18 Şubat 2008 Pazartesi

YIRTIK SAYFALAR

Necla hanım, mutfaktaki işini bitirip de salona geldiğinde okuduğu kitabın birkaç sayfasının altı yaşındaki sevgili oğlu Berkecan tarafından koparıldığını görünce canı iyice bir sıkıldı. Ama sabırlı bir anne olarak bir kez daha, ufak bir “Ama oğlum, oldu mu bu şimdi?” cümlesiyle şikayetini belli edip cıkcıklayarak koltuğuna gömüldü. Bir çabuk kitabı açıp kopan sayfaları çoktan okuduğunu müşaade edince ise içine su serpildi. Kitap öyle heyecanlı gidiyordu ki, beklemeye tahammülü yoktu. Oğlunun eline bir oyuncak tutuşturarak hemen okumaya başladı.
Neredeyse içine düşecekti sayfaların. Kendini kaptırıyor, hikayenin akışıyla beraber gözleri büyüyor, tırnaklarını yemeden duramıyordu ki ansızın bozulmuş bir ifadeyle duruverdi. Önce bir daha okudu o sayfayı. Sonra hızla çevirdi atlaya atlaya. İşte. Bu bölümde de aynı şey vardı. Hemen geriye döndü. Bir çabuk neler olduğunu bulmazsa delirecekti. Koparırcasına birkaç sayfa daha geçti ve elinden kitabı atıp ayağa kalktı hemen. Elleri titrer, göğsü körük gibi kalkıp inerken yırtık sayfaları aldı eline ve anladı herşeyi.
Kötü karakterin öldüğü sayfalardı bunlar. Berkecan onları koparınca kitabın akışı da değişmiş, karakter yeniden yaşama olanağına kavuşmuştu. Orada, apartmanın girişinde, elinde bir silahla bekliyordu sinsi sinsi ve belki de öldürecekti kahramanı...

Kayıp Ülkenin Masalları
'nın dehşetengiz hikayelerine linkten ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok: