(Osman Akınhay'ın 78'liler Artık Birlikte Yürümüyor romanı vesilesiyle Cumhuriyet Kitap'ta Erdem Öztop'la yaptığı söyleşiden...)
Mesele tarihsel: Dünya çapında, devrimler dalgasının geri çekildiği otuz beş kırk yıldan beri gerileme halindeyiz. Türkiye'de de12 Eylül'le başlayan karanlık rejim, AKP iktidarında esaslı bir mutasyona uğrayarak hükmünü devam ettiriyor. İşçi sınıfı hem dağınık hem de örgütlenme kapasitesi çok sınırlı. Beyaz yakalı kesimler daha ziyade gerici ve milliyetçi güçlerin etkisi altında. İsyankâr bir dinamiğe sahip Kürt hareketi de en kritik kavşaklarından birinin önünde duruyor. Umutsuzluk değil de, tehlikenin iki büyük kaynağı var. Kabaca söyleyeyim: Küresel kapitalizmin bu yeni krizi aşılmış olduğunda, dünyanın hemen her ülkesinde eskisinden daha otoriter yönetim biçimleri yerleştirilecek. Türkiye ise (burada AKP'yi ayırmıyorum, bütün bir egemenler bloğu için söz konusu olarak söylüyorum) ABD'nin stratejik desteğiyle emperyal girişimlerini daha somutlaştırmanın derdinde.
Her iki gelişme de aşağıdan gelecek baskıların daha nüve halindeyken ya da fazla yeşermeden ezilmesini gerektiriyor. Avrupa'da tarihsel mücadeleler içinde kazanılmış sosyal hakların budanması esas hedef. Fransa 800-1000 Romanı bunun için kovuyor. İtalya Çingeneleri bunun için şeytanlaştırıyor. Küresel işsizliğin patlamasının etkileri, çalışanlara ve işsizlere hem durumlarının müsebbibi hem de baş etmeleri gereken düşman olarak birbirlerini görmelerinin sağlanmasıyla, patlayıcı bir aleve dönmesin isteniyor. Bizdeki iktidarın siyasal görüşünün İslami ağırlıklı olması ülkeye özgü birtakım farklılıkları da getiriyor tabii ama tablo ana hatlarıyla aynı. İşçi sınıfının hakları ve hak arama-örgütlenme imkanlarını önü giderek daha fazla ve yeni yasla engellerle kapatılıyor. Zaten cılız bir konumda olan üniversitelerdeki muhalif öğrencilerin her adımı, "ölçüsüz cezalar"la boğuluyor. Referandumun getirdiği yeni "özgürlükler"de olduğu gibi, meslek odalarının varlık sebapleri ortadan kaldırılmak isteniyor. Egemenleri ciddi biçimde rahatsız eden Kürtlerin mücadelesi de her yolla pasifize edilmeye çalışılıyor. Burada solu hedef alan sağlı sollu saldırılar ayrı bir öneme sahip. Toplumsal gücü son derce kısıtlı olan solun bunca yaygarayla saldırı altında tutulması size de garip gelmiyor mu? Çok kişiye öyle geliyor. Ama garip değil. Burada söz konusu olan ve amaçlanan toplumsal mücadelelerde muhtemel bir kıpırdanmaya karşı hegemonya kavgasının - sola karşı - evvelden kazanılması...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder