16 Haziran 2011 Perşembe

Ama Ulaşacaksın

(Hikaye: Krom Çit - Yazar: Philip K. Dick - Kitap: Hesaplaşma)
“Tabii Don.” Robot döner iskemlesine yerleşti, neredeyse gerçek gibi görünen dirseklerini masaya dayadı ve şefkatle hastasına baktı. “Son birkaç gündür nasıl gidiyor?”
“Pek iyi değil. Charley, bir şeyler yapmak zorundayım. Bana yardım edebilirsin; sen taraf tutmuyorsun.” Metal ve plastik karışımı yarı insan yüze baktı. “Sen olayları çarpıtmadan görebilirsin, Charley. Partilerden birine nasıl katılabilirim? Sloganları, propagandaları, hepsi o kadar saçma geliyoru ki. Nasıl  olur da, temiz dişler ve koltukaltı kokuları için heyecanlanabilirim? İnsanlar bu önemsizi şeyler için birbirlerini öldürüyorlar… hiç mantıklı değil. Yasa değişikliği geçerse, yok edici bir iç savaş çıkacak ve benim bir tarafa katılmam gerekiyor.”
Charley başını salladı. “Anlıyorum Don.”
“Dışarı çıkıp, koktuğu ya da kokmadığı için birinin kafasını kırmam mı gerekiyor? Daha önce hiç görmediğim bir adamın? Bunu yapmayacağım. Reddediyorum. Neden beni rahat bırakmıyorlar? Kendi fikirlerim olmasına neden izin vermiyorlar? Neden bu saçmalığın içinde olmam gerekiyor?”
Psikanalist hoşgörüyle gülümsedi. “Bu biraz acı, Don. Biliyorsun, kendi toplumunla uyum sağlayamıyorsun. Bu yüzden, kültürel atmosfer ve gelenekler sana önemsiz geliyor. Ama bu senin toplumun; onun içinde yaşamak zorundasın. Kabuğuna çekilemezsin.”
Walsh rahatlamak için ellerini sıktı. “Ben şöyle düşünüyorum; kokmak isteyen birine kokma hakkı tanınmalı. Kokmak istemeyen de, gidip ter bezlerini aldırmalı. Sorun ne?”
“Don meseleyi görmezden geliyorsun.” Robotun sesi, sakin ve heyecansızdı. “Senin söylediğine göre, iki taraf da haklı değil. Ve bu saçma, öyle değil mi? Bir taraf haklı olmak zorunda.”
“Niye?”
“Çünkü iki taraf, pratik olasılıkları deniyor. Senin görüşün, gerçek bir görüş değil… bir tür betimlem. Görüyorsun Don, bir meseleyi ciddiyetle ele almakta psikolojik bakımdan yetersizsin. Özgürlüğünü ve kişiliğini kaybetme korkunu açığa vuramk istemiyorsun. Sen bir tür entelektüel bakiresin, temiz kalmak istiyorsun.”
Walsh düşündü. “Ben,” dedi. “Bütünlüğümü korumak istiyorum.
“Sen, kendi başına yaşayan biri değilsin Don. Sen bir toplumun parçasısın… fikirler bir boşluğun içinde var olamazlar.”
“Fikirlerimi kendime saklama hakkım var.”
Robot nazikçe, “Hayır Don,” dedi. “Onlar senin fikirlerin değil, onları sen yaratmadın. Onların canın istediği zaman açıp kapayamazsın. Onlar senin aracılığınla var olmaya devam ederler… onlar, çevren tarafından yerleştirilen koşullandırmalar. İnandığın şey, belirli sosyal güçlerin ve baskıların bir yansıması. Senin durumunda, başkalarıyla paylaşılmayan karşılıklı iki sosyal eğilim, bir tür faaliyetsizliğe neden olmuş. Kendinle savaş halindesin… hangi tarafa katılacağını bilmiyorsun, çünkü içinde her ikisinden de öğeler var.” Robot bilgece başını salladı. “Ama bir karar vermek zorundasın. Bu anlaşmazlığı çözmeli ve harekete geçmelisin. Bir izleyici olarak kalamazsın… Katılımcı olmalısın. Kimse hayata seyirci kalamaz… ve bu da hayat.”
“Yani ter, diş ve saç meselesinden başka bir hayat yok mu diyorsun?”
“Mantık olarak, başka toplumlar var. Ama senin doğduğun toplum burası. Bu, senin toplumun… ve sahip olabileceğin tek toplum bu. Ya içinde yaşarsın ya da yaşamazsın.”
Walsh ayağa kalktı. “Diğer bir deyişle, ben ayak uydurmalıyım. Birinin fedakârlık etmesi gerekiyor ve o kişi de benim.”
“Korkarım öyle Don. Diğerlerinin sana uyum sağlamasını beklemek saçma olur, öyle değil mi? Üç buçuk milyon insan, Don Walsh’u memnun etmek için değişecek. Görüyorsun Don, bencil bebeklik çağından tam olarak çıkamamışsın. Gerçekle yüzleşme noktasına tam olarak ulaşamamışsın.” Robot gülümsedi. “Ama ulaşacaksın.”
……..

Hiç yorum yok: