Dün ilk kokteylimizde iğrenç bir şarap, ultra kötü bir likör ve dandik mezeler vardı. Resimler mi, onlara bakmamaya çalıştım. Ressam bey konuşma yaparken şöyle bir fikir geldi aklıma. Bir gün bütün kalabalığı organize etmeyi ve salon sahibi tam ilk konuşmayı yapacakken topluca bağıra çağıra dışarı kaçmayı düşünüp kıkırdadım alkışlama hazırlığında elleri kaşınan insanların arasında. Hiçbir suçluluk hissetmedim tabi.
Dışarı çıktık vakit geçirmeden. İstiklal Caddesi orada ne yaptığını bilemedikleri için suratlarında garip bir şapşallığı taşıyarak çevreye bakınan insanlarla doluydu. Belki de bu insanlardır insanı içmeye iten.
İkinci adresimiz Galata Kulesi yakınında bir performans salonu oldu. Orada evde yapılan kekler bolca kaliteli şarap ve yine bolca sidik kadar olmasa da bayağı bir sıcak bira vardı. Ev sahiplerimiz cana yakın insanlardı. Hepimizle tanışıp büyük anlamlar ve dostluk içeren sapıkça tavırlarla gözlerimizin içine baktılar. Seri katil havasına sahip olduklarını söylemek isterim. Sonra bize bembeyaz zarflar verip içine numara yazmamızı, çekiliş yapılacağını söylediler.
Çevreye bakındık ve hiçbir eser görmediğimiz için performansın ne olabileceği konusunda yorumlar yaptık. Konu Görünürlük olduğuna göre... Biraları içerken yavaş yavaş yokolabilir miydik? Kimin kırmızı don giydiğini bulmaya mı çalışacaktık? Beş zenci içeri girip herkesi... Neyse...
Orada sohbet ederken, Murat yeni keşfettiği sessiz sinema dönemi yıldızı Fatty'nin taklidini yapıp duruyor, insanları koca gövdesini eğip bükerek şişinerek ve gözlerini patlatarak ve hi hihi diye gülerek rahatsız ediyordu. İşin komik tarafı o sırada Fatty'ye hiç benzememesi ama buna kayıtsız şartsız inanmasıydı. Bir süre sonra sinir bozucu bir şekilde komik olmaya başladı olay. Çünkü birisi fe dediği anda, süper komik adam abi, deyip taklide başlıyordu. Turner'le birlikte bunun sinemada gerçekleşmesinin nasıl da güç olduğunu düşündük. Yani insanları sinir bozukluğuyla güldürmenin...
Sonra bizi zorla performans salonuna aldılar. Orada iki pırıl pırıl genç vardı. Kalkıp bir konuşma yaptılar ve ekranda oynayan görüntülere dj'lik yapacaklarını söylediler. Bir çizgi karakter yolda yürüyüp duruyor, bu arada daireler dönüyor, çizgiler falan birbirinin içine geçiyordu. Pop Art, avantgard buzuki, alternatif jobijop karışımı bir şeydi. Orada iki bilgisayarın başına geçmişler, tum tıs müziğe eşlik ederek kafa sallayıp duruyorlar ve çok komik görünüyorlardı. Dedim ki Sayko'ya; bunu durdurmanın bir yolu olmalı. Kafasını salladı. Yine ekrana baktık. Ve windows işletim sistemi göçtü. Kıpkırmızı olan genç özür dilerken sapık bakışlı salon sahibi bu aradan yararlanarak çekiliş yapalım dedi. Numarayı söyler söylemez Sayko'dan ıhı, mı, gibisinden bir homurtular çıktı. Doksan... dediğini ve o anda başka bir karara vardığını gördüm. Kadın 66 lafını tekrarladı ve sordu: Yok mu kimsede? Sayko hemen fırladı. Alkışlar eşliğinde öne çıktı. Ama yazılı yere yazdığı için 99 çiziktirdiği açıkça belli oluyordu ve reddedildi. Murat o zaman tutulamaz, denetlenemez bir şekilde bunun şike olduğunu bağırmaya başladı. Ve içeride kadını yakalayıp serginin adını görünürlük koymuşsunuz, eee, 66 altı kimsede yoksa görünen de 66 oluyorsa 99'u seçmeniz gerekmez miydi diye suçladı. Hem 5 niye, nerden geliyor, neden beş diye de öylesine ciddi bir şekilde sordu ki kadın ne bileyim, aklıma öyle geldi, demek zorunda kaldı sesi titreyerek. Fakat bir seri katil gibi rahat ve nazikti yine.
Turner'e sordum. Sen böyle bir şey hazırlayıp da insanların karşısına çıkar mıydın diye. Hayır dedi. Ben de dedim. O yüzden mi yalnız ve mutsuzduk?
Murat gecenin geri kalanında ufak tefek bir arkadaşla anime konuşup durdu, biz de onlardan uzak, huzurlu bir şekilde kalabalığı izleyip eleştirel yorumlar yaptık durduk.
Şarabın biteceği falan yoktu ve gerçekten de yavaş yavaş görünmez oluyorduk...
Ellerine sağlık. Kendilerini destekliyor, başarılarının devamını diliyor, ölmeden önce orada bir performans yapacağıma söz veriyorum.
Oyuncular
Çağan Dikenelli: Kek Çağan. Sıkılıyor ama gülüyor da.
Turner Baydar: Törnır. Düşünüyor, izliyor ve yorumsuz kalıyor.
Sayko Alemdar: Balkonda bir kızla konuşan adam. 66 olayının kahramanı. Serkan.
Murat: Fatty. Tüm gece animasyon konusunda orada tanıştığı ufak tefek bir adamla konuşabilen, ortama giren kızlara dönüp şöyle bir bakmayı bile çok gören bir dava adamı.
1 yorum:
görevli iki kadının katılımcı olup olmadığımızı sorması ve "hayır, ziyaretçiyiz" dediğimde suratlarındaki o salak hayalkırıklığı ve şaşkınlık ifadelerini de unutmamak lazım.
Yorum Gönder