15 Ekim 2018 Pazartesi

HASAN RIZA DEDEM

Güneş gölgeyi yaktı, okyanus katreyi içti, gül dikeni evlat edindi, kainat zerreyi tanıyınca altına minder attı, Hasan Rıza Dede kendini bilene gönül evini açtı, kapıyı da sonuna kadar açık bıraktı... 
Ya Rıza Dede, ya Allah! 
Bu ne muziplik, nasıl bir saklambaç oyunu... Sen gitmediysen yoklukta saklanan kim? 
Ya Rıza Dede, ya Dost! 
Bu ne düzen? Ağlayan da sen, özleyen de, peki içimde yalnız başına tir tir titreyen? 
Ya Rıza Dede, ya Sevgili! 
Aynaya aşıktı o bülbül, ‘ah’ şarkısını duymak için ne diye gülistana attın? 
Ya Rıza Dede, ya Aşkın Efendisi! 
Her yanı güzel cemalinle donattın, kirli ayağımı nereye basayım da yanına varayım. 
Ya Rıza Dede, ya Hak! 
Bizleri bize bırakma diye yalvarır idik, nasıl oldu da gönlümün uzak diyarlarına kaçtın? 
Ya Hasko, ya güzel Dedem! Şu tuzaklarla dolu rüyada cennetler önüme serilse ben yine seni ararım. 
Seni ararım. 
Seni ararım... 
Bulamazsam kendimi cehenneme atarım...

Hiç yorum yok: