22 Kasım 2009 Pazar

Küf

Beni bulmanı istiyorum
şehri pis kokulu bir battaniye gibi örten o bulutun üstünde,
domuzların neşeli şarkılarından yükselen tiz seslerin net bir şekilde işitildiği
şirketlerin küçük bacalarından fışkıran adi nefeslerle ayazda kalmış kıçların ısınabildiği
sessizliğin Pink Floyd dinlemeye çıkıp uyuyakaldığı yerde
Posamla oturuyor olacağım orada, kapkara
Kurumdan düşler dökeceğim aşağı
Yanıma gelmeni istiyorum ve görmeni, gündelik yaşamı nasıl bir ayıpla kirlettiğimi
Ve el sallamanı, caddede,
küflü yağmurun altında,
tek başına, şemsiyesiz, akılsız ve arkasız
dolaşmaya cesaret eden tek adama.
Yani bana!
İttirmeni istiyorum vücudumu birden.
Düşmeyeceğimi göreceksin.
Etimi ve kemiklerimi geride bırakıp yükseleceğim o an yerden.
gölgem zaten oturuyor ayaklarının hemen önünde,
parmakları akordeonun tuşlarına konmuş, çöküşü kutlamak için sabırla bekliyor
Küfe batmış, birden karşına çıkacağım ben,
üçüncü yaşamımda takınıp takınabileceğim en güleç yüzümle
Bir balon, kırmızı damarlarıyla yavaşça çıkıp ağzımdan, büyüyecek
kopkoyu yerleşecek başımın üstüne.
Et gibi göründüğüne bakma, patlat onu.
Ağlamayacağımı göreceksin.
Kurşundan kelimeler;
yavaşça süzülecek gökyüzünün rüzgardan kahkahaları arasında.
Sonbahara ayıp olmayacak, melekler komplekse kapılmayacak ve
zararsızmış gibi görünmeyi başaracak ağzım sonunda.
Delirmediğimi de göreceksin.
İnan bana.
Ölecek yaşam
söz karnına girdiğinde.
“Tanrı yok!” diye çığlık çığlığa havalanıp müjdeyi yığınlara verecek bir karga.
Kurşunlar saplanmaya devam edecek tüketilmişe.
Sarılacaksın bana sıkıca ve kalbimin çıldırmış bir at gibi koşturduğunu duyacaksın saçmalık çayırlarında…

Hiç yorum yok: