Güneş’in bir saat içinde Yeryüzü’ne gönderdiği enerji, uygarlığın bir yılda kullandığından daha fazladır. Bilim insanları bu enerjinin çok küçük bir bölümünü bile sıvı yakıta dönüştürmeyi başarmış olsaydı, ulaşım için kullandığımız fosil yakıtlara olan bağımlılığımız ortadan kalkardı ve neden olduğu sorunlar da sona ererdi. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’ndeki Yapay Fotosentez Merkezi Yöneticisi Nathan Lewis, “Güneş ışığından ucuz ve verimli bir şekilde kimyasal yakıt elde ederseniz, enerji alanındaki tüm ezberler bozulabilir” diyor.
Bu alanda Sandinia Ulusal Laboratuvarları’nda yürütülen bir çalışmada, altı metre genişliğinde aynalardan yapılmış bir çanak, New Mexico Çölü’ne yerleştirildi. Bu çanağın topladığı güneş ışınları, önüne yerleştirilmiş yarım metre uzunluğunda silindirik (bira fıçısı şeklinde) bir makineye yönlendirildi.
Sistem şöyle çalışıyor: Aynalar, makinenin duvarlarındaki bir pencereden gelen ışınları, dakika başı dönen iç içe geçmiş bir düzine halkanın üzerine odaklar. Halkaların kenarlarını oluşturan demir oksitin (pas) veya seryum oksidin dişleri ışınlara doğru dönerken, 1.500 dereceye (santigrat) kadar çıkar. Bu ısı, pasın içindeki oksijenin dışarı çıkmasına yol açar. Dişler reaktörün daha soğuk, karanlık yüzüne doğru dönerken, haznenin içine verilen karbon dioksitin veya buharın içinden oksijeni geri emer; geride enerji zengini hidrojen ve karbon monoksit kalır.
Sonuçta ortaya çıkan hidrojen ve karbon monoksit karışımına sentez gazı veya kısaca sengaz adı verilir. Bu gaz fosil yakıtların, kimyasalların, hatta plastiğin temel, moleküler yapı taşlarıdır. İleri Araştırma Projeleri Ajansı yöneticisi Arun Majumdar’a göre bu sistem “bir taşla dört kuş vuruyor”:
-Temiz yakıt kaynağı
-Daha güvenli enerji
-CO2 miktarında azalma
-Daha az iklim değişikliği tehlikesi
Zürih’teki İsviçre Federal Enstitüsü ve Minnesota Üniversitesi gibi dünyanın başka bölgelerinde de sengaz üreten makineler geliştirilmekte. ABD’deki Sun Catalytix, Liquid Light gibi özel sektör kuruluşları da bu konuya ilgi gösteriyor.
Bu teknolojide sorunlar tam anlamıyla çözülmüş değil. Örneğin Sandia’da yürütülen projede dişler sürekli olarak kırılıp durduğu için reaksiyon gerçekleştirilemiyor. Bir sonraki aşamada dişerin daha sağlam yapılması gerekiyor. Belki bunun için nanoteknolojiden yararlanılabilecek. Ayrıca aynaların maliyetinin de azaltılması gerekiyor. Projenin geliştiricilerinden James E.Miller, “Bütün bu çabalardan bir sonuç çıkmama olasılığını düşünmek bile istemiyoruz. Ancak kesin olan önümüzde çok uzun bir yol olduğudur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder