Uygarlığın herkese göre değişen bir sıfat olduğu kesin. İktisatçıların çok kullandıkları kişi başına gelir kavramının, yani zenginliğin oldukça iyi bir kalkınma endeksi olduğu da kuşkusuz. Üstelik, insan haysiyetine uygun şekilde yaşamın demokrasi ve insan hakları gibi konularda ülkeleri sıralamak zorluklarla dolu olabilir. Fakat insan gibi yaşamanın, kişi başına gelirden başka bazı önemli ölçüleri olduğunu da kabul etmek lazım. İşte Birleşmiş Milletlerin 1990 yılından beri hazırladığı ve Türkçe çevirisi biraz tuhaf kaçan İnsani Kalkınma Raporu, (Human Development Report) zenginlik anlamına gelen kişi başına gelire bazı diğer endeksleri de katarak, ülkelerin yaşam düzeylerini ve sıralamasını yapmağa çalışmaktadır.
Bu endekse bakınca ülkemizin, ikide bir iddia edildiği gibi toplam milli gelir sıralamasında dünyanın en büyük 16. ülkesi, kişi başına sıralamada dünyanın 53. ülkesi (hatta bugün ilan edilen milli gelir artışında bu yılın birinci çeyreğinde milli gelir artışında birinci olduk) gibi kendimizi pohpohlıyan iddialar yanında 2010 Birleşmiş Milletler’in insani gelişme sıralamasında ise Türkiye’nin 83. olduğunu görmek bazılarını şaşırtabilir.
Bu noktada Birleşmiş Milletlerin “insani gelişme endeksi”ndeki alt endekslere bakmakta yarar var.
Bu endeksde kişi başına gelire ek olarak dikkate alınan göstergeler nelerdir? Endeks olarak bir rakamın basit olması kuralından hareket eden Mahbub-ul Haq gibi iktisatçılar başlangıçta bu endeksi basit birkaç değişkene bağlamışlardı.
Örneğin insanların doğuşta ortalama olarak kaç yıl yaşama beklentisi ve ortalama okul yılı gibi değişkenlerle, sağlık ve eğitim unsurlarını da de kişi başına gelir endeksine eklemişlerdi. Zamanla Birleşmiş Milletlerin İnsanı Gelişme Raporu, toplumların uygarlık yolunda ilerleme çabasında yol alırken karşılaştıkları ya da geçtikleri diğer kilometre taşlarını da bu endekse katmağa çalıştılar.
Fakat akıllı bir tercihle, ek endeksleri ilk değişkenlere bağlıyacaklarına, asıl endeksi basit tutarak gelir dağılımı, kadın-erkek sorunu ve diğer değişkenleri ayrı endeksler olarak geliştirdiler. Örneğin 2010 raporunda Türkiye’nin 83’üncü olduğu sıralamaya ek olarak, üç endeks daha geliştirdiler. Bunlar vatandaşların gelir eşitliği, kadın-erkek farklılıkları ve sosyal katılım gibi endekslerdi.
Bizim için önemli olan, ne tip ülkelerin bizden yukarda, ne gibi ülkelerin ise bizden aşağıda olmasıdır.
22. Yunanistan 0.855 79,7 10,5 27,580
46. Arjantin 0,775 75,7 9,3 14,603
58. Bulgaristan 0,743 73,7 8,9 11,139
63. Peru 0,723 73,7 9,6 8,424
67. Azerbaycan 0,713 70,8 10,2 8,747
70. İran 0,702 71,9 7,2 11,764
76. Ermenistan 0,695 74,2 10,8 5,495
83. Türkiye 0,679 72,2 6,5 13,359
Endeks ayrıntılarını incelemek istiyenler elbette İnsani Gelişme Raporunu inceleyebilirler. Fakat bu seçimin gösterdikleri de acı gerçekleri ortaya koymaktadır. Görülüyor ki Gelişme Endeksi bakımından 83. olmakla birlikte, yukarıdaki seçilen ülkelerden geriyiz. Üstelik, kişi başına geliri bizden daha az (yani Yunanistan ve Arjantin dışında) ülkeler arasında ve hatta bizim yarımızdan az kişi başına geliri olan Ermenistan’a göre bile ortalama eğitim yılı rakamımız daha düşük. Bu, eğitimdeki geriliğimizi göstermiyor mu? Gerçekten kişi başına düşen gelir yanında bu ortalama gelirin paylaşılması, sağlık harcamaları, kadın erkek farkları gibi unsurlar katılırsa daha da geriye düşüyoruz.
Kısaca bu göstergelere uygarlık düzeyi diye bakarsak, yukardaki tablo tam olmaktan uzak olsa bile uygarlık yönünde epeyce yolumuz olduğunu gösteriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder