Dolmuş köşe başında durur. Koca götlü bir kadın zorlukla aşağı inerken, orada ağaçların arasından üç tane silahlı, maskeli adam, sırtlarında torbalarla koştururlar ve dolmuşun içine atlarlar kadını bir yana savurarak. “İnin lan aşağı,” der keleşi tehditkar bir tarzla yolculara doğrultarak. “Aman abicim,” der şöför. “Nooluyor!” Suratında silahın dipçiği patlayınca kanlar içinde oturmak zorunda kalır fakat. “İnin laaan!” Zaten kimse beklememekte, insanlar daracık kapıda sıkışa sıkışa aşağı atmaktadır kendini. Dolmuşta üç eşkiya bir şöför kalınca, bağırır biri ve dolmuş son hız çeker gider. Orada şaşkın, elleri ayakları titreyek, bazıları bayılarak durur yolcular. Ve hemen olayı konuşmaya başlarla. Kimdir bunlar, tiyatrocu olabilirler mi, yoksa nedir? Aman tanrım! Yoksa El Kaide mi? Her kafadan bir ses çıkar. Olayı irdelerken bir vakit geçer ve tam da polisi aramak sonunda birisinin aklına gelmişken birden müthiş bir frenle önlerinde durur bir araç. Tüyleri ayaklara fırlayarak bakarlar. Bu kaçıp giden dolmuştur. Kapı açılır. Silah burunlarına doğrulur. “Binin lan!” diye bağırır eşkiya. Rehine almayı unuttukları bir süre sonra gelmiştir akıllarına...
Kaçıp gitmeyerek her zaman olduğu gibi muhabbete dalmayı seçen yolcular gözleri yaşlı, tıpış tıpış binerler dolmuşa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder