15 Eylül 2007 Cumartesi

Sporda Tuz Ruhu

Eleştirmenlerdeki yalaka ruh hali her zaman midemi bulandırmıştır. Dokunulmazlığı olan adamlar belirlenir ve yazıların sonrasını sadece demagoji ve çarpıtmalar belirlemeye başlar. Kardeşim, sistem yokken, atak organizasyonları sıfırken, ülkemizde formda ve diri olup forması için ter dökmeye istekli oyuncular var ve bunların yerine götü havada bir sürü oyuncu karikatürü birtakım ilişkiler aritmetiğiyle sahaya sürülmüşken, yani teknik ekip ve sporun başındaki federasyonlar altına doldururken nasıl olur da bütün suç oyunculara yüklenebilir?

Evet. Ruhsuzlar, kansızlar, şımarıklar falan gibisinden alıkça yargılarla gerçeği saptırmak her zaman baş sorunlarından biri (sorunu çok da) oldu spor medyasının. Peki soralım: Bu adamları oynatmak zorunda mısın kardeşim? Muadilleri bulunmuyor mu? Gerçek şu oysa: Turgay Demirel sponsor anlaşmaları ve kulüplere verdiği ödünlerle elini kolunu bağlamış, vitrin görüntüsü oluşturmak uğruna başarıdan başarıya koşan Türk antrenörlerini görmezden gelmiştir. Tanjevic tamamen tükenmiş, demode bir hocadır. Hiçbir set organizasyonu olmayıp, oyuncularımızı yerine çivilemesi, ayaklarına ağırlık bağlanmış gibi statik durmalarını görmezden gelmesi bir yana bir de biraz iyi oynayan biri oldu mu hemen kenarıya alıp soğutması da diğer ülkelerden para mı alıyor gibisinden dedikodulara malzeme olmaktadır. Gardlarımızın hepsini toplasan bir Calderon etmezken Kerem Tunçeri’nin, Tutku Açık ve Ömer Onan’ın takıma alınmaması, ribaundlarda ve boyalı alandan sayı bulma konusunda yaşadığımız sorun ortadayken Mirsad denen büyük yeteneğin görmezden gelinmesi, Fatih Solak’ın geri postalanması, sakatlandı bahanesiyle sivri dilli Serkan’ın takımdan kesilmesi büyük bir faciadır.

Futbola gelirsek, Fatih Terim kendisiyle kavga etmek ve kasılmaktan, en önemlisi de Ersun Yanal’ı yemesine yol açan sebeplerin şimdi gelip midesinde hazım sorunu yaratmasından kontrolü tamamen elinden kaçırmış bulunmakta, başbakan misali yorumcu, gazeteci azarlayarak şişinmeye devam etmektedir. Daha kötüsü hedef göstererek 18 yaşındaki yeteneklerinin ve düşünce yapısının bir santim bile yukarısına çıkmayı yıllardır beceremeyen, üstelik bir de gerileyen problemli futbolcusunun bir kez daha kefal gibi o hedefe saldırmasına neden olmuştur. Stres yönetimiymiş. Hayır efendi, bu stres yaratma ve yönetemeyip kaosa yol açma yönetimi.

Türkiye eğitim-spor sistemini oturtamadıkça, kendi ekolünü yaratamadıkça, medya kısır tartışmalarla gündem saptırdıkça çöküşün süreceği ortadadır.

Bu arada ne mutlu ki suçlu belirlenmiştir: Ruhsuz oyuncular!

Tüm ülke ruhunu kaybetmişken oyuncular ne yapsın beyler!

Hiç yorum yok: