15 Ağustos 2012 Çarşamba

Nüfus Artışı Momentumu

(Ergin Yıldızoğlu'nun yazısından alıntılanmıştır.) Nüfus artışı momentumu. Küresel çapta doğurganlık oranı düşmekte olmasına karşın dünya nüfusunun artmaya devam ediyor olmasına “nüfus artışı momentumu” deniyor. BM demografi uzmanları dünya nüfusunun 2075’e doğru stabilize olacağını umuyorlardı. Şimdilerde yüzyılın sonuna kadar artmaya devam etmesini bekliyorlar. Nüfusun artmaya devam edecek olmasının ardındaki tek etken “momentum” değil, kimi azgelişmiş ülkelerde doğurganlık oranlarının yükselmeye devam etmesinin arkasında, gelenek, dinci baskılar, kadının toplumsal konumu, doğum kontrolü araçlarına erişim zorlukları da yatıyor. Dahası nüfus artış hızının bu hızla, savaş, yoksulluk ve çevre koşullarındaki bozulmalar yüzünden, bu artışla en az baş edebilecek ülkelerde yoğunlaşması bekleniyor. Dünya nüfusu artışı, gezegenin kaynaklarının verimli kullanım, dağılım biçimleri değişmediği takdirde sürdürülemez bir yönde ilerliyor. Dünyada 1800’de yaklaşık 1 milyar insan yaşıyormuş. Dünya nüfusu 130 yılda ikiye katlanarak, 1930’da 2 milyar olmuş. Ondan sonra, nüfus artış hızı giderek hızlanmış, 44 yılda ikiye katlanarak 1974’te 4 milyar olmuş, 2011 yılına gelindiğinde de 7 milyara ulaşmış, 2050 civarında 10 milyara ulaşması bekleniyor. Bu artış hızı, dünya nüfusuna bir Çin ve bir Hindistan daha eklenmesi anlamına geliyor. Bu iyimser beklenti çünkü doğurganlık oranının 2.5’ten 2.1’e düşeceğini varsayıyor. Eğer bu oran düşmez de sabit kalırsa, insanlığı, 2050 civarında, 11 milyarlık bir dünya nüfusu bekliyor (Los Angeles Times 22/07/2012). Şimdi bu yeni nüfusun su, gıda, et, süt, yumurta, endüstriyel ürünler, deterjan, elektrik aletleri otomobil hatta hamburger, kola, gazoz gibi gereksinimleri olacağını varsayalım. Bir hamburgerin (etinden ekmeğine kadar) masanıza gelmesi için 3 bin litre suyun kullanıldığını (The Guardian 03/08/0212) biliyor muydunuz? Migros gibi bir yerden aldığınız bir poşet ayıklanmış salatanın rafa gelmesi için 50 litre su gerektiğini... İngiltere’de bir yılda 10 milyar hamburger yeniyor. 10 milyar nüfuslu bir dünyanın gereksinimlerini karşılamak için, Çin’in en büyük barajı “üç vadi barajı” boyunda 960 yeni baraj ve 15 bin nükleer santral gerekecekmiş. Bu gereksinimlerin tüketeceği suyu, gıdayı, atmosfere salacağı sera gazlarını düşünelim. Sonra tüm bunları alıp, küresel ısınma, su ve gıda krizleri tartışmalarının yanına koyalım. Karşımıza nasıl bir görüntü çıkacak dersiniz? Burada aklınıza Thomas Malthus’un Nüfus İlkeleri Üzerine Denemeler (1798) çalışmasındaki gerçekleşmeyen öngörüler gelir de aktardıklarımı aşırı kötümser bulursanız, size, 19. yüzyılda Avrupa’dan Amerika’ya, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya büyük göç hareketlerinin, yeni alanların tarıma açılmasının katkılarının artık söz konusu olmadığını anımsatmak isterim. Hamburger ve barajlarla ilgili verileri aldığım The Guardian makalesinin yazarı da umutsuzluğa kapılmış gidip, genç bir bilim insanı olan arkadaşına sormuş: “Peki ne yapacağız?” Aldığı cevap şöyle: “Ben oğluma silah kullanmayı öğreteceğim”. Bu çocuğun bu silahı ne amaçla ve kime karşı kullanmasını isterdiniz?

Hiç yorum yok: