19 Ekim 2007 Cuma

İHSAN OKTAY ANAR

Dünya edebiyat camiasının İhsan Oktay Anar’ı ısrarla görmemesi sistemde bir saçmalık olduğunu ortaya koyuyor. Bu nevi şahsına münhasır, olağanüstü romancı Umberto Eco’ya ya da başka bir dev isme okutulsa, adam “Aman Tanrım, bu da ne?”diye bağırarak çalışma odasından dışarı atacaktır kendisini. Bundan eminim.
Peki ama... Sorun ne o halde?
Gelişmiş ülkelerin politik sınıflandırmasında aydınlardan beklediği cümleleri sarfetmeyen bir yazar kendisini duyaramayacak mı bundan böyle?
Ayrıca, ortada böylesine derin romanlar, film festivallerinde insanların ağzını açık bıraktıracak konular varken film sektörü ne iş yapıyor?
Amat; Jean Pierre Jeunet’nin Kayıp Çocuklar Şehri’nde yarattığı atmosferden daha başarılı sonuçlara gebeyken herkes kış uykusuna yatmış, medyatik isimlerin laklaklarıyla uğraşmayı seçiyor.
Ne acı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Abi ben araştırdım nobel ödülünün ana vatanı medeniyetin anası, babası, teyzesi, halası, isveç te 40 yıl boyunca uygulanan ve resmi devlet politikası olan zorunlu kısırlaştırmadan kaçmıştır ihsan oktay anarın ailesi...olay şoleki orhan pamuk ve ihsan oktay anarlar isveçin hörrin köyünde bitişik dairelerde otururken ihsan henüz 6 sına yeni basmıştı aile 6 yaşına basan oğullarının doğum günü partisinde eylenirlerken birden İsveç askeri eve baskın yapar ve bu partinin kendi yasalarına aykırı olduğunu, doğum günü partilerinin izin alınmadan yapılamayacağını öne sürerek aileyi kısırlaştırma cezasına çarptırmışlardır..o zamanlarda ise çocuk bokundan belli olur lafını doğrularcasına yan dairede oturan ve bu partiyi kıskanan Küçük orhan doğum günü partisini kıskanıp ihparda bulunmuştur.. polis asker ve diğer görevliler gelince hertürlü yalaklığı yapıp kapıyı göstererekten yakın onları asın kısırlaştırın!! ifadelerini kullanarak ozamanlardan medeniyetin merkezi avrupa ülkelerinin gözüne girmeyi başarmış ve bgünlere gelmiştir..işte hikaye bu acı ama gerçek...

duende dedi ki...

Yeni kitabını koşa koşa aldım (suskunlar). Görmeyenlerin kendi kaybı diyebilirim kendisini aşkla okuyan bir okur olarak. Ekşi sözlükte okuduğum kadarıyla Puslu Kıtalar Atlası film yapılmayı denenmiş ancak pek başarısız bir denemeymiş.