25 Mart 2010 Perşembe
John Pepper Clark - Şiirler
GECE YAĞMURU
Gecenin hangi vakti
Bilmiyorum ama,
Derinlerde sersemlemiş
Bir balık gibi
Uykunun akıntısından kurtulup
Karınüstü yukarı çıktığımın farkındayım,
Bir de horozların ötmediğinin...
Davullar çalıyor burada güm güm,
Galiba her yerde
İnatçı bir çabayla tekdüze şekilde
Saman çatımızın, kulübemizin üzerinde,
Şimşek gibi yarılmış
Ot demetlerinin, uzanamadığım
Çatı kirişlerinin arasında.
İniyor kocaman damlalar,
Rüzgârda sağanağa tutulmuş
Portakallar, mangolar gibi düşüyorlar
Belki de şöyle söylemeliyim
Ahşap kâseler içinde, toprak kaplar içinde
İplerinden kopmuş tespih taneleri gibiler sanki.
Dolanıyor ortalıkta annem şimdi
Düzenliyor ufacık odamızı, yeri.
Karanlık olmasına rağmen
Tanıyorum deneyimli ayak seslerini
Döşemeyi basan karıncalar gibi
Kaçıyorken sel sularından
Bidonlarını, çuvallarını,
Fıçılarını. Kaygılanmayın öyleyse
Ama çevirin, kardeşlerim, ters çevirin
Diğer insanların uzandığı
Kabarmış minderlerinizi.
Şapka ya da baykuş büyüsünden
Daha derin bir büyüden içtik bu gece
Belki de uçamayacak ıslak kanatlar
İroko ağacının üzerinde sırılsıklam,
Dikiliyorlar bomboş yürekleriyle,
Kımıldamayacaklar bu yüzden, hayır
Hatta şimdilik şafakta bile
Kaçmalılar saklanmak için.
Öyleyse bırakın yuvarlanalım biz sırtüstü,
Dans edelim ülkemiz boyunca
Davulların ritimleriyle yeniden,
Denizin eliyle birleşen, kocaman
Huzur verici elinin altında
Uyuyalım uykusunu suçsuzların, özgürlerin.
ABİKU (*)
Geliyorsun, gidiyorsun farklı zamanlarda,
Dışarıda, baobab ağacının üzerinde kal,
Akraba ruhlarını mutlu ettiğin yere git
Ev içleri yetmiyorsa sana.
Doğrudur, sel kıyılara ulaşınca akıyor saman
çatımız,
Yarasalar, baykuşlar
Ağlıyorlar sık sık geceleri saçaklarda,
Harmatan (**) rüzgârında bambu duvarlar
Bekliyorlar canlı balıkları
Askılarda kurutan ateşi.
Yine de, sağlıklı yiyecekler vardır birikmiş
Güneşe uzanan birkaç parmak için,
Daha fazlası için.
Artık bacaklarını ayırıp oturma eşiğe
Ama gir içeri ve kal
Geri dönmemek üzere. Biliyoruz sırtında,
Göğsünde kılıçbalığı çenesi gibi
Testere dişli bıçak yaraları,
Bu evin kefili olarak
Kertilmiş iki kulağın
Önceki doğuşunun ezgileridir hepsi.
O zaman içeri gir, gir içeri ve kal
Çünkü bedeni bitkin annenin
Bitkin, ekşiyor sütü
Kal orada nice ağızların yürekleri mutlu ettiği
yerde.
(*) Abiku: Yoruba mitolojisinde ergenliğe erişmeden ölen çocuklara verilen isim. Aynı zamanda, Abiku adı verilen bu ölüme neden olan kötü ruh. Abiku sonucu ölmüş bir çocuğun yeniden doğacağına inanılır. Bu nedenle tanınması için bedeninde bir yara izi açılır.
(**) Harmattan: Aralık, ocak, şubat aylarında Sahra Çölü'nden Gine Körfezi'ne doğru esen kuru ve toz yüklü bir Batı Afrika rüzgârı.
Şair, oyun yazarı, gazeteci John Pepper Clark, 6 Nisan 1935'te Nijerya Kiagbodo'da doğdu.
(Şiirler Cevat Çapan'ın Cumhuriyet Kitap Eki'ndeki Şiir Atlası köşesinden alınmıştır)
Gecenin hangi vakti
Bilmiyorum ama,
Derinlerde sersemlemiş
Bir balık gibi
Uykunun akıntısından kurtulup
Karınüstü yukarı çıktığımın farkındayım,
Bir de horozların ötmediğinin...
Davullar çalıyor burada güm güm,
Galiba her yerde
İnatçı bir çabayla tekdüze şekilde
Saman çatımızın, kulübemizin üzerinde,
Şimşek gibi yarılmış
Ot demetlerinin, uzanamadığım
Çatı kirişlerinin arasında.
İniyor kocaman damlalar,
Rüzgârda sağanağa tutulmuş
Portakallar, mangolar gibi düşüyorlar
Belki de şöyle söylemeliyim
Ahşap kâseler içinde, toprak kaplar içinde
İplerinden kopmuş tespih taneleri gibiler sanki.
Dolanıyor ortalıkta annem şimdi
Düzenliyor ufacık odamızı, yeri.
Karanlık olmasına rağmen
Tanıyorum deneyimli ayak seslerini
Döşemeyi basan karıncalar gibi
Kaçıyorken sel sularından
Bidonlarını, çuvallarını,
Fıçılarını. Kaygılanmayın öyleyse
Ama çevirin, kardeşlerim, ters çevirin
Diğer insanların uzandığı
Kabarmış minderlerinizi.
Şapka ya da baykuş büyüsünden
Daha derin bir büyüden içtik bu gece
Belki de uçamayacak ıslak kanatlar
İroko ağacının üzerinde sırılsıklam,
Dikiliyorlar bomboş yürekleriyle,
Kımıldamayacaklar bu yüzden, hayır
Hatta şimdilik şafakta bile
Kaçmalılar saklanmak için.
Öyleyse bırakın yuvarlanalım biz sırtüstü,
Dans edelim ülkemiz boyunca
Davulların ritimleriyle yeniden,
Denizin eliyle birleşen, kocaman
Huzur verici elinin altında
Uyuyalım uykusunu suçsuzların, özgürlerin.
ABİKU (*)
Geliyorsun, gidiyorsun farklı zamanlarda,
Dışarıda, baobab ağacının üzerinde kal,
Akraba ruhlarını mutlu ettiğin yere git
Ev içleri yetmiyorsa sana.
Doğrudur, sel kıyılara ulaşınca akıyor saman
çatımız,
Yarasalar, baykuşlar
Ağlıyorlar sık sık geceleri saçaklarda,
Harmatan (**) rüzgârında bambu duvarlar
Bekliyorlar canlı balıkları
Askılarda kurutan ateşi.
Yine de, sağlıklı yiyecekler vardır birikmiş
Güneşe uzanan birkaç parmak için,
Daha fazlası için.
Artık bacaklarını ayırıp oturma eşiğe
Ama gir içeri ve kal
Geri dönmemek üzere. Biliyoruz sırtında,
Göğsünde kılıçbalığı çenesi gibi
Testere dişli bıçak yaraları,
Bu evin kefili olarak
Kertilmiş iki kulağın
Önceki doğuşunun ezgileridir hepsi.
O zaman içeri gir, gir içeri ve kal
Çünkü bedeni bitkin annenin
Bitkin, ekşiyor sütü
Kal orada nice ağızların yürekleri mutlu ettiği
yerde.
(*) Abiku: Yoruba mitolojisinde ergenliğe erişmeden ölen çocuklara verilen isim. Aynı zamanda, Abiku adı verilen bu ölüme neden olan kötü ruh. Abiku sonucu ölmüş bir çocuğun yeniden doğacağına inanılır. Bu nedenle tanınması için bedeninde bir yara izi açılır.
(**) Harmattan: Aralık, ocak, şubat aylarında Sahra Çölü'nden Gine Körfezi'ne doğru esen kuru ve toz yüklü bir Batı Afrika rüzgârı.
Şair, oyun yazarı, gazeteci John Pepper Clark, 6 Nisan 1935'te Nijerya Kiagbodo'da doğdu.
(Şiirler Cevat Çapan'ın Cumhuriyet Kitap Eki'ndeki Şiir Atlası köşesinden alınmıştır)
23 Mart 2010 Salı
20 Mart 2010 Cumartesi
8 Uyurlar
7 Uyuyanlar'a katılmaya gidiyorum. 200 yıl kadar uyuyup, arada bir çişe kalkıp, devam edeceğim kaldığım yerden.
Yanıma uyku hapları da aldım. Uykum kaçarsa, bayağı bir sıkıcı olabilir...
Yanıma uyku hapları da aldım. Uykum kaçarsa, bayağı bir sıkıcı olabilir...
19 Mart 2010 Cuma
Seçimölçerler
Araştırma-anket şirketleri falan palavra. Nasıl depremi önceden tahmin etmek için köpek karınca gibi hayvanlar kullanılıyorsa, seçim sonuçları için de bazı dönek yazarların yazılarındaki ton, iniş-çıkış, üslup, saldırılacak hedef kişilerde sapmalar gibi bazı özelliklerin yakından incelenmesini öneriyorum.
18 Mart 2010 Perşembe
Töre Der ki... Dinciler Sağolsun
Akp iş başına geldiğinden bu yana töre suçlarının beş katına çıktığını biliyor muydunuz?
11 Mart 2010 Perşembe
Başımız Sağolsun
10 Mart 2010 Çarşamba
Boğa'ya gelince
"Kafası kapitalizmle meşguldür. Maddenin özüyle ilgilidir. Sırrı boynundadır, oraldir. Boğa köpürür, ya öfkeden ya hazdan. Kendini metafizik bunalımlara kaptıracak kişi değildir. Kendini çalışarak öldüren Boğa'lar görülmüştür ama onu mükemmeliyetçi sanmak hata olur. Başladığı işi noksansız, yanlışsız bitirecek kişi değildir. Başarıda olduğu kadar yenilgide de sebatkârdır. Amacına ulaşamayacağı açıkça belli olduğu halde devam eder. Şanssız olduğu iddia edilemez. El Cordobes'in dediği gibi, boğanın da kazanma şansı vardır."
(Jacoques A. Bertrand, "Terazinin Hüznü" Metis)
(Jacoques A. Bertrand, "Terazinin Hüznü" Metis)
Deprem Sorun Değil Rant Var
Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi ve Eylem Planı'mız hâla yok.
İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi, diye bir projemiz var ama 2006 yılnda Dünya Bankası'ndan 310 milyon avro almasına rağmen dört yıldır daha projesi hazırlanamadı.
Ama Başbakanımız önlemi hemen açıkladı: "TOKİ'ye daha çok konut yaptırmak."
Ha ha ha!
Yiyicilere rantçılara bir müjde daha...
İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi, diye bir projemiz var ama 2006 yılnda Dünya Bankası'ndan 310 milyon avro almasına rağmen dört yıldır daha projesi hazırlanamadı.
Ama Başbakanımız önlemi hemen açıkladı: "TOKİ'ye daha çok konut yaptırmak."
Ha ha ha!
Yiyicilere rantçılara bir müjde daha...
Kadınlarımız
Türkiye'de erkeklerin iş gücüne katılımı yüzde 70.5, kadınların yüzde 26.
Yüzde 45'i eşlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görüyor ve 35 milyon kadına sadece 35 sığınma evi düşüyor.
Kadının yeri evidir, tezine Hindistan'da yüzde 54'le inanan sayısı en yüksek çıkarken, Türkiye yüzde 52'yle bu alanda ikinciliği kimseye kaptırmıyor.
Yüzde 45'i eşlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görüyor ve 35 milyon kadına sadece 35 sığınma evi düşüyor.
Kadının yeri evidir, tezine Hindistan'da yüzde 54'le inanan sayısı en yüksek çıkarken, Türkiye yüzde 52'yle bu alanda ikinciliği kimseye kaptırmıyor.
9 Mart 2010 Salı
Medula Sistemi - Melih Aşık
Her zaman alışveriş ettiğimiz eczanenin sahibi dün sabah hal hatır sorarken, “Herhalde bir iki aya kalmaz, kapıya kilidi asarım” deyince meraklandık. Nedenini anlattı:
- Müşterilerimin çoğu raporlu hasta. Yani aldıkları ilaçların parasını devlet ödüyor. Sağlık kurumlarında yazdırdıkları ilaçları kendilerine verebilmemiz için MEDULA denen sisteme girip Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan onay almamız gerekiyor. Ancak haftalardır sisteme hemen hemen hiç giremiyoruz, çünkü genellikle kapalı oluyor. Tesadüfen açık olursa bir sürü soruyu yanıtlamamız gerekiyor; ilacı yazan doktorun adı ne, diploma numarası kaç, hangi hastanede çalışıyor, verdiği ilaç ya da ilaçların adı ne, vs. vs. Her bilgiyi internet yoluyla tek tek gönderip onay alıyoruz. Her bir reçete için ortalama 20 kez internete bağlanıyoruz. Sadece tek bir reçetenin onayı normal şartlarda 45 – 50 dakikayı buluyor. Bu nedenle de günde en fazla 4 – 5 reçete için onay alabiliyoruz. Alabiliyoruz lafın gelişi tabii. Çünkü dediğim gibi çoğu kez sisteme giremiyoruz.
- MEDULA sistemindeki sorunun bir türlü çözümlenememesi sizce normal mi?
- Tabii ki değil. İstense hemen halledilir. Ama amaç eczaneleri ekonomik olarak çökertip çoğunun kapanmasını sağlamak. Onu başarır başarmaz marketlerde ilaç satış projesini hayata geçirecekler…
Bizim eczane çok mu karamsar? Yoksa gerçeği mi okuyor? Yakında öğreneceğiz…
- Müşterilerimin çoğu raporlu hasta. Yani aldıkları ilaçların parasını devlet ödüyor. Sağlık kurumlarında yazdırdıkları ilaçları kendilerine verebilmemiz için MEDULA denen sisteme girip Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan onay almamız gerekiyor. Ancak haftalardır sisteme hemen hemen hiç giremiyoruz, çünkü genellikle kapalı oluyor. Tesadüfen açık olursa bir sürü soruyu yanıtlamamız gerekiyor; ilacı yazan doktorun adı ne, diploma numarası kaç, hangi hastanede çalışıyor, verdiği ilaç ya da ilaçların adı ne, vs. vs. Her bilgiyi internet yoluyla tek tek gönderip onay alıyoruz. Her bir reçete için ortalama 20 kez internete bağlanıyoruz. Sadece tek bir reçetenin onayı normal şartlarda 45 – 50 dakikayı buluyor. Bu nedenle de günde en fazla 4 – 5 reçete için onay alabiliyoruz. Alabiliyoruz lafın gelişi tabii. Çünkü dediğim gibi çoğu kez sisteme giremiyoruz.
- MEDULA sistemindeki sorunun bir türlü çözümlenememesi sizce normal mi?
- Tabii ki değil. İstense hemen halledilir. Ama amaç eczaneleri ekonomik olarak çökertip çoğunun kapanmasını sağlamak. Onu başarır başarmaz marketlerde ilaç satış projesini hayata geçirecekler…
Bizim eczane çok mu karamsar? Yoksa gerçeği mi okuyor? Yakında öğreneceğiz…
Diktatorya El Kitabı
Engizisyon yargıcı Nicolas Eymerich tarafından 1376 yılında Latince kaleme alınmış, daha sonra hukukçu Francisco Pena’nın 1578 yılında geliştirdiği “Engizisyon Yargıcının El Kitabı” engizisyon mahkemesinin temel başvuru kaynağı...
Bu kitaptan alıntı:
“Bir şüpheli ya da sanık ne ile suçlandığını asla kesin olarak bilmemeli!”
“Sanığa iddianame gösterilmemeli!”
Bekir Coşkun soruyor: "Ne dersiniz, tanıdık gelmiyor mu?"
Bu kitaptan alıntı:
“Bir şüpheli ya da sanık ne ile suçlandığını asla kesin olarak bilmemeli!”
“Sanığa iddianame gösterilmemeli!”
Bekir Coşkun soruyor: "Ne dersiniz, tanıdık gelmiyor mu?"
8 Mart 2010 Pazartesi
Banksy
Banksy 10 yıldır başta İngiltere olmak üzere farklı ülkelerde yaptığı çarpıcı duvar resimleriyle ünlenen bir sokak sanatçısıdır. Gerçek kimliği bilinmemektedir, Banksy eserlerinde kullandığı imzasıdır.
"Gerilla artist" olarak anılan sanatçı çalışmalarında savaş karşıtı, çevreci, hayvan haklarını savunan ve tüketim çılgılığını eleştiren mesajlar vermektedir. Banksy istediğinin iyi resimler yapmak olduğunu ve kimliğini açıklamayacağını ifade ediyor.
(Bilgi Vikipedia'dan alınmıştır.)
Iranian Contemporary Art
Ahmad Nadalian
Morteza Momayez
Morteza Momayez - Mythological Antic 3 - 1961
Morteza Momayez - Gılgamesh
Maryam Iranpanah-My marriage
Maryam Iranpanah
Malek dadyar Garousian - Mother and Son Earthen 2000
Malek dadyar Garousian - Mounted 1999
Kambiz Sabri
Farzad Kohan - We are all together 2009
Farzad Kohan - Lovers 2010
Behjat Sadr
Ahmad Morshedloo - Iranian Painter - 2009
(Koleksiyon Neda Darzi'nin kişisel sayfasından alınmıştır)
Hatırlama Sorunsalı
(2009 Nobel Tıp Ödülü'nü "Bellek" üzerine yaptığı çalışmalarla alan Dr. Jonathan Benson'dan alıntı.)
"Bugün dünyada Viagra'ya ve meme silikonlarına, Alzheimer hastalığı araştırmalarından beş kat fazla yatırım yapılmakta. Bu yüzden, birkaç yıl sonra etraf dik memeli yaşlı kadınlar ve sert penisli yaşlı erkeklerle dolacak ama onlar bunların ne işe yaradığını anımsamayacaklar."
"Bugün dünyada Viagra'ya ve meme silikonlarına, Alzheimer hastalığı araştırmalarından beş kat fazla yatırım yapılmakta. Bu yüzden, birkaç yıl sonra etraf dik memeli yaşlı kadınlar ve sert penisli yaşlı erkeklerle dolacak ama onlar bunların ne işe yaradığını anımsamayacaklar."
Aman Şevketçiğim, göreyim seni...
(Şevket Rado'ya Mektuplar'dan - Haz. E. Nedret İşli, YKY)
Çok Sevgili Kardeşim Şevket;
Kısa yazacağım. Uzun yazacak hâlim yok. Bizim kitabın başına geldi gelenler. Mektubunun tarz-ı tahririnden kapağının klişe olacağını tahmin etmekteydim. Bu Nebioğlu beni çıldırtmak istiyor galiba. bu adama yalvarmalı mı bilmiyorum? Eğer kendine yalvarttırmak istiyorsa işte yalvarıyorum. Kitabımın kapağına Allah rızası için klişe yaptırmasın ne olur. Hiç olmazsa bu sözümü dinlesin. Muharrir kendi kitabını tashih etmesin' Dünyanın bir yerinde görülmemiş şeydir bu. Şevketçiğim bütün kuvvetinle mâni olmaya çalış! Sana da yalvarıyorum. Kapağa klişe, herhangi bir kompozisyon istemiyorum. Ocağına düştüm, bu işimi hallet. Bir de kabilse bana metni gönder. Hiç olmazsa meraktan kurtulayım. Senin arkadaşlığından bunu beklemekteyim. Ne yap yap, bana kapaksız bir kitap gönder ve kapak işini dediğim gibi hallet. Hem bir ricam var. Ben görmeden evvel kitap satışa çıkmasın. Belki satışa arz edilmesinden vazgeçerim. Nebioğlu'nun emeklerini de öderim. Aman Şevketçiğim göreyim seni...
Bedbaht Şair Oktay Rifat
(Selçuk Altun'un Kitap İçin köşesinden alınmıştır.)
Çok Sevgili Kardeşim Şevket;
Kısa yazacağım. Uzun yazacak hâlim yok. Bizim kitabın başına geldi gelenler. Mektubunun tarz-ı tahririnden kapağının klişe olacağını tahmin etmekteydim. Bu Nebioğlu beni çıldırtmak istiyor galiba. bu adama yalvarmalı mı bilmiyorum? Eğer kendine yalvarttırmak istiyorsa işte yalvarıyorum. Kitabımın kapağına Allah rızası için klişe yaptırmasın ne olur. Hiç olmazsa bu sözümü dinlesin. Muharrir kendi kitabını tashih etmesin' Dünyanın bir yerinde görülmemiş şeydir bu. Şevketçiğim bütün kuvvetinle mâni olmaya çalış! Sana da yalvarıyorum. Kapağa klişe, herhangi bir kompozisyon istemiyorum. Ocağına düştüm, bu işimi hallet. Bir de kabilse bana metni gönder. Hiç olmazsa meraktan kurtulayım. Senin arkadaşlığından bunu beklemekteyim. Ne yap yap, bana kapaksız bir kitap gönder ve kapak işini dediğim gibi hallet. Hem bir ricam var. Ben görmeden evvel kitap satışa çıkmasın. Belki satışa arz edilmesinden vazgeçerim. Nebioğlu'nun emeklerini de öderim. Aman Şevketçiğim göreyim seni...
Bedbaht Şair Oktay Rifat
(Selçuk Altun'un Kitap İçin köşesinden alınmıştır.)
Karşılaştırma!
Harvard Üniversitesi'nde 19100 öğrenci ve 2100 ğretim görevlisi için 80 kütüphanede 15 milyonun üzerinde kitap bulunmaktadır.
Türkiye nüfusunun yüzde 15'inin okuryazar olmadığı iddia edilmektedir. Bu toplama isabet eden 1156 kütüphanede 13.6 milyon kitap vardır. (Türkiye'de yayın hayatı - İstanbul Ticaret Odası, 2009)
(Selçuk Altun'un Kitap İçin köşesinden alınmıştır.)
Türkiye nüfusunun yüzde 15'inin okuryazar olmadığı iddia edilmektedir. Bu toplama isabet eden 1156 kütüphanede 13.6 milyon kitap vardır. (Türkiye'de yayın hayatı - İstanbul Ticaret Odası, 2009)
(Selçuk Altun'un Kitap İçin köşesinden alınmıştır.)
3 Mart 2010 Çarşamba
Ben de bir tanığım... - Timuçin Öktem
“Gömlek değiştirmiş siyasetçilerin, kimlik değiştirmiş bürokratların tanığıyım. Yüzsüz politikacıların tanığıyım. Ülkemin tüm varlığını iç ve dış yandaşlarına haraç mezat satan naylon fatura sanığı Maliye Bakanı’nın tanığıyım. Avrupa Birliği yalanlarıyla halkı uyutup teslimiyetçi uyum yasalarının tanığıyım. Çiftçiyi, köylüyü topraksız bırakıp ürettirmeyen tarım politikalarının tanığıyım. İşçinin, emekçinin nasıl örgütsüz bırakılarak sömürüldüğünün tanığıyım. Halkın nasıl yoksullaştırılıp sadakaya muhtaç hale getirildiğinin tanığıyım. İnsanların dini duygularının nasıl pazarlandığının tanığıyım. Dinci şeriatçı yapının devleti nasıl ele geçirdiğinin tanığıyım. Büyük Ortadoğu Projesi’nin tanığıyım. Onun eşbaşkanının tanığıyım. Kendini Amerikan emperyalizminin çıkarına adamış hükümetlerin tanığıyım. Vatanseverleri mahkûm, hainleri baş tacı yapan sözde demokrasilerin tanığıyım. Teröristleri davul zurna ile karşılayıp mahkemeyi ayaklarına götürerek beraat ettiren açılımların tanığıyım. Ömrünü teröristlerle mücadeleye adamış subayların terör üyesi olmaktan tutuklu yargılanmalarının tanığıyım. Üniversite öğretim üyelerinin ve rektörlerin nasıl bir baskı ve hukuksuzlukla sindirildiğinin, başkalaştırıldığının tanığıyım. Mesnetsiz ve son derece şerefsiz ve namussuz tertiplerle lekelenerek intihara sürüklenen akademisyen ve askerlerin tanığıyım. Bugün darbe karşıtıymış gibi görünüp, olmayan darbeden hesap sormaya kalkan naylon demokratların gerçek darbecilerin ayaklarına kapanıp nasıl el etek öptüklerinin tanığıyım. ‘Demokrasi bizim için amaç değil araçtır. Sonuca ulaşmak için gerekirse papaz cüppesi bile giyerim’ diyen başbakanın tanığıyım. O başbakanın bir gün bile çalışmadan gemicik alabilen, kuyumcu olabilen çocuklarının tanığıyım. Yargılandığı yolsuzluk davasından aklanmadan devletin en yüce makamına gönül rahatlığıyla oturabilen dindar cumhurbaşkanının tanığıyım. Bu cumhurbaşkanının okulunu bile bitirmeden milyonlarca liralık şirket sahibi olan çocuklarının tanığıyım! Kısacası ben bir tanığım ve Türk milleti adına yapılacak yargılanmalarda gördüklerimi ve bildiklerimi anlatmayı vatandaşlık görevi sayıyorum.”
Deniz Som'un Vaziyet köşesinden alıntılanmıştır...
Deniz Som'un Vaziyet köşesinden alıntılanmıştır...
2 Mart 2010 Salı
1 Mart 2010 Pazartesi
Kelimeler ve Gizil Anlamları
İSYAN
Ortak sinir krizini tek yere odaklama becerisi.
GİTMEK
Gölgeyle köşe kapmaca oyunu
ULUS
Dandik efsaneler yaratarak insan yapımı basit bayrakların çevresinde çıkarlarını koruyan geniş topluluk.
IRK
Beden fetişizmi
GÜNEŞ
Kızışmış tanrılara hizmet veren evrensel genelev
YAŞAM GURUSU
Pazarlamacı yetiştiren çakma derviş
DİSİPLİN
İnsanı robotlaştıran kararlar bütünü
MASA
Muhabbet müsabakaları resmi sahası
ÖPÜCÜK
İletişimde kullanılan temel ısınma hareketi
BAĞIRMAK
Duygusal sağırlık yaşayanların konuşma biçemi
KİLİT
Diğer taraf gardiyanı
DALGA
Yıvışık şeylerin disiplinli taburları
ANAHTAR
Kapı tecavüzcüsü
BACAK
Heteroseksüel erkeklerin kıçına girmesine izin verdiği tek uzuv
KIL
İnsanlık ayıbı örtücü
BATMAK
Gönülsüz dalgıçlık
TEKERLEK
Dünya döndürücü nesne
SAHTE
İnsanın yarattığı her şey
KARATE
Boş ele kurulmuş sigara üstüne sigara içip olay bekleyen ruh
Ortak sinir krizini tek yere odaklama becerisi.
GİTMEK
Gölgeyle köşe kapmaca oyunu
ULUS
Dandik efsaneler yaratarak insan yapımı basit bayrakların çevresinde çıkarlarını koruyan geniş topluluk.
IRK
Beden fetişizmi
GÜNEŞ
Kızışmış tanrılara hizmet veren evrensel genelev
YAŞAM GURUSU
Pazarlamacı yetiştiren çakma derviş
DİSİPLİN
İnsanı robotlaştıran kararlar bütünü
MASA
Muhabbet müsabakaları resmi sahası
ÖPÜCÜK
İletişimde kullanılan temel ısınma hareketi
BAĞIRMAK
Duygusal sağırlık yaşayanların konuşma biçemi
KİLİT
Diğer taraf gardiyanı
DALGA
Yıvışık şeylerin disiplinli taburları
ANAHTAR
Kapı tecavüzcüsü
BACAK
Heteroseksüel erkeklerin kıçına girmesine izin verdiği tek uzuv
KIL
İnsanlık ayıbı örtücü
BATMAK
Gönülsüz dalgıçlık
TEKERLEK
Dünya döndürücü nesne
SAHTE
İnsanın yarattığı her şey
KARATE
Boş ele kurulmuş sigara üstüne sigara içip olay bekleyen ruh
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)