28 Haziran 2010 Pazartesi

Meğer Hayatmış Geçip Giden

Kararmış suratlar geçiyor önümden
Bitmişlik, çaresizlik, dualardan tiksinti,
fakirlikten utanç…
Kalktık mı sonunda?
İstasyon, silkinip atıyor üstünden karanlığı
ve ben görüyorum:
Hayatmış çekip giden.
Yanımdaki koltukta sırıtıyor Tanrı
Burnundaki sümüğe takılıyor gözlerim
Telefonum çalıyor o an, daha çok bir çığlık
İn aşağı, diyor doktorum. Çok geç olmadan, in aşağı…
Yokoluyor tren istencime kapılıp
Toprağın içinde vücudum
Suluyor birisi vicdan yumrularının arasına bir soğan gibi oturmuş başımı
Karıncalanıyor beynim
Hayaller filizleniyor burnumdan, kulaklarımdan,
alın teri gibi fışkırıyorlar gözeneklerimden
uçuşuyorlar kuş tüylerinden farksız
Peşlerinde kargalar
Sadece biri kendisini kurtarıp yerleşiyor gri bulutların arasına
güneşi taklit ediyor kapkara
Kavrulmuş dallarıyla geleceksiz vücutlar yükseliyor tarladan
Ben de çıkıyorum büyüyüp
Üstümden geçmişi silkeleyip yerime oturuyorum
Yanımda dönüp gülüyor Tanrı
Dişlerinin arasında maydonoz
Pembe bir tünele giriyoruz o an
Mutluluk bir kalıp peynir gibi oturuyor dilime
Soruyorum neşeyle: Kalktık mı sonunda?
Silkinip atıyor istasyon, flamingoları üstünden
Ve görüyorum:
Hayatmış geçip giden…

Hiç yorum yok: