7 Ocak 2010 Perşembe

Camus ve Sartre

... 1944'te tanışmalarıyla yeşeren dostluk, Soğuk Savaş'ın ağırlığını hissettirdiği 1950'lerin başında tökezler. Asıl fırtına ise Camus'nün 1951'de yayınlanan "Başkaldıran İnsan" adlı yapıtıyla kopar. 1952'de Sartre'ın bu kitaba karşı eleştirilerini sertleştirmesi ve Camus'nün komünizm yergisi, dostluğu bozan en önemli gelişmelerdir. Camus, komünizmi eleştirir, onun yerine "devrimci sendikalizmi" önerir ve Sartre'ın "varoluşçuluğu Marksizmin kölesi haline getirdiğini" vurgularken temel dayanağı, varoluşçuluğun insanın özgürlüğü savıyla ortaya çıkmasıyla Marksizmin tarihsel gereklilik görüşünün çeliştiğini öne sürmesidir: Ona göre bir özgürlük felsefesi olan varoluşçuluk "gereklilikle bütünleşip Stalinizmin suç ortağı haline gelir."
Sartre ise bu eleştiriye "anti-komünizm, kişisel sorumluluklardan kaçma ve değişen dünyaya ayak uyduramamadır." diyerek yanıt verir. Sartre'a göre Sovyetler'deki kimi baskılara rağmen komünizm, Fransa'da işçilerin biricik umudu ve siyasi ifade tarzıdır.


(Ali Bulunmaz'ın Ölümünün 50. yılında Albert Camus yazısından alınmıştır.)

Hiç yorum yok: