içten duygularıyla yazılmıştır. Uzun değil, kendisini orada bulsa bir yabancının şaşkınlık ve hayranlıkla çevreyi süzeceği kadardır. Oluşan sanayi toplumunda doğayla ilişkisini yitirmeye başlayan bireyleri görüp de korku içinde vücut bulmuştur o lirik yaklaşım. Tolkien esprilidir. Karakterlerin zayıflıklarını ortaya çıkarıp, imalı diyaloglarla hem kitaptaki karakterlerini hem de okurlarını güldürmeyi başarır. Sonuçta mizah, lirik yaklaşım, epik anlatım ve macera öylesine bir dengeye oturur ki okur üstüne çullanan bu farklı duygularla gerçek bir sarsıntı yaşar. Hem can sıkıcı bir gerçekliğin, hem de büyülü bir dünyanın içinde müthiş bir serüven her yönüyle etkileyici bir anlatıma kavuşmuştur.
Kurguyu iki cepheden yürüterek de müthiş bir anlatım başarısına imza atar. Beklenti, merak, geride kalan karakterler için duyulan hakiki tedirginlik, o an ortaya konan macera dolu olayların altına bir halı gibi yayılıp okuma iştahını arttırır.
6- Açıkça toplum düşmanı olarak gösterdiği cephe; faşizm ve kapitalizmdir. Üçüncü dünya insanları olarak kompleks dolu bir serzenişle benzeştirilen diğer toplumlar yıkıcı gücün elinde, günlük çıkarlar peşinde oyuncak olmuşlardır. Bu da kesinlikle yanlış bir bakış açısı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder